1. MİRASIN BÜTÜNÜYLE VE KISMEN PAYLAŞILMASI KAVRAMLARI ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Mirasın paylaşılması dediğimizde birden fazla mirasçı var demektir ve bütün terekenin paylaşılması söz konusudur. Pay hak olup bu sayede mirasçı pay üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerini kullanabilir. TMK m. 676/1'de paylaşma sözleşmesi düzenlenmekte olup mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesinin mirasçıları bağlayacağı belirtilmektedir. Bu hüküm terekeyi bütünüyle paylaşmayı düzenler. Önce paylaşma sözleşmesi yapılır ve sonra paylaşma gerçekleştirilir. Taraflar paylaşma gerçekleştirileceği sırada paylaşma sözleşmesinden farklı olarak bir paylaşım yapabilirler yeter ki taraflar oybirliği içerisinde bulunsunlar. TMK m. 680 gereği Borçlar Kanunu’nun geçersizliğe ilişkin genel hükümleri, paylaşma sözleşmeleri hakkında da uygulanacaktır. Paylaşmada ehliyet noktasında TMK m. 462/9 'a değinmek gerekir kısıtlı adına sulh hukuk mahkemesi hakiminden izin alınmalıdır. Paylaşma sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılacak olup bu geçerlilik şartıdır. TBK m. 12 gereği yapılacak sözleşme hukuka ve ahlaka uygun olmalıdır.

Mirasçı sayısı kadar pay oluşturulacaktır. Kural olarak mirasçıların oy ve görüş birliği yeterli olup anlaşma sağlanamazsa hâkime gidilecektir. Mümkünse aynen paylaşma yapılmalıdır söz gelimi pay oranı farklı olsa dahi mirasçılar eşittir örneğin para ise para hisse senedi ise hisse senedi paylaşılmalıdır. Paylaşmada taksimi mümkün olmayan malların tamamının satışına karar verilerek satıştan elde edilecek değerin paylaştırılması mümkündür. Pay oluşturulması hem aktifin hem pasifin paylaştırılması demektir. TMK m. 650 Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hâkim, yerel âdetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Paylaşmanın nasıl yapılacağı yönünde mirasbırakanın kural koyması halinde o kurala uyulur, anlaşma varsa anlaşmaya göre yapılır aksi halde kura çekilir. Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur'a çekilir. Paylaşma tamamlandığında ise münhasır hak sahipliğine geçilmiş olunur.

Paylaşma yetkisi yasal veya atanmış mirasçılardadır. Arzu ederlerse bütünü paylaşırlar, arzu etmezlerse münhasır hak sahipliğine geçiş istenebilir yani elbirliği hak sahipliğinin paylı hak sahipliğine geçişini düzenleyen TMK m. 644 hükmü, hemen ilişki sona ersin istenmiyorsa bu yönde bir başvuru yapılabilir.

TMK m. 676/2 ise kısmi paylaşmayı içerir. Kısmen paylaşma terekenin bir kısmı için paylı mülkiyete geçilmesi şeklinde gerçekleşebilir. Madde gereği terekenin bir kısmı üzerinde paylaşma sağlanması mümkündür. Mirasçıların tüm tereke için adım atmaları gerekmez, aktifte ve pasifteki tüm unsurlar için paylaşma yapılmak zorunda değildir. Objektif paylaşımda tereke unsurları etkilenir, sübjektif paylaşımda hem tereke unsurları etkilenir hem mirasçılardan ayrılanlar olur. Paylaşmaya aykırılık olursa eğer davranış borca aykırılık olacaktır ve ifaya zorlanabilir, bu durum ahde vefa ilkesine aykırılık olacaktır.

2. MİRASIN ELDEN PAYLAŞILMASI İLE TEREKEDE TAŞINMAZ BULUNMASI DURUMUNDA MÜLKİYETİN KAZANILMASI NASIL OLACAKTIR?

Mirasçılar arasında söz birliği iki şekilde ortaya konulur biri paylaşma sözleşmesi, diğeri ise bir araya gelerek kararlaştırma yani elden paylaşmadır. Mirasçıların buluşmasından sonra herkes münhasır hak sahibi olarak ortaya çıkmaktadır. Elden paylaşmada önce mirasçı sayısı kadar bohça oluşturulmalı ardından tahsis işlemine geçilmesi, pay sahiplerine bohçaları sahiplerine takdim edilmelidir. Her aşamada oybirliği olmalıdır.

TMK m. 599 "taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar" hükmünü içerir. Taşınmazlar yönünden tapu sicil tüzüğü m. 21/c gereği adi yazılı ise tüm mirasçılar tapuya gitmeli, ancak imzası noter onaylı bir sözleşme varsa bir kişinin başvurusu ile tescil yapılabilecektir. Tescil tek taraflı tasarruf işlemidir. Taşınmazlar yönünden Tapu kanunu m. 26, TMK m. 676 özel hüküm uyarınca resmi şekil aranan genel hükümden ayrılınır. Taşınmazlar yönünden paylaşma sözleşmemiz var ancak bir mirasçı talebe uygun davranmazsa TMK m. 716 uyarınca tescile zorlama davası açılır ve mahkeme kararı ile tescilsiz mülkiyet kazanılır. Mahkeme hükmü tescil iradesi yerine geçer.

3. PAYLAŞMA ENGELLERİ NELERDİR?

Bazen paylaşma önünde engeller olabilir, TMK m. 676/1 sözleşmede oybirliği aranacağını, 642/1 ise paylaşmayı isteme hakkını düzenler. Mirasbırakanın paylaşmanın ertelenmesi yönünde ya da mirasçıların bu yönde bir iradesi bulunabilir. Paylaşmayı geciktiren durumlar olabilir. Örneğin mirasbırakan paylaşımın ertelenmesini şu şekilde sağlayabilir “mirasımın beş yıl süreyle paylaşılmamasını aksi takdirde saklı paylarınız harici kalan kısmı bağışlayacağım.” şeklinde bir irade açıklayabilir. (şarta bağlı vasiyetname ile)

40 yıl gibi bir süre ile paylaşmanın ertelenmemesi gerekir nitekim TBK m. 27 gereği sözleşmenin içeriği kişilik hakkına aykırı olmamalıdır, 40 yıl ekonomik yönden kişilik hakkına aykırılık teşkil edecektir.

TMK m. 643/1, TMK m. 582/1 cenin varsa paylaşma ertelenecektir. Zira hem mirasçılık sıfatı değişecek hem pay oranı değişecektir. TMK m. 28 olduğundan bu özel maddelere gerek yoktur, ayrı düzenleme olmasa dahi m. 28 varken cenin olduğu takdirde zümre değişeceğinden paylaşma her halükârda ertelenecektir.

TMK m. 642/3 Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verilebilir hükmünü içerir ve burada hâkimde takdir yetkisi vardır. Paylaşmanın ertelenmesi tek kişinin istemiyle dahi mümkündür.

TMK m. 649/3 mirasçıların korunmasını sağlayan bir diğer hükümdür, borçları karşılamaya aktifler yetmiyorsa kendi şahsi malvarlıklarıyla sorumlu olduklarından mirasçılar önce borçların ödenmesini talep edebilirler.

4. MİRASÇILARIN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUĞU İLE BİRBİRLERİNE KARŞI SORUMLULUĞU İLKELERİ ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Mirasçılar arasında kısmi sorumluluk iç ilişkide olup dış ilişkide müteselsil sorumluluk vardır. Normalde kısmi sorumluluk kural, müteselsil sorumluluk ise istisnadır. Miras hukuku bu istisnalardan biridir. Mirasçılar ortaklık devam ederken tereke borçlarından müteselsil sorumludur. Borcu ödeyen mirasçı iç ilişkide paylar oranında ödemeyi yapmayan mirasçılara başvuruda bulunabilir. Alacağı ödeyen mirasçı diğer mirasçılara payları oranında rücu edecektir. Bu durum teselsülün iç ilişkide devam etmediğini ifade etmektedir.

TMK m. 682 paylaşma sözleşmesinde ödenmesi kendisine yükletilmemiş olan bir tereke borcunu veya üzerine aldığı miktardan fazlasını ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara rücu edebilir düzenlemesini içerir. Rücu hakkı, ilk önce, ödenmiş olan borcu paylaşma sözleşmesiyle üstlenmiş bulunan mirasçıya karşı kullanılır. Diğer hâllerde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, mirasçılardan her biri terekedeki borçları miras payı oranında ödemekle yükümlüdür.

Mirasçılar kendi malvarlıklarıyla da sorumlular. Bu yönde mirasçıyı korumak için getirilmiş bir hüküm; TMK m. 640/5 "Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler." Bir diğer hüküm ise TMK m. 649/3" Mirasçılardan her biri, tereke borçlarının paylaşmadan önce ödenmesini veya güvenceye bağlanmasını isteyebilir." düzenlemesidir.

TMK m. 679 mirasçıların birbirlerine karşı sorumluluğunu düzenlemiştir. Madde gereği "Paylaşmanın tamamlanmasından sonra mirasçılar, paylarına düşen mallar için birbirlerine karşı satım hükümlerine göre sorumludurlar. Mirasçılar, paylaşmada her birine özgülenmiş olan alacakların varlığını birbirlerine karşı garanti ettikleri gibi; borsaya kayıtlı olan kıymetli evrak dışında, alacağın mirasçının hakkına mahsup edilen miktarı için borçlunun ödeme gücünden adî kefil gibi sorumludurlar. Garantiye ve kefalete dayanan dava, paylaşma tarihinin veya daha sonra yerine getirilecek alacaklarda muacceliyet tarihinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar."

Ayıp ve zapttan sorumlulukta bedelden indirim uygun düştüğünce uygulanabilir örneğin bir araba paylaşıldı ancak ayıp sebebiyle değer farkı var, değer farkından herkes faydalanmalıdır, TBK hükümleri burada kıyasen uygulanacaktır. Ayıpta zamanaşımı 2 yıl ancak mirasçı bilip susmuşsa yani kötü niyetli ise süre uzar öğretideki baskın görüş zamanaşımının 10 yıl olacağı yönündedir.

Kefalete ilişkin olarak ise şunları söylemek mümkündür, adi kefalette talilik ilkesi gereğince ancak asıl alacak borçlu tarafından ödenmez ise o halde diğer mirasçılara geçilebilecektir. Burada zamanaşımı bir yıl ile sınırlanmıştır. Kanun koyucunun amacı miras hukuku sayfasını kapatabilmektir.

Av. Ayşe ACAR UMUT & Av. Ünal Can ACAR

>> SORU VE CEVAPLARLA MİRAS ORTAKLIĞI (BÖLÜM 1)