11/02/2021 tarihinde Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi TBMM’ne sunulmuştu. Biz de 12/01/2021 tarihinde “Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finansman Şirketleri Hakkında Uzun Süredir Beklenen Yasal Düzenleme Geliyor” başlıklı genel bir değerlendirme yazısı yazmıştık[1]. Anadolu Ajansının 17/01/2021 tarihli haberinde[2] de Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda kabul edildiği belirtilmektedir. Biz de bu yazımızda ilgili düzenlemenin yasalaşmasından sonra tasarruf finansman şirketlerini bekleyen intibak sürecini ve şirketler için zorunlu tutulan asgari yüz milyon ödenmiş sermaye şartını irdelemeye çalışacağız.

İlgili düzenlemeyle tasarruf finansman şirketleri için ödenmiş sermaye tutarının en az yüz milyon Türk lirası olarak belirlenmektedir. Ayrıca söz konusu şirketlerin kuruluş izinlerinin BDDK’nın en az beş üyesinin aynı yöndeki olumlu oyu ile verileceği öngörülmektedir. Peki ilgili kanun hükümleri yürürlüğe girmeden önce kurulmuş şirketlerin durumu ne olacaktır? İlgili kanun değişikliği teklifinde bunun için halihazırda bir lisansa tabi olmadan tasarruf finansman faaliyeti sürdüren şirketler için intibak süreci düzenlenmiştir.

Tasarruf Finansman Şirketlerinin İntibak Süreci

Buna göre ilgili kanuni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihte herhangi bir lisansa tabi olmaksızın tasarruf finansman faaliyeti yürüten şirketlerin bir ay içinde BDKK’ya tasarruf finansman faaliyetinde bulunduklarını beyan eden ve intibak etmek istediklerini belirten bir dilekçeyle başvuruda bulunmaları, başvuru sırasında da ödenmiş sermayeleri, finansal durumları ve kurumsal yapıları başta olmak üzere, durumlarını mevzuat hükümlerine nasıl uyumlu hale getireceklerini makul ve uygulanabilir bir plan dahilinde açıklamaları gerekmektedir.

İlgili kanun değişikliği teklifinin 17. Maddesi ile 6361 sayılı kanuna intibak sürecine ilişkin Geçici Madde 7 eklenmesi hüküm altına alınmıştır. Geçici Madde 7’de bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay içinde tasarruf finansman faaliyeti yürütenlerin kuruma başvuruda bulunmak, başvuru sırasında durumlarını en geç altı ay içinde Kanun hükümlerine uygun hale getireceklerine veya müşteri hak ve menfaatlerini zarara uğratmadan tasfiye olacaklarına dair bir plan sunmak ve planın uygun görülmesi halinde gereken işlemleri planda belirlenen süreler içerisinde yerine getirmek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu altı aylık süre, Kanun hükümlerine uyum sağlanması ilişkin ilave bir plan sunulması ve söz konusu planın Kurulca (BDDK) uygun görülmesi altı ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Ayrıca kurul 5 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi (Nakden ve her türlü muvazaadan ari olarak ödenmiş sermayesinin en az yüz milyon Türk lirası olması) dışındaki mevzuat hükümlerine uyum için intibak süresini altışar ayı geçmemek üzere iki defa daha uzatmaya yetkilidir. Dolayısıyla ilgili şirketler en geç 6+6 içinde ödenmiş sermayelerini yüz milyon TL’ye çıkarmak zorundadırlar.

Bir ay içinde kuruma başvuruda bulunmaksızın tasarruf finansman faaliyetine devam edenler hakkında ise 46. Madde hükümleri uygulanacaktır. 6361 sayılı kanunun 46. Maddesine göre ise alınması gereken izinleri almaksızın ilgili faaliyetlerde bulunan kişiler, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun yararına olarak işlendiği tüzel kişi hakkında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Ayrıca, bu suçun bir iş yeri bünyesinde işlenmesi hâlinde bu iş yerlerinin bir aydan bir yıla kadar, tekerrür hâlinde ise sürekli olarak kapatılmasına karar verilebilir.

m.46/2 uyarınca; bu Kanuna göre alınması gereken izinleri almaksızın ticaret unvanlarında, her türlü belge, ilan ve reklamlarında veya kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda şirket gibi faaliyet gösterdikleri izlenimini uyandıracak söz ve deyimleri kullanan kişiler, üç aydan bir yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bu iş yerlerinin bir aydan bir yıla kadar, tekerrür hâlinde ise sürekli olarak kapatılmasına karar verilebilir.

Birinci ve ikinci fıkralara aykırılık hâlinde Cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine, sulh ceza hâkimince, dava açılması hâlinde davaya bakan mahkemece iş yerlerinin faaliyetleri ve reklamları geçici olarak durdurulur, ilanları toplatılır. Bu tedbirler, hâkim kararıyla kaldırılıncaya kadar devam eder. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.

Kuruma başvuruda bulunan şirketlerden, bağımsız denetimden geçmiş mali tablolarına göre varlıkları yükümlülüklerini karşılayamayacağı tespit edilenler ile durumlarını öngörülen süre içerisinde bu kanun hükümlerine uygun hale getirmeyenler veya sunduğu plan Kurul tarafından yeterli görülmeyenler hakkında Kurul 50/A maddesinin birinci fırkası kapsamında tasfiyesine karar verebilir. Tasfiyesine karar verilen şirketler hakkında aynı maddenin 2. 3. ve 4. fıkra hükümleri uygulanır. (Tasfiyeye ilişkin süreci müteakip yazılarımızda anlatmayı planlıyoruz.)

Nakden ve Her Türlü Muvazaadan Ari Olarak Ödenmiş Sermayesinin En Az Yüz Milyon Türk Lirası Olması Şartı ve Bazı İtirazlar

Firmalar

Kayıtlı Sermaye

Ödenmiş Sermaye

1

Emin Evim

300.000.000

300.000.000

2

İmece Yatırım

75.000.000

15.000.000

3

Hedef Evim

67.500.000

67.500.000

4

Katılım Evim

50.000.000

20.000.000

5

İkizler Evim

50.000.000

5.000.000

6

Çözüm Tasarruf

50.000.000

12.500.000

7

Mesken Finans

50.000.000

12.500.000

8

Fuzulev

40.000.000

40.000.000

9

Tasarruf A.Ş.

30.000.000

7.800.000

10

Birikim Evim

30.000.000

11.250.000

11

Hayat Tasarruf

20.000.000

17.705.986

12

Değer Tasarruf

16.000.000

4.000.000

13

Finansevim

10.000.000

3.250.000

14

Vizyon Evim

10.000.000

2.500.000

15

Mor Evim

10.000.000

3.250.000

16

Pamuk Evim

10.000.000

2.680.000

17

Yeni Evim

10.000.000

3.250.000

18

Final Evim

4.200.000

1.050.000

19

Birevim

4.000.000

4.000.000

20

Destek Evim

1.000.000

325.000

21

Yaşam Evim

1.000.000

250.000

22

İktisat Evim

1.000.000

250.000

23

İhtiyaç Evim

1.000.000

250.000

24

Ezogelin Evim

500.000

125.000

25

Gelecek Tasarruf

500.000

125.000

26

Umut Evim

400.000

100.000

27

Doğru Evim

100.000

25.000

28

Önce Evim

100.000

25.000

29

İstek Evim

100.000

25.000

30

Benim Evim

50.000

12.500

(Kaynak: Türkiye Sicil Gazetesi ve İstanbul Ticaret Odası Bilgi Bankası) (Şubat 2021)

(Firma isimleri karartılmıştır.)

Yukarıda tespit ettiğimiz veriler ışığında ilgili yasal düzenlemede öngörülen ödenmiş sermaye şartını taşıyan tek firma Emin Evim firmasıdır. Tahminimce düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra sermaye şartını sağlayabilecek firmaların sayısı 10’u geçmeyecektir.

Sermaye Şartını Yerini Getiremeyeceğini Düşünen Bir Firma Yetkilisiyle Mülakat Sonrası Yetkilinin Beyan ve İtirazları

Bilindiği üzere 11.02.2021 de Tasarruf Finansman Faaliyetlerinin düzenlenmesi ve sektördeki şirketlerin denetim altına alınması için hazırlanan kanun teklifi TBBM komisyonlarına sunuldu.

Halk dilinde … Evim olarak bilinen ve vatandaşları faizsiz ev-araba sahibi yapma konusunda faaliyet gösteren firmaları ilgilendiren kanun teklifine yakından baktığımızda en dikkat çekici maddenin 100.000.000 TL ödenmemiş sermaye yeterliliğinin istenilmesidir.

Ancak halı hazırda sektörde faaliyet gösteren 30’dan fazla irili-ufaklı firma mevcuttur. Bu firmalar arasında Türkiye genelinde çok sayıda şubesi olan oldukça büyük ölçekli firmaların yanı sıra Anadolu da tek şehirde yerel olarak çalışan firmalar da mevcuttur.

Şu anki mevcut sermaye yeterliliklerine baktığımızda ödenmiş sermaye olarak öngörülen 100.000.000 TL sermayeyi karşılayan tek firma mevcuttur. Tahminlerimize göre sermayesini arttırarak 100.000.000 TL’yi tamamlayabilecek 8-10 firma mevcuttur. Bu durumda sektörde yaklaşık 10 firma faaliyetlerine devam edecek diğer 20 küsur firma kanunen tasfiye edilecektir.

Sonuç olarak tasfiyeye zorlanacak bu firmalar eliyle vatandaşlar mağdur olması gündeme gelebilecektir. Çünkü firmaların halı hazırda teslimat bekleyen çok sayıda müşterisi bulunmaktadır. Tasfiye işleminin bu teslimatların yapılamamasına veya süreç olarak uzamasına neden olması da ihtimal dahilindedir. Teslimatların yapılamaması veya uzaması firmalar ile vatandaşı karşı karşıya getirecek ve çok ciddi sorunlar doğurabilecektir. Bu nedenle sektörde faaliyet gösteren firmaların denetim altında faaliyetlerine devam etmeleri tasfiyelerinden çok daha kolay olacağı da ileri sürülebilir. Yani işin özü bu tasfiyelerle yasa ile koruma altına alınmaya çalışılan vatandaşın daha çok mağdur olma ihtimali gündeme gelebilecek, kanun ile önüne geçilmeye çalışılan olumsuz durumlar bizzat kanun nedeniyle yaşanabilecektir.

Ne açıdan bakarsanız bakın, ekonomik büyüklükleri ve şube sayıları dikkate alınmadan sektördeki tüm firmalardan 100.000.000 TL sermaye şartı aramak adil gözükmemektedir. Bir tarafta Türkiye genelinde 100’den fazla şubesi bulunan firmalar, bir tarafta Anadolu’da bir kentte sadece 1 şubesi olan yerel firmalar mevcuttur. Bu iki firmadan da aynı sermaye yeterliliğini istemek orantısız olacaktır. Bu bakımdan eğer bir sermaye şartı öngörülecek ise en basit haliyle şube başına 1.000.000 TL sermaye daha makul ve tüm sektör temsilcilerini kapsayan, mutlu eden bir yaklaşım olacaktır.

Ayrıca 100.000.000 TL sermaye yeterliliğini sağlayabilecek tahminen 8-10 firma için kâğıt üzerinde öngörülen sermayeyi göstermek çok da zor değildir. Bu sermayeyi bir kez ödenmiş gösterdikten sonra illegal yollardan sermayeyi şirketten geri çekmek mümkündür. Firmaların güçlü yapıda olması ve bu vesile ile sektör içinde olan vatandaşların mağdur edilmemesini amaçlayan sermaye şartı sadece kâğıt üzerinde kalarak işlevsiz hale gelecek ve beklenen faydayı sağlayamayacaktır.

Sektörün kâğıt üzerinde görünen sermayeden ziyade sektörde fiilen kullanılan sermayeye ihtiyacı vardır. Bunun içinde firmalara başarılarına dayalı bir müşteri kotası getirilmesi öngörülenden daha çok sermayenin fiilen sektörde kullanılması anlamına gelecektir. Sektörün genel yapısını incelediğimizde müşterilerine ev-araba teslimatı yapabilmeleri için aşağıdaki şekilde bir ekonomik yapı mevcuttur.

+ Teslimatı yapılan müşterilerin taksit ödemeleri

+ Teslimatı yapılacak olan, mevcut müşterilerin taksit ödemeleri

+ Yeni imzalanan sözleşmeler ile ödenen peşinatlar

+ Firma kullanır ise öz sermayesi

= Teslimat

Buradaki döngüde şirketler için en önemlisi yeni imzalanan sözleşmeler ile ödenen peşinatlardır. Öz sermayeleri olsun veya olmasın, finansman kaynağı olarak yeni müşterilerin peşinatlarını kullanmaktadırlar. Bu yüzden de ölçüsüz bir şekilde yeni müşteri peşinde koşmakta ve birbirleri ile kıyasıya yarışmaktadırlar. Bu kıyasıya rekabette sektörün geleceğini tehlikeye sokan tavizler de verilmektedir. Bu sınırsız-hesapsız müşteri kabulü firmaları ileriki aşamada teslimat yükümlülüğü bakımından zor duruma sokmaktadır. Bu yüzden teslimat zamanı gelen vatandaşlara teslimat yapılamamakta, ertelenmekte ve çeşitli yollar ile zorluk çıkartılarak oyalanmaktadırlar.

Bazı sektör temsilcileri kanun taslağının TBMM ye sunulmuş olmasını bile yeni müşteri kapma yarışında fırsat olarak kullanmaktadır. 23 maddelik kanun taslağında açık ve net olarak bir devlet garantisi öngörülmemiştir. Vatandaşın tabiri ile firma batarsa ödediği para asla devlet garantisinde değildir. Kanun taslağının amacı sektörü disipline etmek ve kontrol altına almaktır. Hal böyle iken kimi firmalar kanun tasarısını vatandaşa firmamız %100 devlet garantisi altındadır şeklinde lanse edip, güvenlerini kazanmak yolu ile yeni müşteri edinme yarışına girmişlerdir.

İşte bu yüzden sektörün disiplini ve başarısı için kâğıt üstünde görünen bir sermaye değil, sisteme aktif olarak sokulan sermaye girdisi gerekmektedir. Bunu başarmanın tek yolu da firmalara yaptıkları teslimat sayısı veya tutarı ile doğru orantılı yeni müşteri edinme kısıtlaması getirilmesidir. Örneğin 1 ayda 100 teslimat yapan bir firmaya ertesi ay bunun 2 katı yeni müşteri kotası konulmalıdır. Sektörün yaptığı teslimatları ve yeni müşteri edinimlerini elektronik ortamda kayıt altına alınarak bu denetim kolaylıkla yapılabilir.

Böylelikle firmalar yukardaki teslimat döngüsünde daha çok öz sermayelerini kullanıp daha çok teslimat yapmak ve dolayısı ile daha fazla müşteri edinim hakkı almak isteyeceklerdir. Bu sayede öngörülenden çok fazla sermaye fiili olarak sektöre ve ekonomiye kazandırılmış olacaktır. Yüksek tutarda sermayesini fiili olarak sektörde kullanmış bir firmanın da batması pek olası değildir. Çünkü batması durumunda kendi sermayesi de batacaktır. Bu şekilde sektörün sağlamlığı ve devamlılığı da sağlanmış olacaktır.

Bu durumu şöyle örnekleyebiliriz. Kendi canını ve malını gemi ile denizde taşıyan bir kaptan gemisini batırmamak için elinden geleni yapar. Fırtınalı havalarda bile gemisini batırmamak ve hem canından hem malından olmamak için var gücü ile gayret eder. Ancak içinde ne canı ne malı olmayan, kiralık bir gemi ile başkalarının malını taşıyan bir geminin sahibi için o gemi batsa bile bir şey ifade etmez. O yüzden firma sahiplerini geminin kiracısı değil, başkalarının malının yanında kendi malını da taşıyan geminin kaptanı yapmak gerekir. Bir kaptan gemisine asla gemisini batıracak ağırlıkta bir yük almaz.

Bir başka açıdan baktığımızda yeni müşteri edinme sınırlaması firmaları zor durumda bırakan aşırı teslimat yükünden de kurtaracaktır. Aşırı yük alan ve bu yük nedeni ile de batma riski taşıyan bir gemi olmayacaklardır. Firmalar bir bakıma sektörde fiilen kullandıkları sermaye oranında yeni müşteri alabilecek ve bu müşterilerinin teslimatını da zorlanmadan yapabileceklerdir.

Kâğıt üstünde istenen sermaye yapısının ne sektör temsilcilerine ne de vatandaşlara bir katkısı olmaz. Daha ziyade tekelleşmenin önü açılmış olacak ve birileri için rant kaynağı olacaktır. Bu durumda vatandaşın lehine değil aleyhine bir durumdur. (Son)

Devamı Gelecek…

[2] https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/tasarruf-finansman-sirketlerinin-denetim-altina-alinmasini-iceren-kanun-teklifi-kabul-edildi/2148436