Artık Teknoloji kendi müritlerini yaratıyor!

Başlığı ve giriş cümlesini içinizde mutlaka ilginç bulanlarınız ve hatta sırf bu yüzden makaleyi tıklayıp şöyle bir göz atmak isteyenleriniz olacaktır.

Neden bu iki birbirinden bağımsızmış gibi görünen kavramları bir araya getirdiğimi merak edenler için şimdiden belirtmek isterim ki, birbirine bir çok açıdan bu kadar bağımlı kavramları bir arada bulabilmek neredeyse imkânsız.

İnsan inandığı kaynağı pek fazla sorgulamaz ve referansını aldığı noktanın onu doğruya ve selamete götürdüğünü gördükçe inancını arttırarak devam ettirir. Bu temel bir manfestodur.

İnanç, gerçekte kesin olan bir şeyin kanıtlanması için kanıtlar olsun veya olmasın bir kişinin zihninde oluşan duruma verilen isimdir. Yani insanın inandığı ya da inanmak istediği her hangi bir gerçekliği ufakta olsa kanıtlayacak pozitif emarelere zihnini teslim etmesidir.

Teknolojinin olmadığı, insanların kabile hayatı ile iştigal ettiği, İbni Haldun’un Mukaddime’sinde bahsettiği gibi, bir çok farklı coğrafyanın içinde bulunan insanların yeme, içme ve barınmadan önce inanması gereken bir varlığa ihtiyaç duyduğu o dönemlerde inanç, ruhani anlamda en büyük tatminkar duygu ve yaşama sebebiydi belki de.

14.y.y.da İbni Haldun bunları söylerken daha önceki evrelerde İslamiyet’in ortaya çıkış ve tebliğ dönemlerinde vahdaniyeti yerleştirmek adına birçok mücadeleler veriliyor ve İslam dinini yaymak amacıyla kanlar dökülüyordu.

İnanmak için bir din ve sağlam bir referans anlamında kutsal bir kitap vardı.

Kutsal kitap yol gösterici, inancı sağlamlaştırıcı, imanı tekemmül ettirici özellikleriyle adeta bir mucizeydi. Ve en ulvi görev kutsal kitapta yazan dini tebliğ etmek, en uzak diyarlara götürebilmekti. Bu ise inanılan dinin müritleri vasıtasıyla yapılıyordu. (Bugün ise ilim yayma ve tebliğ işini teknolojinin müridi olmadan ve fakat teknolojiyi etkin bir şekilde kullanarak yapmaya gayret eden platformlardan birisi HAYALHANEM ekibi ve Mehmet YILDIZ).

Aradan yüzyıllar geçti. Peki artık bazı soruları kendimize sormamızın vakti gelip çoktan geçmedi mi?

- Artık teknoloji dinsel bir obje olma yolunda ilerleyip kendi müritlerini mi oluşturmaya başladı?

- Google kutsal kitaptan daha mı fazla referans kaynağı durumunda?

- İnancımız Teknolojiye mi Dine mi ağır basıyor?

Farkındayım bunlar zor sorular. Ama düşünmek için sormak, anlamak için durmak zorundayız.

Yukarıdaki sorulara tek tek cevap vermek yerine anlatmak istediklerimi meselenin içerisine yedirip ana fikri vermeyi daha evla görüyorum.

Günümüz dünyasında artık teknoloji yaşamımızın her alanında. Attığımız her adımda, aldığımız her nefeste. Elimizdeki telefonda, kolumuzdaki akıllı saatte, kulağımızdaki Bluetooth’da. Kâh nabzımızı, kâh tansiyonumuzu ölçen, hatta stres durumumuzu belirleyen cihazlar bile var. Bizi bilmediğimiz yerlere götüren yol haritaları, en lezzetli yemeklerin nerede yenileceği hakkında fikir veren uygulamalar, evimizi otomobilimizi akıllı hale getiren ve artık bizden daha akıllı olduğuna inandığımız birçok teknolojik cihaz ya da uygulama mevcut.

Aslında burada vurgulamak istediğim tüm bu teknolojik gelişmelerin hayatımızdaki yerinden ve izinden çok bizlerde yarattığı İNANÇ duygusu. Etrafımız teknolojinin yarattığı ve bize sunduğu bu gelişmelere inanmış birçok insanla dolu değil mi?

Örneğin İstanbul’da köprü üzerinden iki yakadan herhangi birine geçmek istiyoruz. Arabamızda mıknatıslı stand üzerine takmış olduğumuz telefon ve navigasyona tıklıyoruz. Köprünün o an kırmızı olduğunu görüyor belki devam ediyor ama genellikle vazgeçiyor alternatif yollar aramaya başlıyoruz.

SONUÇ? Haritada gördüğümüz o kırmızı yoğunluk çizgisine İNANIYORUZ!

RFERANSIMIZ? Google Maps!

Bilmediğimiz bir şehirde bulunduğumuz yerin en lezzetli lokantasını arıyoruz. Açıyoruz akıllı telefonumuzdan Foursquare uygulamasına, bakıyoruz yıldız sayılarına ve yorumlara, tıklıyoruz yol haritasına doğruca oradayız. Yanımızdaki arkadaşımızın, eşimizin dostumuzun tavsiyesi değil tüm bunlar. Küçücük bir aplikasyon içerisine sıkıştırılmış bir beğeni listesi. Önemli olan bizim damak lezzetimiz değil popülaritenin insanda yarattığı İNANÇ ve güven hissiyatı.

SONUÇ? Ekranda gördüğümüz yıldız ve beğenilerin hepsine İNANIYORUZ!

REFERANSIMIZ? Foursquare!

Düşünsenize İslam dinin yayılması yüzyıllar sürdü ama bugün teknoloji son sürat yayılıyor. Kaçımız doğruyu hakikati bulmak adına en mühim referans olan kutsal kitabımıza gün içerisinde başvuruyoruz? Ama Google’a her gün binlerce kelime arattırarak başvuruyoruz.

Şimdi tekrar soruyorum sizlere;

Dinimiz Teknoloji, kitabımız Google mi oldu artık?

Av.İhsan ÖZTÜRK