I. Giriş

Anayasa Mahkemesi; 17.06.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan, 03.03.2022 tarihli ve 2018/31431 başvuru numaralı kararında, Türk vatandaşlığını kazanmak için İçişleri Bakanlığına başvuran Rus uyruklu yabancının, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 11. maddesinde yer alan “iyi ahlak sahibi olmak” şartını sağlamadığı gerekçesiyle vatandaşlık talebinin reddedilmesi işleminde, yeterli gerekçe gösterilmediğinden, başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

II. Olay ve Olgular

Başvurucu; Türk vatandaşlığını kazanmak için, 03.02.2016 tarihinde İçişleri Bakanlığına başvurmuş, ancak 26.01.2017 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen tahkikat formunda, tapusu T.K. isimli bir Türk vatandaşına ait olan dairenin başvurucuya devredilmesiyle başvurucuya mülk edinme amaçlı ikamet tezkeresi verildiği, başvurucunun evli olan T.K. ile yaklaşık 13 yıldır fiili birlikteliğinin olduğu, başvurucunun geçimini T.K.’nın sağladığı, başvurucunun ikametgahı için geçerli hayat sigortası poliçesinin T.K. tarafından ödendiği belirtilerek, başvurucunun yaşantısının Türk örf ve adetine uygun olmadığı ileri sürülmüştür.

26.01.2017 tarihinde düzenlenen bilgi alma tutanağında başvurucu; Türkiye’de kalmak için U.O. ile muvazaalı şekilde evlendiğini, 13 yıldır T.K. ile birlikte olduğunu ve T.K.’nın başkasıyla evli olduğunu bildiğini, T.K.’nın kendisine ev aldığını, geçimini T.K.’nın sağladığını beyan etmiştir.

Başvurucunun Türk vatandaşlığı talebi; İçişleri Bakanlığı tarafından 15.09.2017 tarihinde başvurucunun “iyi ahlak sahibi olmak” şartını sağlamadığı gerekçesiyle reddedilmiş olup, red işlemine karşı açılan iptal davasında Ankara 9. İdare Mahkemesi 12.04.2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, “Evlilik dışı birlikteliğin anayasal koruma altında olan aile kurumunu zedeleyici ve Türk toplumunun milli ve manevi değerlerine aykırı olması, bu durumun toplumca hoş karşılanmasına imkan bulunmaması nedeniyle başvurucunun Türk vatandaşlığını kazanma şartlarından iyi ahlak sahibi olma koşulunu sağlamadığı” açıklamalarında bulunulmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi’nin 07.09.2018 tarihli kararıyla esastan red kararı verilmiş ve ilk derece mahkemesinin kararı kesinleşmiştir.

III. Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi başvuruyu Anayasanın 20. maddesinde düzenlenen “özel hayatın gizliliği” kapsamında ele almıştır. Başvurucunun Türk vatandaşlığı talebinin reddine dair kararın 5901 sayılı Kanunun 10 ve 11. maddelerine dayandığından, müdahalenin kanuni olduğu, vatandaşlık başvurusunun “iyi ahlak sahibi olmak” şartını sağlamadığından bahisle reddedilmesinin “kamu düzeninin korunması” meşru amacına dayandığı belirtilmiştir.

Başvurucunun Türk vatandaşlığına alınma talebinin reddi kararının; başvurucunun ikamet tezkeresinin iptaline veya sınır dışı edilmesini gündeme getirmeyeceği, başvurucunun T.K. ile yaşadığı ilişkinin red kararından etkilenmediği, başvurucunun ikamet tezkeresiyle Türkiye’de yaşamaya devam ettiği gerekçeleriyle, başvurucunun Türkiye’deki mevcut sosyal yaşantısına yönelik herhangi bir etkisinin olmadığı ifade edilerek, işlemin sonucu itibarıyla özel hayata saygı hakkına müdahale oluşturmadığı belirtilmiştir. Ancak, vatandaşlığa alınma talebinin reddine gerekçe olarak gösterilen “iyi ahlak sahibi olmak” şartının sağlanmadığına ilişkin değerlendirmenin (idari işlemin sebep unsurunun), demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının incelenmesi, bu kapsamda ilgili ve yeterli gerekçenin ortaya koyulup koyulmadığının tespit edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Mahkeme, Türk vatandaşlığına kabulde aranan “iyi ahlak sahibi olmak” şartının soyut olduğu, bu sebeple şartın sağlanıp sağlanmadığının tespitinde başvurucuya özgü somut verilere dayanılması gerektiği, bu şartın sağlanıp sağlanmadığını değerlendirecek idarenin, zamanla değişen toplum yapısını dikkate alarak, vatandaşlığa kabulle kamu düzeninin sağlanmasında oluşacak sorunları yeterli ve ilgili gerekçelerle açıklaması gerektiğini ortaya koymuştur.

Mahkeme sonuç olarak; idare mahkemesinin başvurucunun “iyi ahlak sahibi olmak” şartını sağlamadığına ilişkin kanaatini, başvurucunun Türk vatandaşı olan evli bir şahısla 13 yıldır birlikteliğinin olmasına özgülediğini, başvurucunun yasal olarak uzun süredir Türkiye’de kaldığı ve bu süreçte kamu düzenini bozacak faaliyetlerinin olup olmadığı hususlarının birlikte değerlendirilerek, vatandaşlığa kabul için gerekli olan şartların oluşup oluşmadığını tartışmadığını, bu sebeple kamu menfaatiyle kişinin menfaati arasında adil bir denge kurulamadığını ifade ederek, başvurucunun “iyi ahlak sahibi olmak” şartını sağlamadığı gerekçesiyle vatandaşlık talebinin reddedilmesi sonucunda ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediği ve bu kapsamda müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı, dolayısıyla da başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

IV. Değerlendirmemiz

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu (TVK), vatandaşlığın kazanılması konusunu, vatandaşlığın doğum yoluyla kazanılması veya vatandaşlığın sonradan kazanılması şeklinde ikili bir ayırıma tabii tutarak düzenlemiştir. Sonradan vatandaşlığın kazanılması yollarından birisi de genel yolla yetkili merci kararıyla kazanmadır. Kanunda aranan şartları sağlayan yabancılar, yetkili mercilere başvurabilirse de, bu şartları sağlamak vatandaşlığın kazanılması için yeterli değildir. Bu alanda idarenin takdir yetkisi oldukça geniştir. Çünkü vatandaşlık gibi sadece hukuki olmayan ayrıca kutsal ve manevi anlam ve önemi haiz bir konuda, idarenin takdir yetkisi ile ilgili genişlik gözardı edilemez. Kanun koyucu bu doğrultuda hareket ederek, TVK m.10/2’de “Ancak, aranan şartları taşımak vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak sağlamaz.” hükmüne yer vermiştir.

Genel yolla yetkili merci kararıyla Türk vatandaşlığının kazanılması TVK m.10’da düzenlenmektedir. Buna göre; Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, bu Kanunda belirtilen şartları taşıması halinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir”. Hükümde aranan şartlar, aynı Kanunun 11. maddesinde sayılmaktadır. Bu şartlardan birisi de “iyi ahlak sahibi olmak” şartıdır[1]. TVK m.10 ve m.11 kapsamında TVK m.37 gereğince valilik veya dış temsilciliklere vatandaşlık başvurusu yapan yabancıların, başvurularının gerekli şartları sağlayıp sağlamadığı TVK m.18 gereğince illerde oluşturulan vatandaşlık başvuru inceleme komisyonları tarafından değerlendirilecektir. Komisyon tarafından gerekli şartları sağladığı kanaatine varılan yabancılar hakkında TVK m.19 gereğince vatandaşlık dosyası düzenlenerek, dosya karar vermek üzere Bakanlığa gönderilecektir[2].

Bu süreçte; Kanunda aranan “iyi ahlak sahibi olmak” şartına ilişkin olarak, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.17/2 uyarınca, yabancının vatandaşlık başvuru dosyası, soruşturma yapılmak üzere il emniyet müdürlüğüne gönderilecektir. İl emniyet müdürlüğü, Yönetmeliğin 18. maddesi gereğince soruşturma formu düzenleyecek, yabancının iyi ahlak sahibi olup olmadığı hakkında tespit ve değerlendirmede bulunacaktır. Başvuruya konu olayda, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nce hazırlanan rapor doğrultusunda vatandaşlık başvurusunun reddine karar verilmiştir.

“İyi ahlak sahibi olmak” kriterinden ne anlaşılması gerektiği hakkında Kanunda bir açıklama bulunmamaktadır. TVK m.11’in gerekçesinde; iyi ahlak sahibi olmak şartı aranarak, Türk vatandaşı olmak üzere başvuran yabancının Türk örf ve adetleri ile toplumsal yaşamına aykırı bir davranış içinde bulunmaması ifade edilmiştir. Buna göre, Türk vatandaşlığı almak isteyen yabancının Türk toplum yaşantısına ve örf ve adetlerine göre iyi ahlaklı olup olmadığı konusunda il emniyet müdürlükleri tarafından değerlendirme yapılacaktır. Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.15/1-d’de, “iyi ahlak sahibi olmak” şartı, “Toplum içinde birlikte yaşamanın gerektirdiği sorumluluk duygusu ile davranarak iyi ahlak sahibi olduğunu göstermek, davranışları ile çevresine güven vermek, toplumca hoş karşılanmayan ve toplum değerlerine aykırı kötü alışkanlığı bulunmamak” şeklinde ifade edilmiştir.

Doktrinde bu şart; yabancının içinde yaşayacağı Türk Milletine ve hayatını idame ettireceği bölgeye zarar vermemek, toplumun hoş karşılamadığı suç ve hareketleri alışkanlık veya meslek haline getirmemek, yürüttüğü sanat ve mesleği ile kendisine, ailesine ve bulunduğu topluma faydalı birey olduğu yönünde çevresinde kanaat oluşturmak şeklinde ifade edilmektedir[3].

Kanaatimizce; “iyi ahlak sahibi olmak” kriteri soyut olup, bu soyutluk idareye, takdir yetkisini keyfi olarak kullanabilecek kadar geniş bir tasarruf alanı oluşturmaktadır. Bu sebeple, “belirlilik” ilkesi gereğince, “iyi ahlak sahibi olmak” kriterinden ne anlaşılması gerektiği somutlaştırılarak kaleme alınmalıdır. Toplumda kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları şeklinde tanımlanan “ahlak” kavramı, toplumdan topluma, bireyden bireye, yöreden yöreye değişebilmektedir[4]. Öyle ki, aynı toplumda bir zamanlar ahlaki bulunmayan fiil ve davranışlar daha sonra ahlaki sayılabilir. Bunun tam tersi de mümkündür. Bu sebeple; Türk vatandaşlığı için başvuruda bulunan yabancı bir kişinin, tam olarak Türk örf ve adetlerine uygun olarak kişiliğini oturtmuş olması beklenemez. Bu; hem Türk örf ve adet kurallarının, ahlaki kabul edilen davranışların ne olduğu ile ilgili belirsizlikten ve hem de farklı kültür ve toplumda doğup büyüyen yabancının, doğal olarak Türk toplumuna tümüyle uyumlu olamayacağından kaynaklanmaktadır.

Başvuruya konu olayda; yabancı uyruklu vatandaşın evli bir Türk vatandaşıyla 13 yıldır birlikte olmasının, toplumda yaşayan bazı kesimler bakımından ahlaki olmadığı söylenebilirse de, ne yazık ki hukuka aykırı olsa da çok eşliliğin rastlanılabildiği ülkemizde, tek başına bu nedenin iyi ahlak sahibi olunmadığına gerekçe gösterilmesi kabul edilemez[5]. “İyi ahlak sahibi olmak” kriteri her somut başvuruda özel olarak değerlendirilmeli, ancak toplum bakımından birlikte yaşanamayacak şekilde çekilmez kılan hayat tarzları ve alışkanlıkların (örneğin; kumar, uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığı) varlığı halinde, yabancının iyi ahlak sahibi olmadığı sonucuna ulaşılmalıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin; “iyi ahlak sahibi olmak” şartının sağlanmadığının somut gerekçelerle ortaya koyulması gerektiğine işaret etmesi, başvurucunun uzun süredir Türkiye’de yasal olarak bulunduğunu gözetip, bu süreçte kamu düzenini bozacak faaliyetinin olup olmadığının değerlendirilmemesi hususuna dikkat çekmesi, sadece yaşadığı birliktelik sebebiyle başvurucunun talebinin reddedilmesi sonucunda özel hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermesi isabetlidir. Başvurucu uzun zamandır Türkiye’de yaşamakla birlikte, yayımlanan karar içeriğinden anlaşıldığı kadarıyla, T.K. ile fiili birlikteliği haricinde vatandaşlık başvurusunun reddine gerekçe gösterilen bir sebep bulunmadığından, yabancının Türk vatandaşı olmasını engelleyecek kamu düzenini bozan herhangi bir faaliyeti bulunmamaktadır. Dolayısıyla, başvurucunun Türk vatandaşlığı talebinin reddedilmesinde idare takdir yetkisini keyfi olarak kullanmış, soyut ve yetersiz gerekçeyle başvurucunun iyi ahlak sahibi olmadığı şeklinde bir sonuca ulaşmıştır. Bu uygulama; eylem ve işlemleri belirli, öngörülebilir bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde hatalıdır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Stj. Av. Alperen Gözükan

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------

[1] Türk Vatandaşlık Kanunu’nun “Başvuru için aranan şartlar” başlıklı 11. maddesine göre; “(1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda;

d) İyi ahlak sahibi olmak, … şartları aranır”.

[2] Genel yolla yetkili mercii kararıyla vatandaşlığın kazanılması usulünün kapsam ve işleyişi hakkında Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin ilgili maddeleri için bkz. “Türk vatandaşlığının genel olarak kazanılmasında müracaat makamlarınca başvurunun işleme alınması ve uygulanacak esaslar” başlıklı m.16, “Türk vatandaşlığının genel olarak kazanılmasında başvuru için gerekli belgeler” başlıklı m.17, “Türk vatandaşlığının genel olarak kazanılmasında il emniyet müdürlüğünce yapılacak soruşturmaya ilişkin usul ve esaslar” başlıklı m.18, “Türk vatandaşlığının genel olarak kazanılmasında komisyon tarafından yapılacak işlemler ve uygulanacak esaslar” başlıklı m.19, “Türk vatandaşlığının sonradan kazanılmasına ilişkin işlemler ve karar vermeye yetkili makamlar” başlıklı m.35, “Vatandaşlık başvuru inceleme komisyonu” başlıklı m.69, “Komisyonun çalışma usul ve esasları” başlıklı m.70, “Araştırma, soruşturma ve geçerlilik süresi” başlıklı m.72, “Vatandaşlık dosyasının düzenlenmesinde müracaat makamlarınca uyulacak esaslar” başlıklı m.73.

[3] Vahit Doğan, Türk Vatandaşlık Hukuku, Savaş Yayınevi, 16. Baskı, Ekim 2020, Ankara, s.69.

[4] https://sozluk.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 17.06.2022).

[5] “Türkiye’deki çok kadınla evlilik oranları yüzde 3-4 oranında seyretmekte, bu durum sınır-ötesi veya sınır evliliklerinin yaygın olduğu, etnik-kültürel yapının 20. yüzyıl başlarından itibaren üniter ulus devlet uygulamalarına tabi olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde yüzde 8-9’u bulmaktadır”. https://ekmekvegul.net/dergi/turkiye-tipi-kumalik#:~:text=T%C3%BCrkiye'deki%20%C3%A7okkad%C4%B1nla%20evlilik%20oranlar%C4%B1,8%2D9'u%20bulmaktad%C4%B1r. (Erişim Tarihi: 17.06.2022).