Eğer öğrenci isen Türkiye’de, işin zor.

Öğrenim sistemi Dünya Kupası maçlarına döndü.


Önce 5+3+3 idi. Sonra 5+3+4 oldu. Şimdilerde 4+4+4 oldu. O da değişmek üzere.

Sistem de şifreli.

LGS, uymadı ise YGS, olmadı ise LYS verelim.

Eskiden sorular açıklanır, televizyonlarda uzmanlar tarafından değerlendirilirdi. Televizyon başında heyecanla bekleyen milyonlarca öğrenci ve ailesi, seneler boyu hazırlandıkları bu büyük sınavın sonuçlarını görürlerdi.

Aslında yapılması gereken şey; yalnızca soruların açıklanması değil, “bütün sınav kağıtlarının” ve her birine ait doğru ve yanlışa ilişkin değerlendirmelerin açıklanmasıdır.

Oysa şimdilerde sorular da, cevaplar da gizli.

Bu sistemin mahkemelik olması halinde, iptal edileceği kuşkusuzdur.
        
Yanlışları meydana çıkmasın diye sınav sistemine sansür getirildi.
        
Bu durumda sınava da gerek yok. Öğrencinin “vesikalık resmine, mezun olduğu okula, gittiği dershaneye” bakarak, ÖSYM seçimini yapabilir.
        
Yalnız “öğrenci” isen değil, Türkiye’de “sıradan bir vatandaş” olarak yaşamakta isen de işin zor.
        
Bu zorluğu doğuran nedenleri uzun boylu incelemeye ve anlatmaya gerek yok.

Gündeme bakmak yeterli:

- Yeni yargı reformu yasası ile; yargı görevini yapanı etkileme fiili suç olmaktan çıkarılıyor. Yani istediğin gibi etkileyebilirsin.

- Hakim ve Savcının işlediği “kişisel kusur ve haksız filden ötürü” bu kişilere karşı dava açamıyorsun. Ancak devlete karşı dava açabiliyorsun. Eğer davanı kazanırsan, devlete vergi olarak kendi verdiğin paradan, tazminatın ödenecek.

- Gizli tanıklardan bazılarına “saç ektirilmiş”, bazılarına “estetik” yaptırılmış. Bu durumda saç ektirmek isteyenlerin ne yapması gerekiyor. Terör örgütüne mensup olmak veya gizli tanık olmak mı gerekiyor.

- Açılım yasasının içine konulanlara, en çok PKK’lılar ve yandaşları memnun oluyor. Bu yasanın “nereye açıldığını” bir düşünün.

- Türkiye’de, kurulmak istenen yapay bir devletin ismi ile “Türkiye Kürdistan Partisi” kuruluyor. Bu kuruluşa devlet ve Yargıtay onay veriyor. Partinin amblemi, Ermenilerin de göz koyduğu “Ağrı Dağı’nın” ardından doğan güneş olarak gösteriliyor. Ülkemize göz koyanlara ve buna göz yumanlara bakın.

- Terör örgütü tarafından “kaçırılan çocukların annelerinin sessiz çığlıkları” sahipsiz kalıyor. Analar çadırda, babalar sokakta sabahlıyor.

- Yunanistan’da Türk adına ve Türk okullarına tahammül edilemezken, Gökçeada’da rum ilk okulu açıldı, şimdi orta okulu açılıyor.

- İşid isimli bir terör örgütünün kaçırdığı elçimiz, konsolos ve kırk Türk vatandaşı hakkında bilgi alınamazken, üstüne üstlük bir de yayın yasağı konuyor.

- İmam Hatip Liselerine “Haydi kızlar İmam Hatip’e” sloganı ile kayıtlar yaptırılıyor ve Mardin’de “Said-i Nursi İmam Hatip Lisesi” açılıyor.

- Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük boşluklar ve tartışmalar yaşanıyor.

- Türkiye’nin hiçbir malı mülkü kalmadı. Şimdi sıra şans oyunlarına, kumara geldi. Devletin en bedava ve en ucuz kazanç kapısı olan Milli Piyango, Toto, Loto, Sayısal, tüm şans oyunları haraç mezat satılıyor. Satın alanlara büyük kazanç ve istedikleri gibi yeni kumar cinslerini oynatmak imkanı tanınıyor.

Daha neler neler… Türkiye’de yaşamak zor zanaat.
Ancak Şair Naime Özeren’in dizeleri bizlere ışık tutmalı:
 
Yaşamak zor zanaat aslında
Madem gönderildin dünyaya, yaşayacaksın,
Adam gibi yaşamak yani…
Eğilmeyi çıkaracaksın sözlüğünden
Belki kırılacaksın zaman zaman
Ama rüzgargülü olmayacaksın,
Kapılıp rüzgarın yönüne
Kıvırmayacaksın bir sağa bir sola
Rüzgara, fırtınaya, hatta boraya inat
Dimdik duracak, yıkılmayacaksın.