Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.(CMK m. 100/4)[1]

Tutuklama yasağına ilişkin düzenlemede, vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar hariç tutulmuştur. Bu aşamada, vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar kavramının kapsamını belirlemek gerekecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, "Kişilere karşı suçlar" başlıklı ikinci kısımda, "Vücut dokunulmazlığına karşı suçlar" başlıklı ikinci bölümünde yer alan ve kasten işlenen suçlar “vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar” kapsamında değerlendirilecektir.

Bundan başka sadece adli para cezasını gerektiren suçlar da tutuklama yasağı kapsamında bulunmaktadır.

ÇKK’nin “Tutuklama yasağı” başlıklı 21/1 maddesine göre; Onbeş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemeyecektir.

Soruşturma evresinde çocuk suçlu hakkında tutuklama kararını vermeye yetkili ve görevli mahkemenin Çocuk Mahkemesi olduğu yönünde uygulamada yasanın ilk dönemlerinde bazı itirazlar öne sürülmüştü.

03.07.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 42. maddesine göre; Çocuk Koruma Kanunu'nda hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 101/1 maddesinde, soruşturma aşamasında şüphelinin tutuklanmasına Sulh Ceza hâkimi tarafından kovuşturma aşamasında mahkemece karar verileceği hüküm altına alınmıştır.

Bilindiği üzere Ceza yargılamasında "soruşturma" ve "kovuşturma" olmak üzere iki aşama bulunmaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 162. Maddesine göre; Cumhuriyet Savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı sulh hakimine bildirir.

Sulh Ceza Hâkimi istenilen işlem hakkında Kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek kararın verir ve gereğini yerine getirir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nda da yargılama "Soruşturma" ve "Kovuşturma" olarak iki aşamada değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte, soruşturma evresinde tutuklama veya adli kontrol gibi ancak hâkim tarafından yapılabilecek bir soruşturma işlemi ile ilgili olarak, hangi hakim tarafından karar verileceği hususu gösterilmemiştir. Burada yasa koyucu, genel hükümlere göre işlem yapılması yönünde bir uygulama getirmiş olduğu söylenebilir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 26/3 maddesine göre; mahkemeler ve Çocuk Hâkimi, ÇKK ve diğer kanunlarda yer alan tedbirler almakla görevli kılınmıştır.

Bu yasal düzenlemeye göre; soruşturma aşamasında yasa kapsamına giren ve suç işleyen çocuklara ilişkin tutuklama kararlarının Çocuk Mahkemeleri tarafından verilebileceği gibi bir sonuca ulaşılabilir mi?

5395 sayılı ÇKK'ye göre; suça itilen çocuk yaştaki şüphelilerin soruşturma evresinde anılan ÇKK’nin 5. ve devamı maddelerinde "Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler" başlığı altında, şüpheli çocuğu korumak için bir takım tedbirlerin alınması mümkündür.

5395 sayılı ÇKK'nin 7. Maddesine göre; koruyucu ve destekleyici tedbir kararı çocuk hakimi tarafından alınabilmektedir.

5395 sayılı ÇKK'nin 8. Maddesinde ise, çocuklarla ilgili tedbirlere karar verme yetkisinin, çocuğun ana, baba, vasi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hakimine ait olduğu ifade edilmektedir.

Yasal düzenlemenin gerekçesinde; madde metninde belirtilen tedbirlerin açıkça gerek Çocuk Koruma Kanunu, gerekse diğer kanunlarda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler olduğu ifade edilmektedir.

Burada tutuklama ve adli kontrol kararları Ceza Muhakemesi tedbiridir; bu yüzden koruyucu ve destekleyici tedbir kavramı kapsama girmemektedir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 20. maddesinde "Adli Kontrol" başlığı altında belirtilen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesinde sayılanlara ilave olarak bazı tedbirler öngörülmüştür.

Ayrıca CMK’nin 109/2 maddesine göre, Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilecektir. Burada da Adli Kontrol Tedbirleri arasında gösterilen tutuklama kararını hangi merciin vereceği konusunda bir düzenleme getirilmemiştir.

Belirtmek gerekir ki, Çocuk Koruma Kanunu'nun "uygulanacak hükümler" başlıklı 42. maddesine göre, ÇKK’de hüküm bulunmayan hallerde CMK hükümleri uygulanacaktır.

Bu yasal düzenleme dikkate alındığında, Çocuk Koruma Kanunu'nda suça sürüklenen çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarına çocuk hakimi tarafından karar verileceği sonucuna ulaşmaktayız.

Bununla birlikte, adli kontrol ve tutuklama kararına hangi merciin karar verebileceği belirtilmemiştir. Bir Ceza Muhakemesi tedbiri olan tutuklama kararı tedbiri konusunda Çocuk Koruma Kanunu'nda da açık bir hüküm yoktur.

ÇKK’nin 42/1. maddesi yollamasıyla CMK’nin "Tutuklama kararı" başlıklı 101/1. maddesi gereğince çocuk hakkında soruşturma aşamasında tutuklama kararının Sulh Ceza Hâkimi tarafından verilmesi gerekmektedir.[2]

Hakkında tutuklama ya da hükümlülük kararı verilip hükmün infazı için yakalama kararı çıkartılmayan veya hapis cezasının infazına başlanmayan kişilerin TCK’nin 292. maddesinde yazılı suçun faili olamayacaklardır.

Örneğin; göçmen kaçakçılığı suçu nedeniyle yakalandıktan sonra işlemleri yapılırken karakoldan kaçtığı anlaşılan ve hakkında tutuklama kararı veya kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan sanığın eyleminde hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun unsurları itibariyle oluşmayacaktır. Burada mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırı olacaktır.[3]

5271 sayılı CMK'nin 247/2. maddesi uyarınca, usulüne uygun yapılan tebligata ve verilen zorla getirilme kararına rağmen kendisine ulaşılamayan suça sürüklenen çocuk hakkında, onbeş gün içinde gelmediği takdirde CMK’nin 248. maddesinde sayılan suçlardan olmak kaydıyla bu maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceği açıklanarak, suça sürüklenen çocuğun bilinen konutunun kapısına asılması suretiyle gazete ilânına karar verilmesi ve bu işlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün içinde başvurmayan suça sürüklenen çocuğun kaçak olduğuna karar verilebilecektir.

Örneğin; Mahkemenin duruşmada, suça sürüklenen çocuğun 5271 sayılı CMK’nın 247/1. maddesi uyarınca yurt içinde saklanan kaçak olduğunun kabulüne karar verip, tutuklama istemi ile sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki savunması ile yetinerek CMK’nin 247/3 uyarınca kovuşturmaya devamla yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi olayında; suça sürüklenen çocuğun 5271 sayılı CMK'nin 147,182 ve 191. maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak sorgusu yapılıp, savunması alınmadan tutuklama istemi ile sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesindeki savunması ile yetinilerek hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.[4]

Burada mahkeme huzurunda SSÇ’nin savunması ayrıca tespit edilmelidir. CMK hükümlerine uygun olarak savunma alınmadan karar verilmesi hukuka aykırı olmaktadır.

Hakkında tutuklama ya da hükümlülük kararı verilip hükmün infazı için yakalama kararı çıkartılmayan veya hapis cezasının infazına başlanmayan kişilerin TCK.nun 292. maddesinde yazılı suçun faili olamazlar.

Bu nedenle örneğin; suça sürüklenen çocuğun işlediği iddia olunan "Uyuşturucu madde ticareti yapmak" nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma kapsamında yakalandıktan sonra gözaltına alınarak adliyeye getirildiğinde ihtiyaç gidermeye çıktığı bir sırada kaçması şeklinde gerçekleşen olayda, atılı suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı gözetilmeli ve atılı suçtan beraat kararı verilmelidir. Burada mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırı olacaktır.[5]

----------------------

[1] (Değişik fıkra: 02.07.2012 - 6352 S.K/Madde 96) 02.07.2012 kabul tarihli, 05.07.2012 tarih ve 28344 sayılı R.G.de yayımlanan 6352 sayılı Kanunun 96. maddesiyle değiştirilen 4. fıkra: (4) (Değişik fıkra: 25.05.2005 - 5353 S.K/Madde 11) Sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

[2] Y.3.CD, E: 2007/4265, K: 2007/3641, T: 19.04.2007.

[3] Y.8.CD, E: 2017/6489, K: 2017/12253, T: 02.11.2017.

[4] Y.2.CD, E: 2014/29473, K: 2016/4115, T: 08.03.2016

[5] Y.8.CD, E: 2017/14621, K: 2017/12413, T: 07.11.2017.