Değerli okuyucular bu yazımda sizlere gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası hukukta aile hukuku kapsamına giren evlenme, boşanma, tazminat, velayet gibi konularda her bireyin hayatına birazda olsa fayda sağlayabileceğini düşündüğüm bir kısım önemli bilgiler vermeyi amaçlıyorum.

Aile ilişkilerini en geniş ve sistematik bir şekilde düzenleyen hukuk dalına “aile hukuku” denir. Aile hukuku kapsamında gerek Medeni Kanun gerekse Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanuna göre; nişan, evlilik, boşanma, velayet, nafaka, soybağı, evlat edinme, mal rejimleri gibi önemli düzenlemeler mevcuttur. Bu konuların doğru ve yeterli şekilde bilinememesi bilinse dahi profesyonelce yorumlanamaması nedeni ile boşanma kararı alan insanların hayatlarında telafisi imkânsız zararlar yaratmaktadır.

Konunun zihinlerde kalabilmesi açısından örneklendirerek açıklamanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. Şöyle ki; Yıllarca aile içinde şiddetli geçimsizlik yaşayan bir kadın ya da bir erkek düşünelim ki şiddetli geçimsizlik, son yıllarda çeşitli nedenlerle maalesef sıklıkla rastlanılan bir durumdur. Peki, toplumda yer etmiş, adına herkesin artık alışageldiği bir ifade olan“ şiddetli geçimsizlik” terimi esasen neyi ifade etmektedir? Birazdan bu konuya biraz daha detaylıca yer vermekle birlikte şiddetli geçimsizlik hezeyanı içerisinde kalmış bir kadının ya da erkeğin boşanma kararı alması neticesinde nelerin kendisini beklediğini hangi haklara sahip olabileceğini hangilerine sahip olamayacağını çok iyi öngörebilmesi oldukça önemlidir. Her şeyden önce boşanma kararı ve sonrası insan hayatında gerek maddi gerekse manevi bir takım yükümlülükler ve değişen sonuçlar yaratacaktır. Örneğin, çocuk sahibi anne ve babanın velayet hususu gündeme gelecektir. Çocuğun velayetini sahiplenmeye ehil olabilecek ebeveyn, mahkemece resen araştırılacak ve velayet sorumluluğunu alabilecek anne ya da babaya küçüğün velayeti dava sırasında geçici ve dava sonunda kesin velayet olacak şeklinde verilerek diğer ebeveyne ise küçüğün menfaatine uygun düşeceği ölçüde kişisel ilişki tesisi sağlanacaktır. Burada çok kısa değinmek durumunda kalarak her bir konunun aslında kendi içinde çokça detayının ve hukuki normlarının olduğunu da ayrıca belirtmek isterim.

Bunun yanı sıra boşanmayla birlikte geçimini kendisi idame edemeyen eş ve müşterek çocuklar için nafaka hususu gündeme getirilir. Velayeti kendisinde olmayan tarafın müşterek çocuklar için velayeti kendisinde olan anne ya da babaya mahkemenin öngördüğü şekilde nafaka ödeme yükümlülüğü doğar.

Ayrıca boşanma davası ile birlikte karşı tarafa göre kusursuz veya daha az kusurlu tarafın maddi ve manevi tazminat talebinde bulunma imkânı söz konusudur. Buna da yine mahkeme tarafların kusur durumları, sosyo-ekonomik durum dengeleri ve evlilikte beklenen menfaatin ne derece kaybedildiği ve yine meydana gelen manevi çöküntü ve tüm bunlarla birlikte değerlendirilerek takdir yetkisi ile kusursuz ya da daha az kusurlu taraf lehine uygun bir miktar tazminat belirlenir.

Tüm bunlara ek olarak boşanma ile birlikte tarafların mal paylaşımları da gündeme gelir. Boşanma davasının kesinleşmesi ile birlikte varsa tarafların malvarlıklarının kanuna uygun şekilde bölüştürülmesi için mal paylaşımı davası açılır. Bu konunun oldukça detaylı olması nedeni ile ilerleyen süreçte sizleri bu konuda da bilgilendireceğimi belirtmek isterim.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası konusuna gelecek olur isek; Medeni Kanun’ un 166. Maddesi 1. Fıkrasına göre; Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olması halinde, kural olarak kusursuz veya daha az kusurlu eşin diğer eşe açtığı bir çekişmeli boşanma davası türüdür. Bu dava türüne uygulamada, “evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası” veya “çekişmeli genel boşanma davası” da denilmektedir.

Yine Medeni Kanunumuzda boşanma sebepleri genel ve özel olmak üzere iki ayrı başlık altında toplanmaktadır. Özel boşanma sebepleri kanunda açıkça yazılıdır. Kısaca değinmek gerekir ise özel boşanma sebepleri şunlardır; Zina (TMK m.161), Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m.162), Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m.163), Terk (TMK m.164), Akıl Hastalığı (TMK m.165).

Yukarıda yazılan özel boşanma sebeplerinin dışındaki tüm boşanma sebepleri nedeniyle açılan davalar genel boşanma sebebi olarak kabul edilir ve buna “Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile” açılan genel boşanma davası denir. Kanunda yazılı olmamakla birlikte şiddetli geçimsizliğe örnek verecek olur isek uygulamadan kaynaklı bir takım sebepler söz konusudur; Aileye karşı ilgisizlik, eşe karşı fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddet, eşe ve ailesine karşı hakaret etmek, alkol bağımlılığı ve alkol kullanmak, eşe karşı bağımsız konut açmamak, iftira etmek, evin geçimini bilerek sağlamamak,  kumar oynamak, saygısız tavırlar içerisinde olmak, güven sarsıcı eylemlerde bulunmak, sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket etmek gibi daha sayabileceğimiz birçok örnek mevcuttur.

Boşanma sebepleri olarak ileri sürülen her bir sebebin bu sebebi ispat edecek delillerin boşanan bireylerin hayatları açısından oldukça önem arz eden boşanma davasının hüküm ve sonuçlarına tam anlamıyla bir etkisi olur. Bu hem nafakayı hem velayeti hem tazminatı hem de boşanma sonrası açılacak mal paylaşımı davasının sonuçlarına etki eder. Örneğin zina nedeni ile açılan ve zina nedeni ile hüküm verilen boşanma kararından sonra kusurlu olan eşin mal paylaşımı davasında normal şartlarda hak sahibi olduğu ve edindiği mallardaki hak oranı hâkimin takdir yetkisine göre ciddi oranda azalacak ya da tamamen ortadan kaldırılabilecektir. Bunun gibi daha birçok örnek de verilebilir.  

İlerleyen dönemlerde detaylıca anlatacağımı belirterek şimdilik bu yazımda bir de yabancılık unsuru taşıyan boşanma davalarına kısaca değineceğim. Şöyle ki; Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunu’ nun 14. Maddesine göre; (1) Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek millî hukukuna tâbidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları hâlinde müşterek mutat mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır.

(2) Boşanmış eşler arasındaki nafaka talepleri hakkında birinci fıkra hükmü uygulanır. Bu hüküm ayrılık ve evlenmenin butlanı hâlinde de geçerlidir.

(3) Boşanmada velâyet ve velâyete ilişkin sorunlar da birinci fıkra hükmüne tâbidir.

(4) Geçici tedbir taleplerine Türk hukuku uygulanır.

Burada “müşterek millik hukuk”, “müşterek mutad mesken”, ifadelerinin ayrımına göre uygulanacak olan hukuk belirleneceği de çok açıktır. Yine boşanma, nafaka velayet ve geçici tedbirler gibi konular eşlerin aynı ya da ayrı vatandaşlıkta olmalarına göre değişiklik göstermektedir.

Huzur, sağlık ve saadet dilerim.                                                                               

(Bu makalenin her türlü yasal hakkı Av. Sinem Tosun’a aittir.)