GİRİŞ

Bu çalışmamızda Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çerçevesinde uygulanan ve günümüzde özellikle Covid-19’un yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirlere uymayanlara yönelik kamu otoritesi tarafından caydırıcı ve önleyici nitelikteki idari para cezalarının akıbetini değerlendirmeye çalışacağız.

I. CAYDIRICI TEDBİRLERİN GEREKÇESİ

Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı T.C. Anayasasının 56. Maddesinde ele alındığı üzere ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler’, denmektedir. Bu hususta Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı T.C. Anayasasının 2. Maddesinde altı çizildiği gibi sosyal bir hukuk devletinin gerektirdikleri, toplumun huzuru ve sıhhatinin korunması adına her türlü tedbiri almak ve uygulamaktır. Türk Ceza Kanununun 195. Maddesinde düzenlenen ‘Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma’ başlıklı madde metninde covid19 gibi bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanan veya bu hastalıktan ölen kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi iki aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır denmektedir. Suçla korunan hukuki yarar kamu sağlığı olmakla birlikte, sosyal devlet anlayışı güdülerek beden ve ruh sağlığının korunması adına müeyyideye bağlanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından Pandemi olarak nitelendirilen (covid-19) salgından T.C. vatandaşlarını korumak ve salgının yayılmasını önlemek amacıyla İçişleri ve Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgeleri hatırda tutarak kamu sağlığının olumsuz etkilerini en aza indirmek adına il/ilçe umumi hıfzıssıhha kurulları ve il korona virüs bilim danışma kurulları tarafından valilikler aracılığıyla bir takım düzenlemeler ön görülmüştür.

T.C. Anayasasının Temel Hak ve Hürriyetlerin Kısıtlanması başlıklı 13. Maddesinde ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmadan anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ancak kanunla sınırlandırılabilir,’ denmekle birlikte bu hususta getirilen kısıtlamaların en büyük dayanağı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu olmaktadır.

II. GETİRİLEN KISITLAMALAR KARŞISINDA UYGULANAN MÜEYYİDELER

Tüm Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını karşısında dünya ülkelerinin bu salgının yayılmasını önlemek adına bir takım önlemler aldıklarını yukarıda da izah etmiştik. Bu tedbirlere uymayan vatandaşlara karşı kamu otoritesi tarafından uygulanacak yaptırımların karşılığı ‘idari para cezası’ olmaktadır.

İl Hıfzıssıhha Kurulları, Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27. Maddesi uyarınca ‘Mahallinin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar.’ İş bu madde aracılığıyla, denetim ve kısıtlama makamları kamu sağlığını üstün menfaat kabul ederek gerek ulaşım ve seyahat gerek temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunmadan kısıtlanması kararı verebilirler hiç şüphesiz bu hususun en büyük dayanağı ‘sosyal devlet’ ilkesidir.

Peki, ‘sosyal devlet’ ilkesinden ne anlaşılması gerekir?

Sosyal devlet, devletin, toplumun sosyal refahını maksimize etmek amacıyla müdahalelerde bulunmasını öngören bir devlet modelidir[1]. Sosyal devletin temel amacı; en geniş anlamda piyasa ekonomisinin başarısızlıklarını ve yetersizliklerini ortadan kaldırmaktır.

• Sosyal devlet, müdahaleci bir devlet anlayışıdır.

• Sosyal devlet, düzenleyici bir devlet anlayışıdır.

• Sosyal devlet, yeniden dağıtıcı bir devlet anlayışıdır.

• Sosyal devlet, girişimci bir devlet anlayışıdır.

• Sosyal devlet, bireylere hak ve özgürlüklerin sağlanması bakımından pozitif bir devlet anlayışıdır[2].

Yine Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 72. Maddesi bahse konu edildiğinde, ‘sosyal devlet’ anlayışıyla birlikte tecelli eden sıhhati ve düzeni bozucu bir salgın hastalıkla karşı karşıya kalındığında alınması gereken tedbirler ele alınmıştır. Altı çizilmelidir ki ilgili kanunun 72. Maddesinin 1. Fıkrasında, ‘ zuhurundan (ortaya çıkma) şüphelenildiği takdirde bile;

-serum ve aşı takibi,(72/1-2)

-gerekliyse karantina altına alınması veya riskli yapıların tahliyesi (72/1-7)

-gıda maddelerinden bulaşıyorsa tüketiminin yasaklanması (72/1-6)

-hayvanlardan buluşma riski varsa, risk taşıyan grubun telefi (72/1-4)

- hastalığı taşıdığı şüphesi olanlar dâhil olmak üzere, hastaların sağlık kurumlarında müşahede altına alınması(72/1-1)

gibi önlemler alınabilecektir.

III. ÖNLEYİCİ TEDBİRLERE RİAYET ETMEYENLERE KARŞI KOLLUK GÖREVLİLERİNCE UYGULANAN İDARİ PARA CEZALARININ AKIBETİ NE OLACAKTIR?

Korona virüsü salgınına karşı alınan önlemler gereği Türkiye Cumhuriyeti Devleti genelinde birçok ilde maske takmanın zorunlu olduğunu hatırlatarak, İçişleri ve Sağlık Bakanlığının talimatıyla İl Hıfzıssıhha Kurullarınca alınan kararlarla birlikte 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282. Maddesi uyarınca uygulanan idari para cezasının hukuki yönünü incelemeye çalışalım.

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu md. 282;

Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, iki yüz elli Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Maske takmak zorunlu olduğu halde maske takmayanlara uygulanan idari para cezasının hukuki dayanağının ilgili kanunun 282. Maddesi olduğunu haklılıkla söyleyebiliriz. Binaenaleyh, idari para cezası kesebilecek makamın kim olacağını anlayabilmemiz için aynı kanunun 294. Maddesinin ikinci fıkrasına bakmamız gerekmektedir.

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu md.294/2;

Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir tarafından verilir.

İdareyi temsil eden bir makamın görev alanında olan bir yetkiyi başka bir mercie bırakabilmesi için bu konuyla alakalı yasal bir düzenlemenin mevcut olması gerekmektedir.

Yürürlükteki hali hazır Türk Hukukunda ise böyle bir düzenlemenin henüz mevcut olmadığını gördüğümüz için kolluk görevlileri tarafından kesilen idari para cezaları hukuka aykırı olmaktadır, bu hususta fikrimizce kolluk görevlileri sadece ihlal tespit tutanağı düzenleyebilmelidirler. İdari para cezası uygulayabilecek olan makam ise hiç şüphesiz mahalli mülki amirdir.

Kolluk görevlileri tarafından hukuka aykırı bir şekilde kesilmiş olan idari para cezalarına karşı itiraz yolu ise 15 gün içerisinde başvurmak üzere Sulh Ceza Hâkimliğidir.

Muhammet Can KARACA

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

-------------------------------------------------

[1] YAY, Tarihsel Süreçte Türkiye’de Sosyal Devlet, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, s.147, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/59664

[2] YAY, a.g.e, s.148