Hukukumuzda kişiler, tarafı olduğu hukuki işlemleri bizzat yapabileceği gibi aradığı temsilci vasıtasıyla da yapabilmektedir. Vekalet sözleşmesi de bir işin yapılması amacıyla kurulan sözleşmedir. İlgili kanunda da vekalet sözleşmesi “... vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemi yapmayı üstlendiği sözleşme...” olarak tanımlanmıştır. Bir veya birden fazla kişiye birlikte vekalet verilebilir. Bu durumda da işin niteliğine göre müteselsil sorumluluk doğabilecektir.

Vekalet sözleşmesinde açıkça gösterilmeyen vekaletin kapsamı işin niteliğine göre belirlenecektir. Vekilin özel yetki ile yapabileceği işlemler sınırlı sayıdadır. Örneğin vekile özel yetki verilmedikçe vekil taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz. Yetkisi olmadığı halde taşınmazın vekil tarafından devredilmesi durumunda vekil eden iptal ve tescil davası açabilecektir.

Vekalet sözleşmesi vekil ile vekalet veren arasındaki iç ilişkiyi nitelendirir. Temsil yetkisi ise vekil edenin vekil aracılığıyla üçüncü kişilerle kurduğu dış ilişkiyi tanımlar. Vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla vekil, vekalet verene karşı yapmayı üstlendiği bir işi yapma borcu altına girer. Ancak söz konusu işlemin hukuka aykırı olmaması şarttır. Hukuka, kanuna aykırı işlemler için vekalet ilişkisi kurulamaz. Vekil, vekil edenin iradesine, isteğine ve talimatlarına uygun olarak yetkili kılındığı işlemi yapmak zorundadır. Vekilin kasten vekil edenin zararına hareket etmesi vekalet sözleşmesinin kötüye kullanılması halini oluşturacaktır. Ancak vekil kasten hareket etmiyorsa yani özen borcunu tam anlamıyla yerine getiremediyse bu durumda vekaletin kötüye kullanılması durumu oluşmayacaktır.

Bilindiği üzere vekalet sözleşmesinin geçerliliği kanunda aksine bir hüküm olmadıkça hiçbir şekle bağlı değildir. Ancak sözleşmenin geçerliliği için kanunda herhangi bir şekil şartı mevcutsa bu durumda tabi ki söz konusu şarta uyulması sözleşmenin geçerliliği açısından bağlayıcıdır.

Doğal olarak vekalet ilişkisi karşılıklı güven ilişkisinin bir sonucudur. Vekilin söz konusu güven ilişkisine kasten aykırı davranması durumunda yukarıda da belirtildiği üzere vekalet yetkisinin kötüye kullanılması durumu ortaya çıkacaktır. Ancak önemle belirtilmelidir ki vekilin kasıtlı olarak vekil edenin zararına hareket etmiş olması gerekir, vekilin kastının bulunmaması durumunda söz konusu durum oluşmayacaktır.

Vekalet ilişkisinin kötüye kullanılmasından dolayı açılacak tapu iptal ve tescil davalarında herhangi bir süre söz konusu olmayacaktır. Ancak tabi ki hukukumuzda her kuralın istisnası olduğu gibi söz konusu kuralın da istisnası mevcuttur. Tapudaki işlemin yapılasımdan sonra o taşınmaz kadastro gördüyse bu durumda açılacak dava kadastrodan önceki sebep olarak sayılacağından dolayı bahse konu kanunda belirtilen süre geçtikten sonra dava açılsa bile bu dava hak düşürücü süre ile karşılaşacaktır.