Boşanma sonucu "VELAYET KENDİSİNE VERİLEN KADIN", bu çocuğunun soyadını “YENİ KOCASININ SOYADI” ile değiştirebilir mi?

Davacı kadın dava dilekçesinde; ortak çocuk Umut'un babası olan davalı V. Yıldızhan ile Sivas Aile Mahkemesinin 2005/1022 Esas, 2005/991 Karar sayılı ilamı ile “boşandıklarını, ortak çocuk Umut'un velayetinin kendisine verildiğini”, ikinci evliliğini G. Yerlikaya isimli şahıs ile yaptığını, ortak çocuk ile kendi soyadlarının farklı olmasından dolayı sorunlar oluştuğunu ileri sürerek, ortak çocuk Umut'un "Yıldızhan" olan soyadının "Yerlikaya" olarak değiştirilmesini talep ve dava etmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; evlilik birliği içinde doğan çocuğun evlilik içinde doğumla kazandığı soyadının, davacı annenin ikinci evliliği nedeniyle kazanmış olduğu soyadı ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır.

Türk Hukuk Sisteminde evlilik birliği içinde doğan çocuğun, babasının soyadını alabileceği veya içtihatlarla gerçekleşen duruma göre boşanma sonucu velayeti kendisine verilen annenin bekarlık soyadının çocuğun üstün yararının bulunması halinde alabileceği ve bu konuda başkaca bir yasal düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken kanun hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. (Y2HD, 15.10.2020, E. 2020/565, K. 2020/4810)

*-*

YALAN SÖYLEMEK 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun  “Avukat, vekil olduğu dosyada tanıklık yapabilir” içtihadını paylaşmam üzerine; 

“Avukat para kazanmak için TANIKLIK YAPARKEN doğruyu söylemez” “Avukat para kazanmak zorunda olduğu için TANIKLIK YAPARKEN  onun tarafsız davranması/doğruyu söylemesi  hayatın olağan akışına aykırıdır” şeklinde iddialarını ısrarla sürdürerek içtihada katılmadıklarına yönelik mesaj göndermeye ve yorum yapmaya devam eden “avukat kardeşlerime” son kez yanıt vererek bu konuyu kendi açımdan kapatıyorum: Size katılmam mümkün değildir.

ZİRA:

“Aksine ciddi ve inandırıcı delil bulunmadığı sürece tanıkların doğru söylediği asıldır.”

İspat hukukunun bu TEMEL İLKESİ sadece avukatların tanıklığına özgü değildir 

Bu ilke, mesleği olan ya da olmayan HER TANIK için geçerlidir.

KALDI Kİ;

Para kazanmanın “tek yolu” yalan söylemekten ibaret değildir.

SON SÖZ:

Alın teriyle ve ahlakıyla her güçlüğe rağmen dik durabilene, her dayatmaya/tehdide rağmen  DOĞRUYU söylemekten korkmayarak mesleğini icra edene “AVUKAT” denilir.

Bu benim fantezim değil evrensel bir gerçektir.

İstisnalar asla kaideyi bozmaz !..

Saygı ile..