Bilindiği gibi vergi daireleri, Danıştay’da temyizen müracaat edilebilmesi için mutlak surette üst makamlardan temyiz için muvafakat yani izin almak zorundadırlar. Başka bir ifade ile, vergi mahkemesi tarafından verilen bir kararının idare aleyhine neticelenmesi halinde bu karar geleneksel olarak Danıştay’da temyiz edilmektedir.  Dolayısıyla

Danıştay’da da temyiz davası açılabilmesi için idarenin yani vergi dairesinin üst makamından muvafakat alması gerekecektir. Uygulamada vergi dairelerinin muvafakat almadan temyiz davası açmaları olanaksızdır. Ancak zaman zaman uygulamada muvafakat alınması kimi zaman ihmal edilmekte veya muvafakat almaksızı  temyiz davası açıldığı da zaman zaman görülmektedir.   Vergi dairelerinin temyiz dilekçelerinde, temyiz edilen kararla ilgili bilgiler kısmında Maliye Bakanlığı tarafından veya Maliye Bakanlığının yetkili kıldığı mali örgüt tarafından verilen muvafakatnamenin tarih ve sayısı da zikredilmekte ve almış oldukları bu muvafakatı da temyiz dilekçelerine eklemektedirler. Temyiz dilekçesinde eklenmeyen muvafakatname dolayısıyla idarenin temyiz istemi  Danıştay tarafından geri çevrilmektedir.
           
İtiraz ve temyiz başvurusunda, ancak, davanın tarafları bulunabilir[1]; müdahil, tek başına itiraz veya temyiz başvurusunda bulunamaz; ancak, katıldığı tarafla birlikte hareket edebilir.[2]
 
Temyiz ve itiraz aşamasında da, davaya taraf olma ehliyeti ve davayı takip ehliyetinin bulunması zorunludur.[3]  Aksi halde, başvuru, tıpkı ilk derece davasında olduğu gibi, incelenmeksizin reddedilir. Bu bakımdan; ilk derece mahkemesindeki davanın sonuçlanmasından sonra, davayı takip ehliyetini yitiren; örneğin, hacir altına alınan ve vasi tayin edilen (gerçek kişi) davacılar adına, kanuni temsilcilerinin itiraz ya da  temyiz başvurusunda bulunması gereklidir. Aynı şekilde; ilk derece mahkemesi kararının verildiği tarihten sonra, tasfiyesi sona eren  ve ticaret sicilinden silinerek tüzel  kişiliği sona eren şirketin, aleyhine verilen bu kararın bozulması istemiyle temyiz talebinde bulunması olanaklı değildir.[4] Tüzel kişiler adına düzenlenen itiraz veya temyiz dilekçesinde imzası bulunanların, başvuru tarihinde, tüzel kişiliği temsil yetkilerinin bulunması  zorunludur. İlk derece mahkemesinin karar tarihi ile kanun yolu başvurusunda  bulunan tarih arasında kanuni temsilcilerinde değişiklik olan tüzel kişi adına, başvuru dilekçesinin yeni kanuni temsilci veya temsilciler tarafından imzalanması gereklidir.[5]
 
213 sayılı VUK’nun kapsamına giren vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının tarh, tahakkuk ve kesme işlemlerine karşı açılan davalarda verilen kararlara karşı, aleyhine  karar verilen vergi idarelerince temyiz başvurusunda bulunulabilmesi için, duruma göre, Maliye Bakanlığının veya ilgili valiliğin muvafakatının alınmış olması gereklidir. Anılan kanunun 377. maddesine göre, muvafakat vermeyen yetkili makam, vergi daireleri için, Maliye Bakanlığı veya yetkilendireceği defterdarlıklar; il özel idareleri ve belediyeleri için ise, ilgili valiliktir. Temyiz başvurusunda bulunan vergi idaresi (vergi daireleri, il özel idareler ve belediyeler) açıklanan şekilde  alınan muvafakatnameyi temyiz dilekçesine eklemek zorundadır. İYUK’nun 48. maddesinin 3622 sayılı  kanunla değiştirilmeden önce, muvafakatname olmadan  temyiz başvurusunda bulunulması halinde, muvafakatnamenin, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 2.7.1985 gün ve E:1985/4-K:1985/5 sayılı kararı uyarınca, temyiz istemi hakkında karar verilinceye kadar dosyaya ibrazı mümkündü. Aksi takdirde; vergi idaresinin temyiz başvurusu incelenmeksizin reddedilirdi.[6] Bugün anılan maddeye göre işlem yapılması gerekmektedir.[7]
 
Öte yandan, bir başka Danıştay kararında: “Bu durumda, vergi dairesi başkanlıklarının faaliyete geçirildiği 16.09.2005 tarihinden sonra açılan davalarda, 5345 sayılı kanunun 24. maddesine göre, vergi uyuşmazlıklarını takip ve yargısal işlem yapma yetkisi, vergi dairesi başkanlıklarına, bu başkanlıkların bulunmadığı yerlerde vergi dairesi müdürlüklerine ve aynı kanunun geçici 5. maddesi kapsamındaki vergi dairesi müdürlüklerine aittir.  5345 sayılı kanunda, dava takip ve yargısal  işlemler yapma yetkisinin, yetkinin sahibi olduğunu açıkladığımız idari birimler tarafından alt idari birimlere devrine izin veren bir düzenleme yoktur. Kanunun Gelir İdaresi Başkanlığının merkez teşkilatını oluşturan  başkan ve başkanlık yöneticilerinin astlarına yetki devrine izin veren 27. maddesini ise, taşra teşkilatını oluşturan vergi dairesi başkanlıkları ile bu başkanlıkların bulunmadığı yerlerde vergi dairesi müdürlüklerinin, bu amaçla kendilerine dayanak almaları mümkün değildir.[8]
 
Maliye Bakanlığı 371 sayılı  VUK Genel Tebliğinde 100.000.000 TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda  Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının  temyiz izni verebileceği belirtilmiştir.  Bu tutardan daha yüksek olan uyuşmazlıklarda ise temyiz izni Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilecektir. 

 
 
Davaya Konu Edilen meblağ  (TL)
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 100.000.000
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 2.000.000
Ankara ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlıkları 1.750.000
Adana, Antalya, Bursa, Kocaeli, Konya ve Mersin Vergi Dairesi Başkanlıkları 1.500.000
Aydın, Balıkesir, Denizli, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Kayseri, Manisa,
Muğla, Samsun ve Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlıkları
1.250.000
Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Malatya, Kahramanmaraş, Sakarya, Trabzon,
Şanlıurfa ve Zonguldak Vergi Dairesi Başkanlıkları
1.000.000
Defterdarlıklar 800.000
Vergi Dairesi Müdürlükleri (Bağlı vergi daireleri dâhil) 30.000
 












------------------------------------
[1] Dnş. 7. D. nin 5.10.1999 gün ve E:1999/368-K:1999/3195 sayılı kararı; Davada taraf olmayanın, verilen kararın temyizini istemeyeceği hk.; Dnş. 5. D.nin 6.12.1988 gün ve E:1988/2122-K:1988/2856 sayılı kararı, Danıştay Dergisi, S.74-75, sh.320; Dnş. 8. D. 27.5.1991 gün ve E:1991/715-K:1991-1997, Danıştay Dergisi, S.84-85, sh.609 aynı yolda kararları.
 
[2] Dnş. 8. D.nin 16.9.1985 gün ve E:1985/595-K:1985/759, Danıştay Dergisi, S.60/61, sh.366; Müdahilin katıldığı tarafla birlikte hareket etmesi yasa kuralı olduğundan, tek başına yaptığı temyiz  başvurusunun ehliyet yönünden reddi gerekeceği hk.; Dnş. 6. D. nin 25.4.1994 gün ve E:1993/4593-K:1994/1594, Danıştay Dergisi, S.90, sh.678: Müdahilin yanında davaya katıldığı Belediye Başkanlığının temyiz isteminde bulunmadığı anlaşıldığından, müdahilin isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği hk.
 
[3] Dnş. 7. D. nin 19.11.2002 gün ve E:2000/5830-K:2002/3620: Adi ortaklık olan ve tüzel kişiliği bulunmadığı için taraf olma ehliyeti de olmayan iş ortaklığı adına temyiz başvurusunda bulunulamayacağı hk.; Dnş. 10. D. nin 26.12.2003 gün ve E:200/6026-K:2003/5391, Danıştay Kararları Dergisi, Y.2, S.5, 2004, sh.263: Medeni hakları kullanma ehliyetinin, davanın her aşamasında bulunması gerektiği hk.
 
[4] Dnş. 7. D. nin 2.10.2002 gün ve E:2002/2963-K:2002/3068: Tüzel kişiliği sona eren şirketin, temyiz aşamasında da temsil edilemeyeceği hk.
 
[5] Dnş. 7. D. nin 8.3.2004 gün ve E:2004/351-K:2004/631: İflası nedeniyle tasfiyeye giren şirketin önceki kanuni temsilcisinin, şirket adına, temyiz başvurusunda bulunmayacağı; tasfiye memurunun, başvuruda bulunması gerektiği hk.
 
[6] Dnş. 7. D. nin 17.6.2004 gün ve E:2004/1611-K:2004/1862: Maliye Bakanlığının temyiz başvurusunda bulunulması için muvafakatname verilmesini reddettiği anlaşıldığından, vergi dairesi müdürlüğünün temyiz isteminin incelenmeksizin reddi hk.
 
[7] Dnş. 7. D. nin 7.12.2005 gün ve E:2005/3407-K:2005/3166, Danıştay Dergisi, Y.36, S.112, 2006, sh.219.
 
[8] Dnş. 7. D. nin 21.9.2006 gün ve E:2006/2174-K:2006/2494 sayılı kararı.