Bilindiği gibi, 2577 sayılı İYUK’nunda dava açma süreleri genel ve özel dava açma süreleri şeklinde iki türlü  dava süresi bulunmaktadır. Bunun dışında yasada belirtilen bazı özel durumların gerçekleşmesi halinde verilen ek sürelerde de dava açmak mümkün olabilmektedir.[1]  Genel dava açma süreleri İYUK md.7 hükmünde  gösterilmiştir.
 
Diğer yandan, İYUK’nun  7. maddesinde yer  alan genel dava açma sürelerinden  başkaca  özel yasalarda da idari dava açma süreleri ile ilgili  bazı hükümler mevcuttur. Yasa koyucu kamu hizmetlerinin niteliklerini ve diğer kamu hizmetlerine nazaran durumlar dikkate alınarak  İYUK’da gösterilenlerden daha uzun veya daha kısa idari dava açma süreleri  tespit edebilir. Bu gibi durumlarda özel  dava açma süreleri dikkate alınarak, genel  dava açma süreleri  uygulanmaz.
 
Danıştay’ın ilk  derece mahkemesi olarak görevine giren davalarda 60 gün, idari mahkemelerin  görevine giren davalarda  60 gün; vergi mahkemelerinin görevine giren davalarda 30 gün dava açma süresidir.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda, vergi mahkemelerinde dava açma süresi otuz gün olarak belirlenmiştir. İkmalen, re'sen veya idarece yapılacak tarhiyatlarla, idarece düzeltme yoluyla re'sen yapılan tarhiyatlara, ihtirazi kayıtla yapılan beyanlara veya tahakkuklara yahut kesilen cezalara karşı açılacak davalarda bu süre uygulanır. 
 
Öte yandan, vergi yargılama hukukunda ıttıla tarihi  önem taşımaktadır.  İYUK’nun 7. maddesinin  2/b bendinde düzenlenen  özel durumlar dışında da  ıttıla faktörü dava açma sürelerinin  başlangıcının saptanmasında önemli rol oynamaktadır.
 
İdari yargılama hukukunda olduğu gibi vergi yargılama hukukunda da dava açma süreleri  ve bu  sürelerin başlama tarihinin saptanması  önem  taşımaktadır. Vergi yargısında yukarıda açıklandığı gibi prensip olarak  yazılı bildirimin yapıldığı  tarihi takip eden günden  başlamak suretiyle  genelde 30 gün içerisinde dava açılmaktadır. Bu süre, bazı özel durumlarda 7 gün olarak  dikkate alınabilmektedir.  Ancak vergi yargılamasında,  idari yargılama usulü yasasının (İYUK)  7. maddesinin  2/b bendinde düzenlenen özel durumlar dışında da ıttıla faktörü “dava açma sürelerinin başlangıcının  saptanmasında önemli rol oynamaktadır.  

Vergilendirmeye ilişkin  bir idari işlem  tatbikatına başlandıktan sonra ya da düzenleyici işlemlere  dayalı olarak bir işlem tesis edildiğinde  yeni hukuksal durumlar ortaya çıkmakta ve dava açma müddetinin  başlangıcının tespitinde  ıttıla (bilgi sahibi olma veya öğrenme)  faktörünü  gündeme getirmektedir. Bu durumda ıttıla tarihi dava açma süresi yönünden  önem  taşımaktadır. Örneğin,  mükellefin  bilgisi dışında  komşusuna bırakılan  tebligattan  daha sonra bir şekilde  bilgi sahibi olması halinde bilgi aldığı tarihten itibaren   ödeme emrine 7 gün içerisinde dava açılabilecektir. Aynı  şekilde, mükellefin bilgisi  dışında   ilgisiz bir kişiye usulsüz olarak yapılan ihbarname tebligatına ise, mükellefin  bu durumdan haberdar olduğu  tarihi izleyen  tarihten  itibaren  30 gün  içerisinde dava açılabilir.  
 
Danıştay 4. Dairesinin  bir kararında, kardeşe yapılan tebliğin  geçerli  olabilmesi için tebliğ yapılan yerin yükümlünün ikametgahının olması gerektiğini bir kamu alacağının tüzel kişiden mi yoksa kanuni temsilciden mi alınacağını ortaya koymadan kanuni temsilcinin  ikametgahında eşine yapılan tebligatın süreyi  başlatmayacağını, şirket adına ise tebligatın geçersiz olacağını ve dolayısıyla ıttıla tarihine göre açılan davaların yerinde olacağı hükme bağlanmıştır. [2]

Son yıllarda şirket ortakları olan ikincil amme borçlularının gıyabında ödeme emri tebliğ edildiği ve kesinleştirildiği görülmektedir. Bu gibi durumlara şirket ortakları vergi idaresinin kendilerinin gıyabında vergi borcu kesinleştirilmesi nedeniyle dava açma olanakları sınırlandırılmaktadır. Bir şekilde bu durumdan bilgi sahibi olan şirket ortakları vergi yargısında yasal haklarını ıttıla tarihine göre arayabilirler.

 
--------------------------------------
[1] CANDAN Turgut, İdari Yargılama Usul Kanunu, Maliye ve Hukuk Yayınları 2 Baskı, Ekim 2006 Ankara, s.329.
[2] Dnş. 7. D. nin, 31.10.2000 tarih ve E:2000/3132-K:2000/3015 sayılı kararı.