213 sayılı VUK’nun 413. maddesinde, yükümlülerin vergilerle ilgili karmaşık ve açıklamaya değer bulduğu hususlarda yazılı olarak başvurarak Maliye Bakanlığından (veya Bakanlığın yetkili kıldığı makamlardan) bilgi istemesi bağlanmıştır. Yükümlülerin başvuruları üzerine yetkili makamların vermiş olduğu yazılı cevaba özelge (mukteza) adı verilmektedir.[1]

Özelgelerin[2] açıklama yapmak dışında herhangi bir işlevi bulunmamakta ve verildiği yükümlü dışındakilerin bilgisi olmamaktadır. Yetkili makamlar tarafından verilen özelge doğrultusunda hareket eden yükümlüye, özelgenin yasaya aykırı hükümler içermesi durumunda ceza verilmesi söz konusu değildir.[3]

Vergi Usul Kanunu'nun 413. maddesine göre mükellefler, Maliye Bakanlığı'ndan veya Maliye Bakanlığı'nın bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler.

Aynı maddenin 2. fıkrasına göre yetkili makamlar da açıklama istenen konularda mükellefe yazılı açıklama vermek zorundadırlar. Bu yazılı açıklamaların uygulamadaki adı "mukteza" veya "özelge"dir. Aynı konuda açıklama talebi birden fazla ise bu konuda "sirküler" adı verilen metinlerle ortak açıklama da verilebilir.

Pek çok vergi hukuku kitabında bu "yazılı izahat isteme hakkı" bir mükellef hakkı olarak nitelendirilmekteyse de bu konunun galiba biraz tartışılması gerekir. Zira hak, hukukun himayesinde olmak, ihlal edildiğinde yaptırıma bağlanmış olmak durumundadır. Aksi halde "hak"tan kolay kolay söz edilemez. Burada da bu hakkın hukuken korunan bir hak olduğunu söylemek güçtür. Çünkü idareyi "yazılı izahatı vermeye" zorlayan herhangi bir düzenleme mevzuatımızda yoktur. İdare mükellefin tereddüde düştüğü konuda isterse yazılı izahatı verir, isterse vermez. [4]

Gelir İdaresi Başkanlığı son yıllarda yine 213 sayılı VUK’nun 413. maddesine göre sirküler çıkarmaktadır. VUK md. 413. maddesinin 2. fıkrasına 4962 sayılı yasa ile eklenen sirküler, vergi hukuku manasında tali kaynak durumundadır. Başka bir deyişle, vergi ile ilgili olarak temel konularda herhangi bir değişiklik içermeyen; sadece mükelleflere ve vergi uygulamalarına açıklık getirmek amacıyla çıkarılan yönetsel bir belge niteliğindedir.[5]

Bu nedenle, vergi hukuku uygulamasında muktezalar her zaman mükellefler yönünden problemlerine çözüm getirmeyebilir. Başka bir ifade ile, mukteza almak mükellefe yaşadığı sorunla alakalı her zaman çare olmayabilir. Gelir idaresi son zamanlarda muktezalar konusunda bir hayli eleştiri almış durumdadır. Kişiye özel mukteza verilmesi konusu gelir idaresine karşı zaman zaman eleştirilerin yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Esasen, muktezalar, vergi hukuku uygulamasında yazılı kaynaklar niteliğinde olup, mükellefler yönünden ise her zaman problemlerine çözüm bulacak bir çare değildir. Özelge alınması (mukteza) mükellefi probleminden kurtarmaz. Mükellefin problemi ile ilgili kendisine uygulanacak vergi aslı ve aynı zamanda gecikme zammı veya faizi aynen devam ettirilecektir. Yani, mukteza alınması gecikme zammına ve vergi aslının tahsiline engel olamayacaktır. Vergi hukuku uygulamasında mükelleflerin vergi mevzuatı ile ilgili karmaşık ve açıklamaya değer bulduğu hususlarda yazılı olarak müracaat edilmesi halinde Gelir İdaresi başkanlığından mukteza istenebilmektedir. [6]

Bugünkü hali ile mukteza bağlayıcı mıdır? Mükellef için değildir, inceleme elemanları için değildir, yargı için değildir. Peki kimi bağlar? Sadece idareyi ve kendini mukteza ile bağlı kabul eden meslek mensuplarını.

Muktezanın bu durumu, Yüksek Planlama Kurulu tarafından da görülmüştür ki İstanbul'un Finans Merkezi Olmasına İlişkin Eylem Planı'nda "etkinleştirilmiş mukteza sistemine geçilmesi" yolunda öneri oluşturulmuştur.[7]

Mukteza, bir başka deyişle idare tarafından verilen yazılı izahat yanlış olabilir mi? Olabilir. Zaten uygulamada da vergi dairesi başkanlıklarının verdiği pek çok mukteza daha sonra Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından düzeltilmekte ve verilmiş muktezaya uygun davranan mükelleften bu defa düzeltilmiş muktezaya uygun davranılması beklenilmektedir. Veya inceleme elemanları muktezaya itibar etmemektedir.

Yaşanan bir olayda, granül üretim satan bir şirkete önce hurda granüller için KDV’ye tabi olmadığı görüşü verilmiş bilahare idare bu konuda mükellefe cezalı tarhiyatlar yapmıştır. Tarhiyat vergi mahkemesi aşamasında mükellef lehine neticelenmiş, daha sonra Danıştay aşamasında ise olay mükellef aleyhine sonuçlanmış, mükellef şirket idarenin vermiş olduğu mukteza dolayısıyla haksız yere trilyonlarca lira vergi ve gecikme faizi ve gecikme zammı ödemek zorunda bırakılmıştır.[8] Böyle bir durumda mükelleflerin verilen yanlış mukteza nedeniyle ne kadar zor duruma düşürüldüğü ayrıca tartışma konusu olacaktır.

----------------------

[1] KIZILOT Şükrü – ŞENYÜZ Doğan – TAŞ Metin – DÖNMEZ Recai, Vergi Hukuku, 3. Baskı, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2008, s.50-51

[2] Bakanlık tarafından değişik tarih ve konularda verilen özelge örnekleri için bkz. KIZILOT Şükrü, Vergi Uygulamalarıyla İlgili Danıştay Kararları ve Özelgeler, Yaklaşım Yayınları (8 ayrı ciltten oluşan kitabın 8. cildi 2008 yılında basılmıştır).

[3] 213 sayılı VUK md.369.

[4] DOĞRUSÖZ Bumin, “Yanlış Mukteza ve Vergi Aslı”, Referans Gazetesi, 12/11/2009,

[5] EROL Ahmet, Türk Vergi Sistemi ve Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık 2008, s. 54.

[6] DOĞRUSÖZ, 12/11/2009 Referans Gazetesi.

[7] 2.10.2009 tarihli Resmi Gazete, 2009/31 sayılı YPK Kararı.

[8] 20/01/2009 gün ve E:2007/2911-K:2009/33 sayılı Danıştay 9. Dairesi kararı ile İzmir 1. Vergi Mahkemesinin kararı bozulmuştur.