25.07.2019 tarihinde bir meslektaşımız daha önceden de bir kaç kez haciz işlemi uyguladığı borçlunun şirket adresine gidiyor.

Yanında icra memuru ve icra aracını kullanan şoför var.

Borçlu borcunun olduğunu daha önceden biliyor. Ödemiyor veya ödeyemiyor bizi ilgilendirmez. İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde bir haciz işlemi yapılmak isteniyor.

Kimse Kanunların dışına çıkmıyor veya böyle bir talepte bulunmuyor.

Borçlu şirketin sahibi olan ve aşağıdaki olayların azmettiricisi M.S. hariç…

Üzülerek söylemeliyim ki bu yazıda anlatılacak olan eşkiyaların ve yaptıkları eşkiyalıkların tamamı gerçek ve resmi tutanaklardan alıntıdır.

Avukat Bey ile M.S. haciz mahalinde konuşmaya başlıyor. Olaylar icra memuru tarafından düzenlenen haciz tutanağında şu şekilde anlatılıyor:

M.S. hazır, geliş nedeni anlatıldı. Biz borcumuzu ödeyecektik neden bugün geldiniz dedi. Avukata defalarca bağırdığı ve tehdit ettiği için polis çağırıldı. Mahale polis geldi. O esnada M.S. çalışanlarına ‘mazot getirin burayı yakacağım’ dedi. Görüşme yapılan oda tarafımızca boşaltılmaya çalışılırken çalışanlar yerlere bidonlarca mazot döktüler. Ofis katından aşağıya inmeye çalışırken merdivenlere dökülen mazot nedeniyle kayarak düştüm. Dirseklerimi ve bacaklarımı çarptım.  Tekrar kalkıp kalan merdivenleri inmeye çalışırken yeniden dökülen mazota basarak düştüm. Çalışanlardan biri gelerek kalkmama yardım etti ve mahalin güvenliği sağlanana kadar beklemek üzere ATGV aracına geçtim. 3 ekip daha geldi. Öncesinde ofis katından çıkarken avukatın üzerine benzin dökülmüş olduğunu gördüm. Dosya ve tutanaklara da mazot bulaştı. Kıyafetlerimize de ATGV şoförünün ve mahaldeki polisin üzerine de mazot döküldü. Borçluyu tanıyanlardan bir kişi ‘arabayı da buradan götürün yakar, işçiler talimatla her şeyi yaparlar, laftan anlamaz bunlar’ dedi…

Aynı anlar polis tutanaklarında ise şu şekilde geçiyor: “… üst katta bulunan ofiste iş yeri sahipleriyle haciz memurlarının ve avukatın konuştuğu tarafımızca görülmüş olayı öğrenmeye çalıştığımız esnada iş yeri sahiplerinden olan M.S. adlı şahısın bağırmaya başlaması üzerine şahsı sakinleştirmek ve herhangi bi olumsuzluğa mahal vermemek adına … sicil sayılı iki görevli polis memuru olarak şahsı alt kata indirdiğimiz ve sakinleştirmeye çalıştığımız esnada şahıs iş yerindeki işçilere işyerine mazot döküp yakmalarını söylediği, bu esnada, … isimli avukat ve T.C. Adalet Bakanlığında görevli icra katibi … adlı bayan şahısın da içinde bulunduğu ofiste tartışma çıkmış kargaşadan dolayı kimlik bilgilerini tespit edemediğimiz iki erkek şahsın kokusundan tiner olduğunu düşündüğümüz sıvı maddeyi yere dökerek kalabalığa doğru fırlatmış olduğunu farkeden …. isimli polis memuru arbede olması üzerine araya girmiş ve şahısları ofisten tahliye etmeye çalıştığı esnada tinerin vermiş olduğu kayganlıktan dolayı bayan katip merdivenlerden kaymış olduğu görülmüş, bahse konu yerde ekip olarak konuya müdahale etmeye çalışılmış fakat şahısların kalabalık olması ve kargaşanın büyümesi müdahalede yetersiz kalması sonucu telsiz marifetiyle olay yerine takviye ekipler çağırılmış…

Daha sonra takviye ekipler geliyor, durum polisler tarafından kontrol altına alınıyor. Güya taraflar sakinleştiriliyor. O esnada  şirketin diğer yetkilileri geliyor, özür diliyorlar ve ‘buyurun tekrardan konuşalım’ diyerek aynı ofise davet ediyorlar.

Polislerin refakatinde tekrar oturuluyor bu sefer de aynı şirketin çalışanları ellerinde demir sopalarla avukata, icra memuruna, polislere yani kendilerinden başka kim varsa o odada, hepsine saldırmaya başlıyorlar.

Haciz tutanağında şu şekilde anlatılıyor: “... tartışma esnasında fabrika içinden siyah atletli bir adam elinde kürek ve demir çubukla avukata saldırdı. Avukata defalarca vurdular. Demir çubukla vuran şahıs daha önce tiner döken şahıstır. Mahale takviye polis ekibi ve yunuslar geldi.

Hatta bir ara araç şoförü de söz alarak haciz tutanağına şu beyanı yazdırıyor: “ATGV şoförü …. söz alarak şirket sahibinin talimatıyla İ.K.  isimli şahıs üstüme benzin/mazot veya tiner dökerek, seni de aracı da yakacağım dedi dedi, bende bu sebeple aracı uzaklaştırdım dedi. Ofis katında otururken M.S.’nin birini arayıp emaneti getir dediği tarafımca duyulmuştur. Bununla birlikte merdivenden düşme esnasında pantolonumun diz kısımlarına bulaşan tiner, mazot vb. maddenin etkisiyle dizlerimin arkasında acı hissi, yanma başlamıştır dedi” 

Polis tutanağı aynı anları şu şekilde anlatıyor: “... kimlik bilgilerini sonradan öğrendiğimiz F.Ç., İ.K., M.Ş., U.G., M.S. adlı erkek şahısların bir anda … adlı avukatın üzerine doğru yürüdükleri ve avukata karşı saldırıya geçtikleri avukatı darp etmeye çalıştıkları esnada biz görevliler olarak araya girerek olaya müdahale edilmiş şahıslar tarafımızca muhafaza altına alınmaya çalışıldığı esnada arbededen faydalanarak aradan sıynlarak işyeri içerisine giren M.S. adlı işyeri sahibi işyerinde bulunan tiner olduğunu düşündüğümüz sıvı maddeyi dükkanda bulunan makinenin üzerine ve kendi üzerine döktüğü esnada şahısa müdahale edilmiş şahıs muhafaza altına alınmak istenirken şahıs biz görevlilere direnmesi üzerine M.S. kademeli olarak zor kullanılarak kelepçelenerek muhafaza altına alınmış olup…

Saldırganlar ikinci kez polis tarafından kontrol altına alınıyor ancak olaylar bambaşka bir boyuta geliyor. Haciz tutanağından devam ediyoruz: “… O esnada haciz mahallinin girişinde bir grup kadın ve erkek toplanmaya başladı. Muhafaza işlemini yapan kamyon ve vinçlere saldırdılar, küfür ettiler. Bana, avukata, nakliyecilere saldırmaya teşebbüs ettiler, yunus ekipleri müdahale ettiler. Hacze eşlik edenlerin can ve mal güvenliği için şimdilik işlemlere son verildi. Mahalden polis eşliği ile ayrılarak polis merkezine geçildi.

Kalabalık toplanınca polis memurları dağılmaları için havaya ateş açmayı düşünüyor ancak üstlerine bulaşan yoğun tinerden dolayı tutuşacaklarından, orada yanacaklarından korkup elini silahına dahi atamıyor.

Avukat bey olayların akabinde hastaneye sevk ediliyor, Devlet hastanesi tarafından verilen geçici hekim raporunda; vücudunda yaygın kimyasal yanık alanı, sağ kolunda 1x1 cm şişlik, belinde 2x2 ekimoz alanı, sağ ve sol dirsekte doku aşınması tespit ediliyor.

İcra memuru bayan da icra aracının şoförü de yanıklardan ve darp izlerinden nasibini alıyor.

İki polis memurunun da üzerine aynı yanıcı madde geliyor ancak kalıcı bir şey var mı bilmiyoruz.

Korkunç olaylar silsilesi işini düzgün ve özveriyle yapan polis memurları sayesinde daha da korkunç bir hale gelmeden kontrol altına alınıyor.

Altında 7 polis memurunun imzası olan tutanakta ve icra memuru tarafından düzenlenen haciz tutanağında her şey apaçık bir şekilde yukarıda yazdığım gibi anlatılıyor. Hastane raporları da alınıyor. Savcı tarafından azmettirici M.S. ve suç ortakları tutuklanmaları talebiyle hakimliğe sevk ediliyor. Sevk maddesi ise görevli memura görevini yaptırmamak için direnme suçu.

Ve Sulh Ceza Hakimliği akla hayale gelmeyecek, somut olayla hiçbir alakası olmayan bir gerekçe ile şahısları adli kontrol şartıyla serbest bırakıyor. Gerekçe: “suç vasfının değişmesi ihtimali.”

Avukata uygulanan şiddet kimsenin umurunda değil, bunu zaten biliyoruz. Avukatın beyanına da güvenmiyorsunuz,  buna da alıştık.

7 polis memurunun imza attığı olay tutanağı varken, icra memurunun tutmuş olduğu haciz tutanağı varken, yanık izlerine ilişkin hastane raporu varken, her olayda polis tutanağına itimat eden hakimlerimiz,  bu olaydaki hangi suçun hangi vasfının değişeceğini düşünüyor?

Avukatlık Kanunu’nun 57. maddesine göre Avukata karşı işlenen suçlara, hakimlere karşı işlenen suçlara ilişkin hükümler uygulanır.

Somut olayımızdaki suçları sayalım;

1- Yargı görevlisine görevini yaptırmamak için direnme (TCK m.265/2) 2-4 yıl hapis. Birden fazla kişi ile işlenmiş olması 1 / 3 oranında arttırıcı sebep (TCK m.265/3)

2- Kamu görevlisine Hakaret (TCK m.125/3-a) 1-2 yıl arası hapis

3-Tehdit 6 aya kadar hapis (TCK m.106/1), Silahla(TCK m.106/2-a) birden fazla kişi tarafından birlikte (106/2-c) işlenmiş olması 2-5 yıl arası hapis.

4-Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması(patlayıcı madde kullanarak) 3 aydan 1 yıla kadar hapis (TCK 170/1-c)

5- Kamu görevlisine karşı kasten öldürme (TCK m.82/1-g), ağırlaştırılmış müebbet hapis;  teşebbüs aşamasında kalması nedeniyle (TCK m.35) 13-20 yıl. 5 mağdura karşı işlenmiş olması nedeniyle (2 polis, 1 avukat, 1 icra memuru, 1 araç şoförü) 65-100 yıl arası hapis.

Daha da sayabilirim. Çok değil biraz daha zorlama ile suç örgütü bile denebilir.

İlkesel olarak elbette tutuklama tedbirinden değil tutuksuz yargılanmadan yanayım, öyle de olmamız lazım fakat bu olayda henüz suç delilleri bile tam olarak toplanamamış.

Tutuklamaya sevkten önce şirketin kamera kayıtları istenmiş, kameraların o sırada çalışmadığı yönünde cevap vermişler.

Oysa saldırıyı gerçekleştiren, olay anında orada olanlardan biri hem şirket sahibinin arkadaşı hem de o şirkete kamera sistemini kuran şirketin sahibi...

İstanbul’un göbeğinde güpegündüz eşkiyalık yap, Devletin görevini yapmaya çalışan memuruna, polisine, avukata görevini yaptırma; üzerlerine tiner dök, yakmaya çalış, darp et, hakaret et, gözaltındayken bile Avukata tehdit mesajları atmaya devam et...

Sonra da bu ülkedeki tek güvencemiz olan saraydan (Adalet Sarayı) elini kolunu sallayarak çık.

Tutuklanmaları için o avukatın ve memurların yanması mı gerekiyordu?

Veya “trend topic” mi olmalıydı?

Baro Başkanımızın, etek boyuna karışılan kadın avukat için gösterdiği, mahkeme salonu basmaya varan, ben de dahil pek çok avukatın beğenisini kazanan o haklı tepkisini maalesef bu olayda göremedik.

Şayet bu eşkiyalar tutuklanmazsa, hak ettikleri cezayı almazsa, (haklı olarak) bundan sonra hiçbir icra memuru haciz işlemine gitmez.

Bu eşkiyalar tutuklanmazsa ve hak ettikleri cezayı almazsa Avukatlar olarak görevimizi yaparken can güvenliğimiz olduğundan bahsedemeyiz.

Bu eşkiyalar tutuklanmazsa ve hak ettikleri cezayı almazsa Devletin yaptırım gücü olduğunu kendi memuruna sahip çıktığını düşünemeyiz.

Bu eşkiyalar tutuklanmazsa ve hak ettikleri cezayı almazsa yargının talimat almadığını söyleyemeyiz.

Eğer bunlar tutuklanmayacaksa ve ceza almayacaksa Devletin icra işlemlerini sağlıklı yürütebildiğini de söyleyemeyiz.

Ve Devletimiz bundan sonra icra işlemlerini yürütemeyecekse, bunun altından kalkamıyorsa, kendi Kanununu uygulayamıyorsa icra işlerini özel sektöre devretsin.

Dinsizin hakkından imansız gelir diye güzel bir atasözümüz var.

Hem Devlet Arabuluculuk ile başladığı yargının özelleştirilmesine devam etmiş ek gelir elde etmiş olur hem de özel sektör kendi çalışanına Devletten daha çok sahip çıkar.

Av. Erdost BALCI