“Belki de biraz geç rastladım sana

Ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza

1929 buhranı bile geç gelmemiş miydi

Eksikliğe mi alışmışız, mutsuzluğa mı yoksa”

.

Cemal Süreya’nın bu dizeleri yazdığı 80’li yıllarda ne çılgın bir küreselleşme vardı, ne de bunun en önemli kolaylaştırıcılarından dünya çapında kullanıma açık internet. Teknolojik gelişmelerden vizyon filmlerine, sezonun moda giysilerine, hatta STK eylem/kamuoyu oluşturma faaliyetlerine kadar pek çok şey, güncelliklerini az da olsa yitirmelerine neden olacak bir süre boyunca kaynak ülke sınırlarını aşamazdı.

Bugün ise, güncel gelişmelerden Dünyanın geri kalanıyla aynı anda haberdar olmamızı sağlayan bir orkestra var karşımızda. Amazon’un patronu Jeff Bezos ve eşinin boşanacaklarını ABD kamuoyuyla aynı anda öğreniyor, Dünyanın diğer ucundaki ailemizle görüntülü konuşurken ses görüntüden birkaç saniye sonra gelirse dudağımızı büküyoruz. Bugün kaç adım attık, yan odada uyuyan bebeğimiz uyandı mı, seyir güzergahımızda kaza var mı bu orkestra  sayesinde öğreniyoruz. Halep’te olup bitenler, askeri operasyonların olmazsa olmazı haline gelen İHA’lar sayesinde canlı izlenebiliyor. Bu devasa orkestranın şefi de yazılımıyla, algoritmasıyla, uygulamalarıyla, akıllı araçlarıyla, robotlarıyla, blokzincir ve artırılmış gerçeklik gibi kapı komşularıyla olağanüstü büyük bir endüstri, bir bilim dalı, bir fenomen olan yapay zeka (YZ).

Pekçoğumuz YZ teknolojisinin nimetlerini gerçek hayattan kaçıp sanallaşmak için kullanırken, YZ artan bir hızla sanal ortamdan gerçek hayata nüfuz ediyor. Kimi zaman öyle ürkütücü bir gerçek ki YZ, insanlığı kurtaracak mı yoksa sona mı erdirecek tartışmaları hararetle sürüyor. Pentagon finansmanıyla Boston Dynamics tarafından geliştirilen Atlas ve WildCat gibi “öldürücü” robotlara atıfla, kıdemli bir İngiliz istihbaratı görevlisi, 2025’te ABD ordusundaki robot asker sayısının insan asker sayısını geçmiş olacağı öngörüsünde bulunuyor.[1] Bilim insanlarınca, otonom robotların asker olarak kullanılacağı savaşlar için alarm verilip, uluslararası toplum, bu gelişmenin uluslararası insani hukukta gerekli kılacağı düzenlemeleri şimdiden gerçekleştirmeye davet ediliyor.

Literatürde çok çeşitli tanımları var YZ’nin. Bir Türk bilim insanınca yapılan şu tanım, okuduklarımdan en anlaşılır ve kapsayıcı olanı: (YZ), “Doğal sistemlerin yapabildiği (zekice olsun veya olmasın) her bilişsel etkinliği (gerekirse bedenleri olan) yapay sistemlere, daha da yüksek başarım düzeylerinde nasıl yaptırabileceğimizi inceleyen bilim dalıdır.”[2]

Multidisipliner bir bilim dalı olan  ve eğitim, sağlık, hukuk, bilişim, ulaşım, güvenlik, savunma, siyaset, finans, spor, kültür, turizm, dil ve akıllı şehirler gibi pek çok alanda karşımıza çıkan YZ’nin ve YZ ürünlerinin faaliyet esaslarını belirleyecek hukuki çerçevenin çizilmesi  ile bu faaliyetlerden meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan doğacak sorumluluğa ilişkin meseleler ise biz hukukçuları ilgilendiriyor. Bu iki temel başlık altında; YZ’nin tabi olması lazımgelen etik ilkeler, üretim-dağıtım-satış-pazarlama-güncellemeye dair kurallar, bilgi güvenliği, çevrenin korunması, istihdama etki, enerji kaynağı tüketimi, hatalı/önyargılı algoritmalar,  insan sağlığına etki, kişisel verilerin korunması, YZ’lerin birbirleriyle ve insanlarla ilişkileri, YZ kullanımının insan haklarıyla uyumluluğu, YZ’lere uygulanabilecek yaptırımların niteliği, hukuki başvuru dilekçeleri hazırlayan chatbotların, robot yargıçların yetenekleri, bunların maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasındaki hata payları ve hukuki istihdama etkileri gibi onlarca soru, cevap bekliyor.

Hemen her ülke, kanıksanmış YZ ürünlerine ilişkin bir yasal çerçeveyi hayata geçirdi. Yeni buluşlardan doğan meselelere ise günü kurtarmaya yönelik çözümler getirildiğini sıkça görüyoruz. Mesela, yasaların kamuya açık yollarda tam-sürücüsüz araç kullanımına izin vermediği Norveç, toplu taşıma şirketi Kolumbus’a ülkenin çeşitli yollarında otonom otobüs işletme lisansı verirken, gerektiğinde sisteme frene basarak müdahale edecek bir şirket yetkilisinin otobüste sürekli olarak bulunmasını şart koştu.[3]

YZ, doğası gereği ışık hızıyla gelişip değişen değerlerden oluşuyor. İhtiyaca cevap verecek hukuk kurallarının hazırlanıp, siyaset ve bürokrasinin çatallı yollarından geçerek aynı hızla yürürlüğe girmesi ise mümkün görünmüyor. Bu nedenle, gerek yasal çerçeve, gerekse meydana gelebilecek istenmeyen sonuçların sorumluluğu konusunda, kazuistik metodla yapılacak çalışmaların başarısız olması işten değil.

Bunun yerine, öncelikle YZ hukukunun temel prensipleri belirlenmeli. Örneğin, meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan doğacak sorumluluğunun tespitinde,  YZ ürününün, faaliyeti sırasında ne derecede bağımsız karar verebildiği (diğer deyişle, otonom hareket edebildiği) ana kriterlerden olmalı.

Otonom YZ ürünlerinin kişi olarak kabulü de, gün geçtikçe artan YZ hukuku sorularına verilebilecek yanıtların bir çerçeveye oturtulmasında önemli bir adım olarak sunuluyor. Ancak, böyle bir devrimin bugün için ne kadar gerekli, uygulanabilir ve toplum tarafından ne ölçüde kabullenilebilir olduğunun ayrıca tartışılması gerekiyor.

Diğer yandan, sahip olduğu kollektif zarar verme potansiyeli nedeniyle, YZ’nin çoklukla bölgesel veya küresel boyutta hukuki meselelere neden olacağı açık. Bu itibarla, YZ hukukunun çerçevesinin uluslararası hukuk normlarıyla çizilmesi gerekli, yerinde ve kaçınılmaz görünüyor. Bunun için de aslında kısa sayılamayacak bir süre önce harekete geçti uluslararası toplum. Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa’nın öndegelen insan hakları örgütü Avrupa Konseyi’nin bünyesindeki  “Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi” 2004’ten bu yana yürürlükte (Sözleşme Türkiye için 1 Ocak 2015’te yürürlüğe girdi); Sözleşmenin 2006’da yürürlüğe giren Ek Protokolünü 2016’da imzaladık, henüz onaylamadık. “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi” 1985’te yürürlüğe girdi (Türkiye için yürürlük tarihi 1 Eylül 2016); bu Sözleşmenin 2004 yılında yürürlüğe giren (ülkemiz için 1 Kasım 2016) bir Ek Protokolü, bir de değişiklik getiren ancak henüz yürürlüğe girmemiş Protokolü bulunuyor. NATO, artan siber saldırılara konvansiyonel silahlarla karşılık verebilmeyi teminen Temmuz 2016’da siber alanı hava, kara ve denize ek dördüncü muharebe alanı ilan etti. AB, Mayıs 2018’de, Dünyadaki pekçok şirketi de ilgilendiren Genel Veri Koruma Tüzüğü’nü (GDPR) uygulamaya koydu.

Bağlayıcı uluslararası hukuk metinleri, müzakere aşamasında bilinçli ve etkili rol alan Devletlerin ortak irade ve çıkarlarını yansıtıyorlar. Nedeni, bu Devletlerin, metnin hükümlerinin iç hukuk sistemlerine, sosyo-ekonomik durumlarına, teknolojik imkan ve kabiliyetlerine, siyasi kaygılarına, milli güvenlik hassasiyetlerine vb uygun içerikte kaleme alınmasında kaydadeğer başarı olanaklarının bulunması. Elini taşın altına koymayan/koyamayan ancak metinle bağıtlanma niyeti bulunan Devletlerin ise, çekince hakkı da tanınmamışsa, kabul görmüş metni olduğu gibi imzalamaktan veya gerekli altyapıyı oluşturana dek metne taraf olmaktan kaçınmaktan başka şansı kalmıyor.

Bu metinlerin oluşturulmasına bilinçli ve etkili katkı yapabilmek için, öncelikle toplumda YZ bilincinin oluşturulması, kamu ve özel sektörün AR-GE çalışmalarına ayrılan kaynakların artırılması, siyasiler, akademisyenler, yazılım ve bilgisayar mühendisleri, hukukçular, savunma sanayi yetkilileri vb.den oluşan tüm YZ paydaşlarının konuyu sahiplenerek, bu yöndeki diplomatik ve siyasi çabalara özgün katkı sağlaması gerekiyor.

.

Nihan ÇETİN  (LLM)

Hukuki Danışman

(Önceden C. Savcısı, Yargıç, İnsan Hakları Uzmanı, Diplomat)

KAYNAKÇA

1. AB GDPR web sitesi, <https://eugdpr.org/>

2. AK Antlaşmalar Ofisi web sitesi, <https://www.coe.int/en/web/conventions/full-list>

3. NATO Siber Savunma web sayfası, <https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_78170.htm>

4. Prof. Dr. Cem Say, 50 Soruda Yapay Zeka, (7. baskı, 7 Renk Basım Yayım ve Filmcilik Ltd. Şti. 2018)

5. Stig Øyvann, Norse Code için, ‘Scandinavia gets its first autonomous public buses, but there's a big catch’ ZDNet, (18.05.2018), <https://www.zdnet.com/article/scandinavia-gets-its-first-autonomous-public-buses-but-theres-a-big-catch/>

6. Whitney Webb, ‘Killer Robots: The U.S. Military Will Have More Robots Than Humans by 2025’ MPN News, (19.02.2018), <https://www.mintpressnews.com/the-u-s-military-will-have-more-robots-than-humans-by-2025/237725/>

------------------------------

[1] Whitney Webb, ‘Killer Robots: The U.S. Military Will Have More Robots Than Humans by 2025’ MPN News, (19.02.2018), <https://www.mintpressnews.com/the-u-s-military-will-have-more-robots-than-humans-by-2025/237725/>, erişim 17.01.2019

[2] Prof. Dr. Cem Say, 50 Soruda Yapay Zeka, (7. baskı, 7 Renk Basım Yayım ve Filmcilik Ltd. Şti. 2018) 83

[3] Stig Øyvann, Norse Code için, ‘Scandinavia gets its first autonomous public buses, but there's a big catch’ ZDNet, (18.05.2018), <https://www.zdnet.com/article/scandinavia-gets-its-first-autonomous-public-buses-but-theres-a-big-catch/>, erişim 18.01.2019