GİRİŞ

Anayasa Mahkemesi (Mahkeme) 17/11/2021 tarihli ve 2019/1594 başvuru numaralı ODS Medikal başvurusu hakkında verdiği kararda, bir kamu kurumu aleyhine başlatılan icra takibinde alacağın ödenmemesi nedeniyle başvurucu şirketin mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirlemiştir. Mahkemece verilen söz konusu karara ilişkin değerlendirmelerimiz şu şekildedir.

OLAY

Başvurucu Şirket, farklı tarihlerde Hacettepe Üniversitesi’ne tıbbi araç ve gereç satmış olup, satış işlemlerine konu hak ediş alacaklarının tahsilini sağlayamamıştır.

Başvurucu Şirket, faturalara dayalı olup ödenmeyen hak ediş alacaklarının tahsili amacıyla bu defa Üniversite aleyhine İcra Müdürlüğü nezdinde ilamsız icra takibi başlatmış, borçlu Üniversite’nin kabul ettiği miktar üzerinden alacak kesinleşmiş, kesinleşen bu miktar borçlu Üniversite tarafından ödenmiştir.

Bunun üzerine İcra Müdürlüğü’nce Üniversite’ye gecikme faizi, icra gideri ve avukatlık ücretinden oluşan bakiye borcun ödenmesi için ödeme muhtırası gönderilmiş ve borcun yedi gün içinde ödenmemesi durumunda icra işlemlerine devam edileceği bildirilmiş, buna rağmen Üniversitece kesinleşmiş olan alacağın ödenmesi için bir girişimde bulunulmamıştır. Akabinde başvurucu Şirket tarafından, çeşitli tarihlerde Üniversiteye bakiye borç muhtıraları göndertilmiş, ayrıca sırasıyla anılan alacak kalemlerinin de tahsili amacıyla icra takibi yenilenmiştir.

Üniversite; son iki muhtıraya ilişkin verdiği cevabi yazılarda kamu mallarının haczedilemeyeceğini, nakit durumuna göre belirlenecek ödeme planı çerçevesinde ödeme yapılacağını ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 75. maddesinin ilk fıkrası gereğince işlem yapılacağını bildirmiştir. Bunun üzerine olay başvurucu Şirket tarafından Mahkeme önünde bireysel başvuruya konu edilmiştir.

MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu belirtilmiştir.

Mahkeme, bir alacağın mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için mahkeme hükmüne dayanmasının şart olmayıp belirli, kesin ve icra edilebilir mahiyette olmasının gerekli ve yeterli olduğunu belirtmiştir.

Mahkeme olayda alacağın varlığına karine olarak; başvurucu Şirketçe satış işlemlerine konu hak ediş alacaklarının tahsili için yapılan başvuruların sonuçsuz kalmış olmasına karşın alacağın varlığının Üniversite tarafında reddedilmemesini ve ödeme yapılmasını, ayrıca, dosya kapsamında borcun olmadığına dair Üniversite tarafından açılan bir davanın varlığına ilişkin bilginin de bulunmamasını  göstermiş, taraflar arasında borcun varlığı ile ilgili olarak uyuşmazlık bulunmadığı tespitinde bulunmuştur.

Mahkeme, İcra Müdürlüğü’nce yapılan dosya hesabında bakiye borcun bulunduğunun görüldüğü, dolayısıyla alacağın belirli, kesin ve icra edilebilir nitelikte olduğu dikkate alındığında, başvurucu Şirketin mülkiyet hakkının varlığı konusunda bir tereddüt bulunmadığı tespitinde bulunmuştur.

Mahkeme somut olayda, başvurucu Şirketin icra edilebilir nitelikteki kesinleşmiş alacağının gecikme faizi, icra gideri ve avukatlık ücretinden oluşan kısmının idare tarafından borcun varlığının da kabul edilmesine rağmen kesinleşme tarihinden itibaren on bir yılı aşkın bir süreyi geçtiği hâlde ödenmemesi nedeniyle Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Ayrıca Mahkeme, ihlal kararının yerine getirilmesi sorumluluğunun Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’ne düştüğünü belirterek, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Üniversite’ye gönderilmesine karar vermiştir.

SONUÇ

Mahkeme’nin bir kamu kurumu aleyhine başlatılan icra takibinde alacağın ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkı ihlaline ilişkin vermiş olduğu bu karar oldukça önemli tespitler içermektedir.

Öncelikle Mahkemenin, bir alacağın “mülkiyet hakkı” kapsamında değerlendirilebilmesi için mahkeme hükmüne dayanmasının şart olmadığını, belirli, kesin ve icra edilebilir mahiyette olmasının gerekli ve yeterli olduğunu belirlemesi oldukça önemlidir.

İkinci olarak, İcra ve İflas Kanunu’nun “Haczi caiz olmayan mallar ve haklar” başlıklı 82. maddesinde, “Devlet mallarının haczolunamayacağı” hususu açıkça belirtilmesine ve maddi olayda Üniversite tarafından İcra Müdürlüğü’ne karşı bu itirazda bulunulmasına karşın, Mahkeme bu konuyu değerlendirmemiş, olaya sadece başvurucunun mülkiyet hakkının var olup olmadığı yönünden yaklaşmıştır.

Mahkeme mülkiyet hakkının varlığı hususunda da, mülkiyetin dayanağını oluşturan alacağın varlığı ile ilgili olarak taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı hususuna vurgu yapmış, ayrıca taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan ve İcra Müdürlüğü’nce yapılan dosya hesabında görülen bu alacağın belirli, kesin ve icra edilebilir nitelikte olduğu sonucuna varmıştır.

Mahkemece verilen bu karar, her ne kadar İcra ve İflas Kanunu’nda “Devlet mallarının haczolunamayacağı” hükmü bulunsa da, kamu kurum ve kuruluşlarınca bu hükmün korumasına sığınılarak belirli, kesin ve icra edilebilir nitelikte olan borçlarını ödemekten kaçınılamayacağı sonucunu doğurmaktadır. Mahkeme bahse konu alacağın “mülkiyet hakkı” kapsamında olduğunu belirleyerek, kamu kurumunca alacaklısına ödenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Kararda dikkat çeken diğer bir husus ise, mülkiyet hakkı ihlaline konu alacağın tahsilatının nasıl gerçekleştirileceğine ilişkindir. Mahkeme ihlalin giderilmesi için alacağın başvurucu şirkete ödenmesi gerektiğini belirterek, bu ödemeyi gerçekleştirmesi için kararın bir örneğini Üniversite’ye gönderilmiştir.

Mahkemenin 6216 sayılı Yasa uyarınca ihlalin giderilmesi ve alacağın tahsilatı için belirlediği yöntem, İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan “Devlet mallarının haczolunamayacağı” hükmü ile aslında çelişmemektedir. Çünkü Mahkeme, Üniversite tarafından başvurucu şirkete ödemenin yapılarak ihlalin giderilmesi gerektiğini belirterek, anılan Yasa maddesinin sınırladığı haczolunamayak mallara ilişkin bir yorum ve değerlendirmeye girmemiş, dolayısıyla söz konusu “Devlet Malları” başvuru kapsamında incelememiştir.

>> AYM'nin ilgili kararı için TIKLAYINIZ