Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun[1] 98. maddesinde düzenlenmiştir.[2]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. Maddesinin birinci fıkrasına göre; yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla veya başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen veya durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişinin bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılması söz konusu olacaktır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. Maddesinin ikinci fıkrasında ise, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, failin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.

Görüleceği üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. Maddesinin ikinci fıkrasında, netice sebebiyle ağırlaşmış suç hâline ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. Maddesinde, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, suç olarak tanımlanmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, eski 765 sayılı kanundan farklı olarak, yaş sınırı koymak yerine yaş nedeniyle kendini idare edemeyecek durumda olan kimse tabirine yer vermiş ve yaşlıların da bu suçun mağduru olabileceğini hüküm altına almıştır.

Bundan başka, kendini idare edemeyecek durumda olmayı gerektiren sebepler sınırlı olarak sayılmamış, “başka herhangi bir nedenle” ibaresi metne yerleştirilerek, belirtilenler dışındaki durumlarda da kişilerin yardıma muhtaç olabileceği varsayılmış ve hükmün kapsamı genişletilmiştir.

SUÇUN KONUSU

Bu suçun konusu, yaşı, hastalığı veya yaralanması nedeniyle veya başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kişilerdir.

Başka bir söylemle, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun konusunun, yasal düzenleme metninde ifade edilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde mağdurun yaralanması veya zarar görmesi hali olduğu da ifade edilebilir.

Ancak, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle mağdurun ölmesi halinde 5237 sayılı TCK’nin 98. Maddesinin ikinci fıkrası hükümleri uygulanacaktır.[3]

SUÇUN MAĞDURU

Suçun mağduru, yaşı, hastalığı veya yaralanması nedeniyle veya başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kişi veya kişilerdir.

Mağdur yaşayan gerçek bir kişi olmalıdır. Bu anlamda bu suçun mağduru tüzel kişiler olamaz. Suç tipinde mağdurun yaşı, yaralanması veya hastalığı tek başına mağduriyet açısından koşul olarak aranmamaktadır.

Suçun oluşumu için ayrıca mağdurların sayılan nedenlere bağlı olarak kendilerini idare edememesi zorunlu şart olarak aranmaktadır.

Mağdurun ne için yardıma muhtaç olduğunun ise herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Yasal düzenlemede ifade edilen “Kendini idare edemeyecek durumda olma” hali ile kastedilen, mağdurun, bir başkasının yardımı olmadığı takdirde, hayatına, sağlığına veya vücut bütünlüğüne yönelik ağır bir tehlikeye muhatap olacağı hallerdir.[4]

SUÇUN FAİLİ

Suçun faili, gerçek şahıs olmak koşulu ile herkes olabilir. Bu yüzden failin cinsiyeti herhangi bir öneme haiz değildir.

Başka bir söylemle, bu suçun faili olaya neden olan kişi dışındaki herkes olabilir.

Failin, mağdurun yardıma muhtaç hale gelmesine kasta veya taksire dayalı hareketiyle neden olması halinde, failden yardım veya bildirimde bulunması beklenmemelidir.

Bu yüzden, fail sadece işlediği suçtan sorumlu tutulacaktır.

Fakat olaya neden olan kişi, mağdura yardım konusunda kendiliğinden inisiyatif almış, bu nedenle başkalarının yardım etmesine ve resmi mercilere bildirmesine engel olmuş ve buna rağmen yardımı gerçekleştirmemiş ise, kendiliğinden üstlendiği yardım yükümlülüğünü yerine getirmediği için, fail olarak bu suçtan sorumlu tutulması gerektiği yönünde görüşler bulunmaktadır.[5] Nitekim Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.[6]

KORUNMAK İSTENEN HUKUKİ DEĞER

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunda, korunmak istenen hukuki değer, kişilerin yaşam hakkı ve vücut bütünlüğünün korunmasıdır.

Yasa koyucu, yasal düzenlemede bu suça yer vererek, toplumda birlikte yaşayan bireylerin, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla veya başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kişiye “ahlaki ve sosyal bir ödev” olan yardım ve bildirim yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve toplumsal dayanışmanın bu suretle yaşatılmasını amaçlamıştır.

YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Yardım veya bildirim yükümlülüğü, medeni toplumlarda toplumsal ve sosyal hayatın gerekliliklerinden doğmaktadır.

Bireylerin, zayıfları koruma ve yardım etme görevinin bulunduğu tüm çağdaş uygarlıklar tarafından kabul edilmektedir. Bu yükümlülüklerin ahlaki bir yönünün de olduğu söylenebilir.

Yasal düzenleme ile bireylerin yardıma muhtaç olduğu durumlarda, diğer kişiler bakımından yardımda bulunma veya en azından ilgili makamlara durumu haber verme mecburiyeti getirilip, yardıma hukuki bir nitelik kazandırılarak, aykırı davranışlar suç olarak tanımlanmıştır.

Yasal düzenlemede tanımlanan hallerde bir kimseye karşı yardım yükümlülüğünün yerine getirilmemesi hâlinde, bu suçun oluşması mümkündür.

Yasal düzenlemede belirtilen hallerde bulunan kişilere gerekli müdahalenin yapılabilmesine yönelik olarak bir teşkilatlanmanın söz konusu olduğu yerlerde, kişilerin yardım için girişimde bulunmaması suç oluşturmaz.

İlgili makamların bu durumdan haberdar olmaması

İlgili makamların bu durumdan haberdar olmaması hâlinde, kişilerin durumu derhâl ilgili makamlara bildirme yükümlülüğü vardır.

Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi de bu madde kapsamında suç olarak tanımlanmıştır.

MANEVİ UNSUR

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. maddesinin birinci fıkrasında “tehlike suçu” olarak düzenlenen bu suç, kastla işlenebilen bir suçtur. Yani manevi unsuru kasıttır.

Fail, mağdurun kendini idare edemeyecek durumda olduğunu, yardım veya bildirimde bulunduğu takdirde tehlikenin ortadan kaldırılabileceğini bilecek ve buna rağmen bu yükümlülükleri yerine getirmeyecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. maddesinin ikinci fıkrasında, netice sebebiyle ağırlaşmış suç haline ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemeye göre, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sebebiyle kişinin ölmesi halinde, faile bu ikinci fıkradaki ağırlaştırılmış ceza tatbik edilecektir. Fakat failin bu ağır sonuçtan sorumlu olması için, 5237 sayılı TCK’nin 23. maddesi gereğince sonuç açısından en azından taksirle hareket etmesi gerekecektir.[7]

SUÇUN MADDİ UNSURU

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 98. Maddesinde tanımlanan Suçun maddi unsuru; yaşı, hastalığı veya yaralanması nedeniyle veya başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kişiye hal ve koşulların elverdiği ölçüde “yardım etmemek” veya “durumu derhal ilgili makamlara bildirmemek” şeklindeki ihmali davranışlardır.

Yasal düzenleme iki tür ihmali davranışı hüküm altına almıştır. Bunlardan birinin varlığı halinde suçun oluşması mümkündür. Burada seçimlik hareketli bir suç vardır ve her iki hareket de ihmali niteliktedir.

Failin yardım etmeme nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için, failin kendisini veya bir başkasını tehlikeye sokmadan, olanakları, gücü ve yeteneğiyle orantılı biçimde, hal ve koşullara göre yardım yapmasının mümkün olduğunun açık bir şekilde belirlenmesi gerekir.

Yardım yapmanın mümkün olduğu sonucuna varıldığında, bu yardımın biçimi ve kapsamı, somut olayın özelliklerine göre, bu bağlamda failin kişisel ve fiziksel özellikleri ile deneyimi, bilgisi, sahip olduğu araçlar, tehlikenin boyutu, ayrıca ani gelişen olaylarda failin şoka girip girmediği de gözetildikten sonra yerel mahkemece takdir edilmelidir.[8]

Fail, mağduru koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kişi ise, bu durumda terk suçundan bahsedilebilecektir.

Failin sonucu önleme konusunda hukuki bir yükümlülüğü varsa, yükümlülüklere aykırı davranışların, diğer şartların da varlığı halinde 5237 sayılı TCK’nin 83. maddesinde düzenlenen, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi veya 88. maddede düzenlenen kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.[9]

Failden beklenen yardımın kapsamı

Failden beklenen yardım, mağdur için halen var olan zarar ve tehlikenin genişlememesine yönelik ve buna uygun olan koruyucu faaliyetler şeklinde olabilir.

Yardımın yeterli olamayacağı haller

Fakat yardımın yeterli olamayacağı çok açık ise, failin sorumluluktan kurtulması için durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekecektir.

Failin sorumlu tutulabilmesi için, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi anında zararlı sonucun sınırlandırılmasına veya önlenmesi mümkün olmalıdır. Böyle bir olanak yoksa suçun oluşması söz konusu olmayacaktır.[10]

Bildirim yükümlülüğünün şekli

Bildirim yükümlülüğü, iletişim vasıtası cihazlarla, el kol hareketleri ile yazılı veya sözlü olarak yahut herhangi bir biçimde yerine getirilebilir. Bu yükümlülüğün şekli açısından herhangi bir sınırlama söz konusu değildir.

Belirtilen durumlara maruz kalmış bir kimseyle karşılaşan kişinin hal ve koşullara göre öncelikle mağdura yardım etmesi, mümkün olmaması veya yardımın yetersiz kalacağının anlaşılması halinde ise durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir.

Başkalarının yardım veya bildirimde bulunması

Ancak başkalarının yardım veya bildirimde bulunması, failin yardım veya bildirimde bulunmasını gereksiz kılmış ise, bu durumda bu suçun oluştuğundan söz edilemez.[11]

Bildirimin derhal yapılması

Bildirimin derhal yapılması, hal ve koşullara göre en uygun bildirme yönteminin tercih edilerek yükümlülüğün gecikmeye meydan vermeksizin durumun ilgili makamların bilgisine iletilmesidir.

İlgili makamlar kavramının kapsamı

Yasal düzenlemede ifade edilen İlgili makamlar kavramı, soruşturma yapmakla görevli adliye ve kolluk makamları ile durumu adli makamlara bildirmekle yükümlü diğer resmi kurumları kapsamaktadır.[12]

TEŞEBBÜS

Suç tehlike suçu olmasının yanı sıra ihmali suç niteliğindedir. İhmal kesintisiz bir nitelik taşıdığından, diğer yandan sonuca ulaşmamış bir ihmali hareketi değerlendirebilmek ve hangi sonuca yöneldiğini anlayabilmek imkânı bulunmadığından, bu suça teşebbüs mümkün değildir.

İŞTİRAK

Yardım veya bildirim yükümlülüğüne aykırı davranan her kişinin ihmali davranışı ayrı bir suçu oluşturacağı için prensip itibariyle bu suçta şeriklik mümkün değildir.

İstisnai olarak ortaklık ancak, yardım veya bildirim yükümlülüğü bulunmayan, dolayısıyla, fail olmayan bir kişinin bu konuda yükümlülüğü bulunan faili azmettirmesi suretiyle mümkün olabilecektir.

SUÇLARIN İÇTİMAI

Fail, 5237 sayılı TCK’nin 98. maddesinde tanımlanan seçimlik ihmali davranışların ikisini birden gerçekleştirirse tek suçtan dolayı sorumlu tutulur. Yani fail, hem yardım hem de bildirim yükümlülüklerini ihlal ederse, tek bir suçtan sorumlu olacaktır.

Bundan başka, yardıma muhtaç birden fazla kişi varsa, aynı neviden fikri içtima kuralı uyarınca tek bir cezaya hükmedilecektir. Ancak hükmedilen bu temel cezanın 5237 sayılı TCK'nin 43/2. maddesi gereğince artırılması gerekmektedir.

Somut olaydaki tehlikeli durum nedeniyle mağdurun kendini idare edemeyecek hale gelmesine fail neden olmuşsa ve bu nedenle ölüm gerçekleşmişse, artık bu olayda fail hakkında 5237 sayılı TCK’nin 83. maddesinde tanımlanan ihmal suretiyle kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanmalı ve fail bu suçtan sorumlu tutulmalıdır.[13]

YARGITAY UYGULAMASI

Üzerine sıcak su dökülen çocuğunu hastaneye götürmek yerine kendi tedavi etmeye çalışan üst soyun eylemi

Yargıtay, üzerine sıcak su dökülmesi nedeniyle yaralanan yaşı küçük çocuklarını hastaneye götürmek veya 112 acil servisi aramak yerine, faillerin kendi imkânları ile çocuğun yanan yerlerini suya tutma ve komşularından aldıkları merhemle tedavi etme şeklinde gerçekleşen olayda, 5237 sayılı TCK’nin 98. Maddesinde tanımlanan suçun oluşmadığına hükmetmiştir.[14]

Evden kaçan yaşı küçük çocukların içinde bulundukları durumun bildirilmemesi

Yargıtay, evden kaçan yaşı küçük çocukların içinde bulundukları durumlarının bilinmesine rağmen ilgili makamlara bildirilmemesi halinde, şartların varlığında bu suçun oluşabileceğini düşünmektedir.[15]

Ani gelişen olaylar

Yargıtay, suda boğulma olayı gibi ani gelişen olaylarda, durumu derhal ilgililere bildirme yükümlülüğünün faile yüklenemeyeceğini düşünmektedir.[16]

Failin çarptığı çocuğu hastaneye götürmemesi

Yargıtay, sanığın bizzat kendi isteği ve olay yerinde tesadüfen bulunup yardımcı olmak isteyen kişilerin de önerisiyle çarptığı kişiyi hastaneye götürmek için aracına alarak bir saate yakın süreyle şehir içinde dolaştırması ve ardından katılanın evinin önüne bırakarak uzaklaşması şeklinde gerçekleşen olayda, üstlendiği yükümlülüğü yerine getirmeyen sanığın 5237 sayılı TCK’nin 98. Maddesi kapsamında tanımlanan suçtan dolayı cezalandırılması gerektiğine karar vermiştir.[17]

SSK primlerini ödemeyerek eşinin tedavisinde ve ilaçlarının alınmasında sorun yaşamasına neden olan failin eylemi

Yargıtay, kanser hastası olan ve yatalak hale gelen eşinin tedavisi sırasında SSK primlerini ödemeyerek eşinin tedavisinde ve ilaçlarının alınmasında sorun yaşamasına neden olan failin, eşinin koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunması nedeniyle TCK'nın 98. maddesinde düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünden bahsedilemeyeceğini ifade ederek atılı suçun oluşmayacağına hükmetmiştir.[18]

Çarpan araçta bulunan failin kazayı ve yaralananları bildirmemesi veya yardımda bulunmaması

Yargıtay, kazayı yapan araçta bulunmasına rağmen kendisi dışındaki kişilerin yaralandığı olayı bildirmeyen ve yardımda bulunmayan failin eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 98. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini kararlarında ifade etmektedir.[19]

Kazada yaralanan kişilerin hastaneye kaldırılması hali

Yargıtay, trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin bir an önce tedavi edilmesini sağlama konusunda yardım yükümlülüğü olan kişilerin, hastaneye kaldırılması halinde 5237 sayılı TCK'nın 98. Maddesi kapsamında tanımlanan suçun oluşmayacağını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 82. maddesinde, “Trafik Kazalarında Yükümlülük” başlığı altında düzenlenen idari para cezasını gerektirir kabahat olarak düzenlenen eylemin söz konusu olabileceğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[20]

Failin trafik kazası sonucu yaralanan kişinin bir an önce tedavi edilmesini sağlama konusunda yardım yükümlülüğü olsa bile, yaralanan kişilerin başka bir kişinin bildirmesi veya herhangi bir şekilde hastaneye kaldırılması halinde, failin 5237 sayılı TCK'nın 98. maddesinde tanımlanan ve unsurları itibariyle oluşmayan yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan mahkûmiyetine karar verilmeyecektir.[21]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------------------------

[1] Yürürlük tarihi: 01.06.2005.

[2] Aynı suç 765 sayılı TCK'nın 476. maddesinde “Bir kimse yedi yaşından aşağı bir sabiyi veya müptela olduğu akıl veya beden hastalığından dolayı kendini idare edemeyen bir kimseyi terkedilmiş bulupta derhal ait olduğu daireye veya Hükümet memurlarına malumat vermekte ihmal ederse beş liradan elli liraya kadar ağır cezayı nakdi ile cezalandırılır. Bir mecruha veya sair tehlikede bulunan bir kimseye yahut ölü veya ölüye benzer bir cesede tesadüf edipte mümkün olan yardımı yapmakta veya derhal ait olduğu daireye veya Hükümet memurlarına malumat vermekte ihmal eden kimse hakkında dahi aynı ceza tertip olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

[3] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[4] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[5] Emsal karar için bkz.; Y.4.CD, E. 2014/31080, K. 2015/40852, T. 25.12.2015

[6] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016; Y.4.CD, E. 2014/31080, K. 2015/40852, T. 25.12.2015

[7] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[8] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[9] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[10] Y.2. CD, E. 2009/20201, K. 2010/32787, T. 06.12.2010.

[11] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[12] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[13] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016.

[14] Y.4.CD, E. 2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016: “…Sanıkların, üzerine sıcak su dökülmesi nedeniyle yaralanan yaşı küçük çocukları olan mağdur S.. G..’i hastaneye götürmek veya 112 acil servisi aramak yerine, kendi imkanları ile çocuğun yanan yerlerini suya tutma ve komşularından aldıkları merhemle tedavi etme şeklinde gerçekleşen olayda, yerel mahkemenin delilleri değerlendirerek yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun unsurlarının oluşmadığını isabetle sonuca bağlaması karşısında,…onanmasına…”

[15] Y.4.CD, E. 2014/1779, K. 2015/40860, T. 25.12.2015: “…Kayseri Şehirler arası otobüs terminalinde herhangi bir firmaya bağlı olmadan bilet satışına aracılık yapan sanığın, olay günü sırtlarında okul çantaları olan ve oniki yaşında ilkokul 6. sınıf öğrencisi olup kendilerini idare edemeyecek durumda bulunan mağdurları karnelerinde zayıf not bulunması nedeniyle eve gitmek yerine kaçarak Ankara'ya gitmek üzere geldikleri otogarda görerek yanlarına gidip, yaş ve fiziki durumlarını görmesine ve öğrenci olduklarını anlamasına karşın nereye gitmek istediklerini sorduğu ve yanlarında velilerinin bulunmaması nedeniyle durumu derhal ilgili makamlara bildirmek yerine Ankara'ya gitmeleri için normalin üzerinde fiyata bilet temin ederek otobüse bindirdiği iddia edilen olayda, kanıtlanması halinde sanığın eylemi bildirim yükümlülüğünü ihlal suçunu oluşturacağından, öncelikle soruşturma aşamasında beyanlarına başvurulan ve mağdurların bilet satın aldıkları otobüs firmasının yetkilisi olan ÜG ile mağdurlardan M.D.'in dinlenilmesi ve belirecek duruma göre karar verilmesi gerekirken eksik kovuşturmayla sanığın beraatine hükmedilmesi,…”

[16] Y.2. CD, E. 2009/20201, K. 2010/32787, T. 06.12.2010: “….Somut olayda 9 yaşındaki ölen A. H.'ın dereye yüzmek için girdiği fakat suyun derin kısımlarında yüzemeyerek çırpınmaya başladığı, onunla birlikte yüzmeye giden arkadaşları 11 yaşındaki B.'ın ardından da H.'in öleni kurtarmak amacıyla suya girdikleri ancak kurtaramadıkları, bu durumu gören 15 yaşındaki sanığın bu hal ve şartlar içerisinde suya batan ölene yardım etmeme veya kurtarılabilmesi için yetkili kurumlara bildirim yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulma olanağı bulunmamaktadır. Çünkü suya giren ölen A. H.'ın kısa bir süre içerisinde boğularak suyun dibine gittiği diğer arkadaşları B. ve H.'in gerekli yardımı yapmaya çalışmalarına karşın boğulmaya engel olamamaları nedeniyle sanıktan bu koşullarda yardım yükümlülüğünü beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca suda boğulma olayının ani gelişen olaylardan olduğu da gözetildiğinde derhal ilgililere bildirme yükümlülüğünün de sanığa yüklenmeyeceği açıktır. Çünkü burada yasa koyucunun bildirim yükümlülüğünü getirmesinin amacı neticenin sınırlandırılmasına ya da önlenmesine yönelik olup, bu olayda ölümle sonuçlandığı için sanık derhal ilgili makamlara bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesinden sorumlu tutulamaz. Açıklanan nedenlerle yardım ya da bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun öğeleri oluşmadığından sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi,…”

[17] Y.4.CD, E. 2014/31080, K. 2015/40852, T. 25.12.2015: “….Sanığın idaresinde bulunan araç ile cadde üzerinde seyir halindeyken karşıdan karşıya geçmeye çalışan katılana çarparak “basit tıbbi müdahale ile iyileşmez ve kemik kırıkları hayat fonksiyonlarını 3 derece ( orta) etkiler” şekilde yaralaması üzerine, sanığın bizzat kendi isteği ve olay yerinde tesadüfen bulunup yardımcı olmak isteyen kişilerin de önerisiyle katılan ve arkadaşı ...'ü hastaneye götürmek için aracına alarak bir saate yakın süreyle şehir içinde dolaştırması ve ardından katılanın evinin önüne bırakarak uzaklaşması şeklinde gerçekleşen olayda, yaralanması nedeniyle kendini idare edemeyecek durumda bulunan onüç yaşındaki katılanla ilgili olarak üstlendiği yükümlülüğü yerine getirmeyen sanığın bu suçtan cezalandırılması yerine kastının bulunmadığı şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi,…”

[18] Y.4.CD, E. 2015/5736, K. 2015/40858, T. 25.12.2015: “….Sanığın boşanma aşamasında olduğu eşi katılan ... yaklaşık 10 yıldır kanser hastası olup beynindeki tümör nedeniyle tedavi gördüğü, hastalığının son dönemlerinde yatalak duruma gelmesi nedeniyle anne ve babasının katılanı kendi evlerine alarak bakımını burada yaptıkları, sanığın eşine nafaka bağlandıktan sonra eşinin ağır hastalığı nedeniyle gördüğü tedavinin devam edebilmesi için SSK prim ödemeleri konusunda daha dikkatli davranması gerektiği halde bu konuda yeterli hassasiyeti göstermeyerek mağdurenin tedavisinde ve ilaçlarının alınmasında sorun yaşamasına neden olduğu olayda, katılanın sanık eşinin koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunması nedeniyle TCK'nın 98. maddesinde düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği, bu suçun oluşması açısından katılanın sanığın koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunmayan kişilerden olmasının gerektiği, öte yandan katılanın anne ve babasının bakmak üzere katılanı kendi evlerine götürmeleri nedeniyle, olayda bu suçun yasal unsuru olan “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediğinden terk suçunun da oluşmayacağı gözetilerek yerel mahkemece isabetli biçimde beraat kararları verilmesi karşısında, Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan ... vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,…”

[19] Y.12.CD, E. 2014/14361, K. 2015/11881, T. 25.06.2015: “….3-Sanık... hakkında yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dosya kapsamına göre, sanık ... katılana çarptığı olayın, saat 02.00 sıralarında,... mevkii, ... üzerinde gerçekleştiği ve yaralının köprü üzerinde devriye gezen polisler tarafından bulunması karşısında, çarpan araçta bulunan sanık ... sanık ... neden olduğu trafik kazası sonucu yaralanan kişinin bir an önce tedavi edilmesini sağlama konusunda yardım yükümlülüğü mevcut olduğundan, 5237 sayılı TCK'nın 98. maddesinde tanımlanan yardım veya bildirim yükümlülüğünden mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi, …BOZULMASINA, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”

[20] Y.12.CD, E. 2013/11103, K. 2014/7711, T. 27.03.2014: “…..2-Sanık ... hakkında yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Olay günü gece vakti sanık ...'na ait römorkun, sanık ...’un idaresindeki traktöre bağlı olarak sanık ... tarafından kullanıldığı sırada karşı yönden gelen katılanların aracının römork üzerindeki kalaslara çarpması sonrası aracın içindeki yaralıların araçtan çıkıp, ellerini havaya kaldırarak traktörü durdurmak istedikleri, traktörün bir süre yavaşlayıp durduğu ve sonra yoluna devam ettiği; her ne kadar, sanığın trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin bir an önce tedavi edilmesini sağlama konusunda yardım yükümlülüğü mevcut ise de, araçta bulunan ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilir derecede yaralanan ... ve ...’ın ambulans arayıp hastaneye sevklerinin yapıldığı, ağır yaralı olan ...’in 7 gün sonra hastanede öldüğü olayda, sanığın gerçekleşen eyleminin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 82. maddesinde, “Trafik Kazalarında Yükümlülük” başlığı altında düzenlenen idari para cezasını gerektirir kabahat olarak kabulü gerekirken, 5237 sayılı TCK'nın 98. maddesinde tanımlanan ve unsurları itibariyle oluşmayan yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,…” Y.12.CD, E. 2015/16400, K. 2017/5197, T. 15.06.2017: “….2-Yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine gelince; Ölenin olay günü saat 20.10 sıralarında, iki yönlü ve sağında 1.2 metre banketi olan ve aydınlatması bulunan köy yolunda, alacakaranlık havada bisiklet ile seyri sırasında, karşı yönden gelen sanık ... idaresindeki araç ile çarpıştığı, olay akabindeki tespitlere göre, ölenin gidiş istikametine göre yolun sağ şeridi üzerinde ve yol bitimine yakın bir yerde seyir halinde olduğu, çarpmanın etkisi ile yolun sağındaki banket üzerine düştüğü, bisiklete ait herhangi bir ışıklı uyarıcı cihazın mevcut olmadığı, diğer aracın ise yolu ortalayarak her iki şeridi de ihlal ettiği, sanığın aracı ile yavaşladıktan sonra bir şahsa çarptığını gördüğü halde olay yerini terk ettiği, olay yerindeki far parçalarından aracın önce modeline, sonra da araç sahibi olan sanık ...'a ulaşıldığı, ...'ın kendi rızası ile kolluk kuvvetlerine teslim olarak, olay günü 20.30 da sanık ...'ın aracı kendisine getirdiğini, aracı hasarlı olduğundan teslim almadığını belirttiği, sanık ...'ın ise aracı Denizli iline tamir amaçlı götürdüğü, aracın ertesi gün saat 21.45'te kolluk kuvvetlerine getirildiği ve sanık ...'ın da araç ile birlikte teslim olduğu, olay yerinde yaralı olarak bulunan ölene ise olay yeri yakınında evi bulunan ve çarpma sesi duyması üzerine hemen olay yerine giden tanık ... tarafından yardım edilerek ambulansa haber verildiği, ölenin hastaneye sevki sağlanmasına rağmen aynı gün saat 21.45 te hastanede vefat ettiği olayda, sanık ...'ın gerçekleşen eyleminin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 82. maddesinde, “Trafik Kazalarında Yükümlülük” başlığı altında düzenlenen idari para cezasını gerektirir kabahat olarak kabulü gerekirken, 5237 sayılı TCK'nın 98. maddesinde tanımlanan ve unsurları itibariyle oluşmayan yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan mahkumiyetine karar verilmesi; yine sanık ...'ın dayısının oğlu olan sanık ...'ın kendisine ait aracını sanık ...'ın babasına ödünç olarak verdiği, akabinde sanık ...'ın aracı teslim etmek istediği sırada seyir halinde iken kazanın meydana geldiği, olay akabinde sanık ...'ın çarpma olayından ve ölenin yaralı halde olay yerinde beklediğinden haberdar olduğuna dair dosya içeriğinde açık bir tespit bulunmadığı gibi sanığa atılı suçun yasal unsurları da oluşmadığından sanık ...'ın da atılı suçtan beraati yerine, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkumiyetine karar verilmesi;…BOZULMASINA; 15.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi….”

[21] Y.12.CD, E. 2013/7135, K. 2014/1999, T. 29.01.2014: “….2- Yardım ve bildirim yükümlülüğüne uymama suçu hakkında yapılan temyiz isteminin incelenmesine gelince: Sanığın trafik kazası sonucu yaralanan kişinin bir an önce tedavi edilmesini sağlama konusunda yardım yükümlülüğü mevcut ise de, dosya kapsamına göre, sanığın katılan yayaya çarptığı olayın, saat 20:00 sıralarında, meskun mahal içinde gerçekleşmesi ve olaya tanık olan başka kişinin öleni hastaneye kaldırdığı hususu da dikkate alındığında, 5237 sayılı TCK'nın 98. maddesinde tanımlanan ve unsurları itibariyle oluşmayan yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,…”