Merhabalar 

Kıymetli Yargı Mensup, Çalışan ve Bileşenleri ile Aziz Türk Milleti…

Bu seneki Adli Yılı buruk ve tuhaf duygular içerisinde karşılamış bulunmaktayız… 

30 yılı aşkın Terör belası yalnızca Şehit düşen Mehmetçiklerimizin aile efratlarını değil, hepimizi yüreğimizden vurdu.

Canlar gitti, evler ve yuvalar yıkıldı. Bütün Türkiye ağladı. Hissiyatı çok yüksek olan Aziz Milletimiz ülkesi, milleti ve devletiyle tek bir yürek halinde aynı acıyı hep birlikte yaşadı. Bu nedenle Şehit olan Mehmetçiklerimize Allahtan Rahmet, Gazilerimize acil şifalar diliyorum… 

Milletimizin başı sağ olsun.

Yaşadığımız olaylara bakıyorum. Cumhuriyetimizin 93. Yılını kutlayacakken çağdaş demokrasinin, küreselleşmenin gündeme taşıdığı sorunları düşündüğümüzde, sanıyorum ki,  içinde bulunduğumuz yüzyıl kronolojik bir kavram olmakla kalmayacak, İnsanlığın ve insan onurunun tartışıldığı, ırk, renk, din, dil vs. bir kenara bırakılarak Haklar ve Özgürlüklerin konuşulmaya ve tartışılmaya başlandığı asır olacaktır. 

İnsanlık, Dünya, Kıtalar, Ülkeler kendilerine buna göre çeki düzen vermek zorundadır.
Günümüz Dünyası ; Teknolojiyle doğal dengelerin alt üst edildiği, kültürlerin ve uygarlıkların amansızca çatıştığı, dünya nimetlerinin âdil üleşilmediği acımasız ve acınası bir hale bürünmüş yerdir… 

Böyle bir dünyada kimi devletler, adaletsizlik üzerine kurulmuş bir hukukun ruhsuz diliyle ahlâk ve aklın silahlı bekçiliğine özenmişler, kimi devletler ise adalet olarak dayatılan gayri meşru hukukun çarkları arasında eritilmiş, kimi devletler ise kardeş kavgasına özenmiş, kan emicilerin oyunlarına alet olmuş, kendi vatandaşlarını katletmekte, vatandaşları ise İnsan onuruna yakışır bir hayat için sınır ötesi için insan tacirleri ve simsarlar aracılığıyla hayatta kalma mücadelesi vermekte, sınırları geçenler mahzun mutlu, geçemeyenleri ise hazin bir sona kavuşmaktadır. Tıpkı Aylan bebek timsalinde olduğu gibi…

Bunları söylerken Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;  Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Misali… 

Tüm bunların tek sorumlusu Adil olmayan bir Adalet olgusunun olduğunu ifade etmek isterim…

Adil, Yararlı, ciddi, bilinçli ve sorumlu bir Hukuk; bilimi, muhakemesi ve uygulamasıyla yalnızca karar veren bir merci olarak değil, hakkı ve halkı aydınlatan yol göstericisi durumundadır. Böyle bir Hukuk, Çağdaş demokrasinin temellerini oluşturmaktadır. 

Çağdaş demokrasi, tüm bireylerin eşit olduğu, hukukun egemenliği altında, sivil toplumun özgürlükçülüğe, çoğulculuğa ve katılımcılığa dayanan normlarına göre yönetilmesidir.  Çağdaş Demokrasi kültürel tekelciliği dışlar. Toplumun temel  yasasını gözetir. Bu yasaya göre her toplumda kafa sayısınca görüş, yürek sayısınca sevgi vardır. Çünkü bireyi birey yapan bireyi tanımlayan şey, eşsiz, benzersiz olma niteliğidir. 

Dünya tek tip insanın olduğu bir klinik değildir, çoğulcudur. Toplumlar da doğal yapıları gereği böyledir. Demokrasinin çokluk ayırtına varılamayan dehası da işte buradadır. Bu yüzdendir ki, demokrasi, toplum mühendislerinin gelgeç ve kurgusal bir tasarımı değil, toplumsal gelişmeyi sağlayan sorgulayıcı bir araştırma programıdır.

Batı Demokrasileri insanlık "tek"in yerine "çok"u, ötekilerle berikileri yaşatan çoğulcu demokrasiyi getirmiştir. Buralarda insanların devletleştirilmesi aşaması bitmiş, devletin insancılaşması aşamasına geçilmeye başlanmıştır. Küçük Aylan’ın kıyıya vuran cesedi ile Kıyıya vuran İnsan vicdanın sesi buna en yakın bir örnektir. 

Demokrasilerin Kurumsal dayanağı Hukuktur. 

Demokrasilerde Hukuk, adalet süzgecinden, devlet de âdil hukuk süzgecinden geçirilir,  böylelikle elde edilen sonuç hukukun üstünlüğünü benimsemiş devlet halini alır. Hukukun amacı, adaletsizliği önlemektir. Hukuk örgütlenmiş adalettir. Yasal metin âdil olmak zorunda olduğu gibi Adaletsiz hukuk, yalnızca "yanlış hukuk" değil, hukuk doğasından yoksun bir hükümler yığını halini alır. 

Hukukun üstünlüğüne inanan bir devlette, hiç kimse hukukun ne üstündedir ne de altındadır, yalnızca içindedir. Hukukun karşısında herkes eşittir, her görüş, her inanç hukukun egemenliği altında birlikte yan yana yaşar, yarışır ve gelişir. Hukukun üstün olmadığı hallerde ise, en âdil hukuk bile, keyfiliklerin oyun oynandığı bir manipülasyon alanına dönüşür. Orada artık hukukun yerini güç, özgürlüğün yerini tutsaklık almış olur. 

Hukukun üstünlüğü ise Erkler ayrılığı olarak bilinen Yasama, Yürütme ve Yargının birbirinden bağımsızlığı ile mümkündür. 

Montesquieu'ye göre, yasama ve yürütme iktidarları tek elde toplanırsa hukuk zorbalaşır, çünkü buradan adil olmayan yasalar çıkar. Yasamayla yargı ya da yürütmeyle yargı aynı elde toplanırsa, yargı yasalar çıkararak keyfiliğe kayar ya da yürütme zorbalaşır. Üç durumda da özgürlük yoktur. En kötüsü üç iktidarın tek elde toplanmasıdır. Bu durumda her şey yitirilir. Böyle bir durumda Erklerin ayrı ayrı birbirinden bağımsızlaşarak Kuvvetler Ayrılığını oluşturması gerekmektedir. 

Bağımsız yargı, yasama ve yürütme ayrılığının da en önemli güvencesidir

Yargının bağımsız olması zorunludur. Çünkü hukukta kimse kendi kendisinin yargıcı olamaz. Eğer yasa yapanlarla uygulayanlar kendi kendilerinin yargıcı olurlarsa orada özgürlük ve adalet değil, düpedüz Adaletsizlik egemen olur.

Hukukun en amansız düşmanı güçtür. Yargıcın gücü, demokraside çok önemlidir. Hukuk konusunda yasa koyucunun sübjektif iradesinden bağımsız, genişletici, geliştirici yorum yapma tekelini elinde bulundurması, verdiği kararların, bütün kişi ve kurumları bağlaması ve değiştirilememesi onun gücünün önemini kanıtlamaya yeterlidir. Zira yasaları yasama organları, ama hukuku Yargı yapar. Hukukun üstünlüğünü benimsenmiş, adli bir düzenin, birey-kamu hak ve özgürlüklerin bekçisi yargı ve onun yılmaz bekçileri Yargı Mensup ve Yargı Çalışanlarıdır. 

Yargı çalışanları olarak Hak ve Özgürlüklerin temeli ve teminatı olan Yargının yılmaz bekçileridir. Yargının mutfağında yer alıp, Adil bir düzen için gecesini, gündüzünü ne yazık ki bazı zamanlarda ailesini bile feda etmektedir. 

Böyle bir düzlemde Yargı Çalışanlarının Mesleki Hak ve Menfeatlerinde ne yazık ki arpa boyu yol alınmamış, aksine kendini temsil ettirdiği sanılan Sendikalar sayesinde toplu sözleşme masasında esamesi dahi okunmamıştır. 
Kendisini Yargı Çalışanlarının Sendikası olarak tanıtan Sendikalar da dahil olmak üzere hiçbir Sendika Yargı Çalışanlarından topladıkları üyelik aidatlarının gereğini yerine getirmemiş, aksine büyüyen bütçeleri, küçülen vizyon ve misyonları olmuştur. Bu durum sözüm onlara ayıp olarak yetip arttığına inandığımı ifade etmek istiyorum.

Uygarlığın ve çağdaşlığın evrensel ölçütü olan hukukun ördüğü düzeni sağlamakla görevli yargı, ulusal onuru simgeler.  

Yukarıda bahsettiğimiz gibi Demokrasi, İnsan onurunu yüceltip yükselten ve temsil eden bir yönetim şekli olup, Yargı Çalışanlarının da bir İnsan olduğu unutulmamalıdır. 

İnsan onuruna ve Yargının onur ve vakarına yakışır Aile ve Çalışma Hayatı, dar kadrolar arasında sıkışmış kast sistemi üzerine kurulu olmayan Kariyer imkanı, Mesleki Hak ve Menfeatler ile Yargı Hizmetleri Sınıfının İhyası temini en asli taleplerimizden sadece bir kaçıdır. 

Yargı Çalışanları açısından ekonomik koşullarının gün geçtikçe iyileştirilmesini beklerken her geçen gün artan yoğun iş yükü ve hayat pahalılığı altında ezilen Yargı çalışanlarının haklarının geriletilmesi Bakanlığımız ve yarısından fazlası Yargıda görev yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından dikkatle izlenmesi, dünden bugüne Yargı Çalışanlarının taleplerinin karşılanmasını arz ve istirham ediyoruz. 

Allah aşkına siz söyleyin çok mu şey istiyoruz ? 

Yargı Çalışanları Derneği olarak kuruluş gayemiz olan Yargı Hizmetlerinin oluşturulması hususunu bu seneki Adli Yıl Açılış mesajımızda da yineliyor, bu hususta elden gelen gayreti göstereceğimizin bilinmesini, Yargı Çalışanlarının menfeatine mavafık her tür çalışmanın payı ve paydaşı, ittifakçısı ve kılavuzu olacağımızı ifade ediyoruz…  

Bu duygu ve düşünceler ile 2015-2016 Adli Yılının Yargı Mensup, Çalışan ve Bileşenleri olmak üzere Tüm Yargı Camiası ile Aziz Milletimize Hayırlı olmasını Cenabı Allahtan Niyaz ediyorum… 

Saygılarımla…

İbrahim BAŞYURT 
Yargı Çalışanları Derneği (YARDER) Genel Başkanı