Türk Anayasasının 139. maddesine göre hakim; meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılması veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi halleri hariç azlolunamaz, kendisi istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz. Bu düzenleme, yargı bağımsızlığı sağlamaya yönelik hakimlik teminatını oluşturmaktadır. Böylelikle hakimlerin siyasi, sosyal ve seçime bağlı etkilerden bağımsız, en iyi hukuk anlayışlarına dayalı olarak karar vermeleri sağlanmak amaçlanmaktadır.

Bağımsızlık bir durumdan ziyade diyalektik bir süreci ifade etmektedir. Yargı bağımsızlığından bahsedebilmek için yargının; Milletin ve Devletin diğer iki erkinden ayrı olması gerektiği gibi, hakimlerin de görevlerini yaparken bağımsız olmaları ve bunun bilincini taşımları gerekmektedir. Yargının, yasama ve yürütmeden ayrı ve bağımsız olmasına “dış bağımsızlık”, hakimin yargılama yetkisini kullanırken kendisini özgür ve bağımsız hissetmesine ise “iç bağımsızlık” denilmektedir[1].

Bir hukuk sisteminin en önemli parçalarından olan ve içtihatları ile uygulanan hukuka yön veren Yüksek Mahkeme üyelerinin iç bağımsızlığının sağlanması, ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Yüksek Mahkeme üyelerinin emeklilik yaşına kadar görevde kalma usulünün benimsenmesi, bu üyelerin bağımsızlığını güçlendirmektedir. Emeklilik yaşına kadar görevde kalacağını bilen üyelerin bağımsız davranma ihtimali daha fazladır. Bu sebeple birçok hukuk sisteminde, Yüksek Mahkeme üyelerinin, ya ömür boyu görevde kalmalarını ya da 75 yaş gibi ileri sayılabilecek bir yaşa kadar görev yapmaları öngörülmüştür.

Türk Hukuku’nda ise 1 Temmuz 2016 tarihli ve 6723 sayılı Danıştay Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik sonrası Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süresi 12 yılla sınırlanmıştır. Bu süre sonunda yeniden seçilmeleri mümkün olmayan üyelerin sınıf ve dereceleri korunmak kaydıyla bölge olarak gidecekleri yerleri Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) belirleyecek ve seçilemeyen üyelerin Anayasada “Yüksek Mahkeme” olarak tanımlanan Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine bağlı sıfatları da son bulacaktır[2].

Bu çalışmada, öncelikle Yüksek Mahkeme üyelerinin görev sürelerine ilişkin karşılaştırmalı hukuktan örnekler verilecek, ardından 12 yıllık süre sınırlamasının doğurduğu sakıncalar ele alınacaktır.

A. Karşılaştırmalı Hukukta Yüksek Mahkeme Üyelerinin Görev Süreleri

1. Amerika Birleşik Devletleri

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Anayasasına göre Yüksek Mahkeme hakimleri, Başkan tarafından aday gösterilir ve ABD Senatosu tarafından onaylanır. Bu hakimler, iyi halleri sürdüğü sürece görevde kalmaktadırlar. Hakimlerin “iyi halleri” süresince görevde kalacakları güvencesi, görevi kötüye kullanmakla suçlanıp mahkûm olmadıkları takdirde, yaşamları boyunca görevde kalabilmeleri demektir[3]. Bu kural; görev süreleri içinde, kendilerini atayan Başkanın veya diğer başkanların görevden alma tehditlerine karşı hakimleri korumaktadır.

2. Birleşik Krallık

Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi (Supreme Court of United Kingdom) tüm davaların temyiz incelemesini yapan ülkedeki tek Yüksek Mahkemedir[4]. Mahkeme; Birleşik Krallık yazılı bir anayasaya sahip olmadığı için, anayasa ile değil Anayasa Reformu Kanunu (Constitutional Reform Act) adlı Kanunla kurulmuş ve düzenlenmiştir. Bu Kanunun 33. maddesi uyarınca Yüksek Mahkeme üyeleri ömür boyu görev yapmaktadır. Ancak bu hakimler, Judicial Pensions and Retirement Act 1993 uyarınca kural olarak 70 yaşında emekli olmak zorundadır.

3. Almanya

Almanya’da mevcut tüm hakimlerin yalnızca yüzde 2’si, yani yaklaşık 440 hakim Yüksek Mahkemelerde görev yapmaktadır[5]. Deutsches Richtergesetz (DRiG) § 10 uyarınca Yüksek Mahkeme üyeleri (Alman Federal Anayasa Mahkemesi üyeleri hariç) ömür boyu görev yapabilmektedirler. Federal hakim görevde iken, Anayasanın temel ilkelerine aykırı davranır veya Eyalet Anayasalarından birinin öngördüğü anayasal düzene karşı gelirse, Bundestag’ın suçlaması üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından üçte iki çoğunlukla verilecek bir kararla başka bir göreve tayin edilebilir veya emekli edilebilir[6] (Grundgesetz für die Bundesrepublik Deutschland § 98/2). Alman Federal Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi ise 12 yıldır ve tekrar seçilmeleri mümkün değildir. Bu yönü ile sadece Anayasa Mahkemesi yönünden bize benzerlik göstermektedir.

4. İtalya

İtalya’daki yüksek yargı sistemi, ülkemiz ile benzerlik göstermektedir. Anayasa Mahkemesi (Corte Constituzionale), Yargıtay (Corte di Cassazione) ve Danıştay (Consiglio di Stato) Yüksek Mahkeme yetkilerine sahiptir.  Yargıtay ve Danıştay üyeleri 20 yıllık kıdeme sahip hakim veya savcılar ile aynı mesleki kıdeme sahip hukuk profesörleri ve avukatlar arasından seçilmektedir. İtalyan Anayasasının 107. maddesine göre, bu üyelerin görev süresi belirli bir yılla sınırlanmamış olup 65 yaşına kadar görev yapabilmektedirler[7].

5. Hollanda

Toplamda 36 hakimden oluşan Hollanda Anayasa Mahkemesi’nde hakimler kendileri emekli olmak istemedikçe veya zorunlu emeklilik yaşı olan 70 yaşını doldurmadıkça yaşam boyu görevde kalırlar.

6. Yeni Zelanda

Yeni Zelanda, Yüksek Mahkemeler Kanunu 2016 (Senior Courts Act 2016) m. 133 uyarınca Yargıtay’da ve Yeni Zelanda Anayasa Mahkemesi’nde görev yapan hakimlere 70 yaşını zorunlu emeklilik yaşı olarak öngörmüştür. Ancak hakimler 70 yaşını doldursalar da yerlerine yenisi atanana kadar geçici süre görevde kalmaya devam edebilirler. Bunun haricinde hakimlerin zorunlu emeklilik süresi gelmeden istifa etmeleri yahut görevden alınmaları da mümkündür. İlgili Kanunun 134. maddesinin 2. fıkrasında hakimin görevini yapmada acze düşmesi veya görevi ile uygunsuz davranışlar sergilemesi durumunda görevden alınabileceği düzenlenmiştir.

7. Avustralya

Avustralya Anayasası’nın 71. maddesine göre parlamento tarafından ihdas edilen veya federal yargı yetkisini haiz olan mahkemelere atanan hakimler, zorunlu emeklilik yaşı olan 70 yaşına kadar görevde kalır. Anayasanın 72. maddesine göre hakimin görevini yapmada acze düşmesi veya göreviyle uygunsuz davranışlar sergilemesi durumunda görevden alınabileceği düzenlenmiştir.

8. Belçika

Belçika’da Anayasa Mahkemesi üyeleri, ömür boyu görev yapmaktadır (Anayasa Mahkemesi Özel Kanunu m. 32).

9. Kanada

Kanada’da Anayasa Mahkemesi üyeleri 75 yaşına kadar görev yapabilmektedir (Anayasa Mahkemesi Kanunu Bölüm 9).

10. İrlanda

İrlanda’da Mahkemeler ve Hakimler Kanunu (1995) uyarınca, Yargıtay üyeleri 70 yaşına kadar görev yapabilmektedir.

B. Yargıtay ve Danıştay Üyeliğinin (12 veya Daha Farklı) Süre ile Sınırlandırılmasının Doğuracağı Sakıncalar ve Emeklilik Süresi Gelene Kadar Görevde Kalmalarının Getireceği Faydalar

1. İçtihat Birliğinin Sağlanamaması

Görev süresini 12 yılla sınırlayan kanun değişikliği, Yüksek mahkeme üyelerinin belirli aralıklarla değişmesinin içtihatların yeni bir bakış açısıyla değerlendirilerek sürekli gelişmesine ve toplumun ihtiyaçlarına daha fazla cevap vermesine, üyelerin sürekli kendilerini yenilemelerine ve geliştirmelerine, yüksek mahkeme üyelerinin bilgi ve tecrübelerini istinaf ve ilk derece yargı mercilerine aktarmalarına imkân sağlayacağı gerekçelerine dayandırılmıştır.

İçtihatların devamlı gelişmesi ve toplumun ihtiyaçlarına daha fazla cevap verebiliyor olması bir hukuk sistemi için olumlu bir durumdur. Ancak halihazırda Türk Yargı Teşkilatının bir parçası olan hakimlerin emeklilik yaşı zaten 65’dir. Gerçekten Türk Hukuku’nda karşılaştırmalı hukukta rastlandığı üzere 80-90’lı yaşlara kadar veya 40 yıl süre ile görev yapabilmek mümkün değildir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’ne Yargıtay tarafından seçilen veya önerilen 44 üyenin Yargıtay’da bulunduğu ortalama görev süresi 9 yıl olarak tespit edilmiştir[8]. Bir hakimin Yüksek Mahkeme üyeliği için genç sayılabilecek 45 yaşında görevlendirildiği düşünüldüğünde bile, emekli olana kadar üye olarak yapabileceği görev süresi 20 yıla tekabül etmektedir. 65 yaş veya 20 yıllık görev süresi ise hakimin toplumun değişen ihtiyaçlarına cevap vermesini engelleyebilecek nitelikte değildir.

Öte yandan içtihatların sürekli olarak gelişmesi kadar içtihat birliğinin sağlanması da hukuk devleti için olmazsa olmaz bir husustur ve içtihat birliğinin sağlanması yüksek mahkemelerin en önemli fonksiyonlarından birisidir. Uygulamadaki birlikteliği sağlamaları beklenen yüksek mahkemelerin, devamlı üye değişikliği yaşamaları nedeniyle kısa süre içinde benzer davalarda farklı sonuçlara ulaşmaları şaşırtıcı olmayacaktır. Kendi kararları arasında bile tutarlılık olmayan bir yüksek mahkemenin, uygulamada birlikteliği sağlaması ise mümkün olmayacaktır. Bu ise hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşecektir. Ayrıca; böyle bir algının toplumda yerleşmesi halinde, bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına duymaları beklenen güven zarar görebilir[9].

2. Devamlı Seçim Yapılması Nedeniyle Yüksek Mahkemenin Siyasi Gündemin Bir Parçası Haline Gelmesi

12 yıllık görev süresini tamamlayan Yargıtay üyelerinin yerine yenilerinin seçilmesi gerekmektedir. En son Yargıtay’da boş bulunan 11 ve Danıştay’da boş bulunan 3 üyelik kadrosuna Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 17.12.2021 tarihli oturumunda yapılan gizli oylamayla yeni üyeler seçilmiştir[10]. Bu seçim gibi her Yüksek Mahkeme üyesi seçimine, basında ve kamuoyu gündeminde geniş yer ayrılmaktadır. Bugün itibariyle Yargıtay’da görev yapan hakim sayısı 367’dir[11]. Danıştay üyeleri ile birlikte bu sayı 500’ü geçmektedir. Bu sayılar dikkate alınarak yapılacak bir hesaplamada, her yıl yaklaşık 40 yeni Yargıtay veya Danıştay üyesinin seçilmesi gerekmektedir. Halbuki devamlı seçim olması halkın Yüksek Mahkemeyi bağımsız olarak görmek yerine seçimlerle daha fazla ilişkilendirmesine neden olmaktadır. Gerçekten bu süre sınırı, mahkemelerin rolünü kendilerini seçen mekanizmaların siyasi görüşlerini yansıtarak yeniden şekillendirecektir.

3. Yüksek Mahkeme Üyelerinin Bilgi ve Tecrübesinden Yeterli Faydanın Elde Edilememesi

Deneyimden gelen bilgelik, iyi bir hakim olmanın büyük bir parçasıdır. Bu sebeple, bir hakimin Yüksek Mahkeme üyesi olabilmesi için belli bir süre hakimlik yapması aranmaktadır. Böylelikle, hem bilgisini hem de tecrübesini artırıp daha yetkin bir hakim olabilmektedir. Ancak Türk Adalet Sistemi, yıllar içinde bilgi ve tecrübe kazanarak bu pozisyona yükselen bir hakimden, mevcut düzenlemeler nedeniyle yalnızca 12 yıl katkı alabilmektedir. Bu üyelerin, Yüksek Mahkemedeki görev sürelerinin dolması sonrası HSK’nın ataması ile derece mahkemelerinde hakimlik görevlerine devam edebilecekleri ve katkılarını bu pozisyonlarda vermeye devam edebilecekleri savunulabilir. Ancak Yargıtay ve Danıştay üyeliği, içtihat yaratma mekanizmasına sahip olması nedeniyle bir adalet sistemi için en önemli pozisyonlardan birisidir ve bir adalet sistemi en iyi hakimlerini bu mahkemelerde değerlendirmelidir. Gerçekten Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Hâkimlerin Bağımsızlığı, Etkinliği ve Rolü Hakkında Üye Devletlere Yönelik R (94) 12 Sayılı Tavsiye Kararında belirtildiği üzere, hakimlerin seçimi ve kariyerleri, vasıfları, dürüstlüğü, yetenek ve etkinlikleri gözetilerek liyakat esasına göre olmalıdır[12]. Bu esaslara göre en yetkin olan hakimleri, henüz emekli olmadan önce Yüksek Mahkeme üyeliğinden ayrılmaya zorlamak Türk adalet sistemine fayda getirmeyecektir.

4. Üyelikten Genç Sayılabilecek Bir Yaşta Ayrılma Nedeniyle Hakimin Gelecek Endişesi Yaşaması

Yargıtay veya Danıştay üyesi olan hakim, 12 yıllık görev süresini tamamladıktan sonra Yüksek Mahkeme üyeliğinden ayrılacak ancak hakimlik görevine devam edebilecektir[13]. Kuralın, üyeleri görev süreleri sonunda hakimlikten azillerine veya Anayasada öngörülen yaştan önce istekleri dışında (zorla) emekli edilmelerine yol açacak nitelikte olmadığı ve böylelikle hakimlik teminatının korunduğu savunulmaktadır[14]. Ancak meselenin yalnızca özlük haklarının maddi boyutuyla değerlendirildiği görülmektedir. Halbuki bu hakimler 12 yıllık görev sürelerini tamamlamalarının ardından, artık Yargıtay veya Danıştay hakimi sıfatını haiz olmayacaklardır ki bu bile tek başına hakimlik görevine olan motivasyonlarını zedeleyecek bir husustur. Ayrıca, bu sıfatların kaybedilmesi ile Yüksek Mahkeme üyelerine sağlanan ceza soruşturması ile ilgili yasal güvenceler[15] gibi birçok hakkın kaybedilmesi gündeme gelecektir. Bu sebeplerle; Yüksek Mahkeme üyesinin görev süresini tamamlaması sonrası, tekrar derece yargılamasına dönmesini beklemek gerçekçi değildir.

Henüz üretken dönemlerini geride bırakmamış bu hakimlerin emekli olup bir kenara çekilecekleri de ileri sürülemez; zira genç sayılabilecek bir yaşta Yüksek Mahkeme üyeliğinden ayrılmaya zorlanan bir hakimin, emekli olmak veya alt dereceli bir mahkemede çalışmak yerine, bilgi ve tecrübesini daha iyi değerlendirebileceği özel sektörde çalışması muhtemeldir. Söz gelimi 42 yaşında Yargıtay üyeliğine seçilen bir hakim, 12 yıl sonra görev süresini doldurduğu için 55 yaşında Yargıtay üyeliğinin ayrılmaya zorlanması, görev süresi içinde kendisini sonraki yıllarda işe alacak bir sektör veya çıkar grupları lehine hareket etmesine neden olabilecektir.

5. Yüksek Mahkeme İşleyişiyle İlgili Deneyimin Oluşması ve Aktarılması Sorunu

İçtihat birliği sağlamakla görevli Yüksek Mahkemelerin istikrara kavuşmuş kendi işleyişi ve teamülleri bulunmaktadır. Bunlar, kıdemli üyeler tarafından yeni üyelere aktarılmaktadır. Ancak görev süresinin 12 yıl ile sınırlanması sonrası her yıl ortalama 40 yeni Yüksek Mahkeme üyesinin göreve başlaması, bu kurumların kendi teamülleri devam ettirmeleri zorlaştıracaktır. Gerçekten kurumun işleyişinin ve teamüllerinin her yıl katılan yeni üyelere aktarılması başlı başına bir iş yükü olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz kıdemsiz üyelerin çoğalması da yargılamaların süresini uzatma ve içtihat kalitesini düşürme endişesini beraberinde getirmektedir.

6. Yargıtay Üyelerinin Büyük Bölümünün Görev Süresinin Dolmasının Getireceği Sakıncalar

01.07.2016 tarih ve 6723 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrasında Yargıtay’a toplu şekilde üye ataması yapılmıştır. 12 yıllık görev sürelerinin dolması halinde bu üyeler zorunlu olarak görevlerinde ayrılacaktır. Süreç içerisindeki değişiklikler sebebiyle bir kısım üyenin yerine yenileri atanmış olsa da Yargıtay’da bulunan mevcut üyelerin büyük çoğunluğu görevden ayrılacak ve yerlerine yeni üyeler seçilecektir. Her ne kadar hakimlik mesleğini yürütmekte olsalar da, toplu olarak görev atanacak hakimlerin görevlerine uyum sağlamaları sürecinde boşluk doğacağı gibi, atanacakları dairelerin içtihatlarına hakim olmaları da zaman alacaktır. Bu durum, Yargıtay uygulamalarında dinamizm veya gelişmeden ziyade bir kaosa neden olabilecektir. Yargıtay dairelerinin veya Genel Kurulun yerleşik içtihadına aykırı her yeni karar ülke çapında uygulamada karmaşaya yol açacaktır.

Elbette bununla kastedilen içtihat değişmesin, gelişmesin gibi bir beklenti değildir. Ancak bu tür gelişme ve değişikliklerin zamana yayılarak, doğal süreci içerisinde gerçekleşmesi gereklidir. Ani içtihat değişiklikleri, sonra bunlardan dönülmesi belirtildiği gibi uygulamayı geliştirmeyecek aksine bir kaosa neden olacaktır.

Yine Yargıtay üyeleri süreç içerisinde emeklilik yaşı dolayısıyla görevlerinden ayrılacak ve yerlerine yenileri gelecekse de bu değişimler toplu biçimde gerçekleşmeyeceğinden, yeni katılacak üyeler görevde tecrübe kazanmış üyelerle harmanlanarak uyum sürecini kolay atlatacaklar ve Yargıtay’ın ülke çapında uygulama birliğini sağlama görevi de aksamaya uğramayacaktır.

Yukarıda örneklerini verdiğimiz ülke uygulamaları da Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevlerinin süre ile sınırlandırılmasının mümkün olmaması gerektiğini göstermektedir. Çok değişik örnekleri ortaya konulan ülkelerin yargı uygulamalarının ve adalet sistemlerinin sağlıklı işlemesi ve istikrarlı yürümesinin önemli sebeplerinden birisi yargı bağımsızlığına tam uyulması, yargı bağımsızlığının garantilerinden birisi de Yargıtay ve Danıştay üyelerinin istisnalar dışında görevlerinin süreyle sınırlandırılmamasıdır.

Ülkemizde de o günün ihtiyaçları gereği tamamen Yargıtay’ın üye yapısının belirli bir gruba değil, hukuk sistemine bağlı hakimlerin göreve getirilmesi amaçlanarak değiştirilmesi, o gün zorunlu görülmüş ve günün koşulları içerisinde haklı olsa da sağlıklı işleyen bir hukuk sistemi ve istikrarlı bir yargı uygulaması açısından hatalı olup, bu hatadan dönülmesi gerekir.

7. Yapılacak Bir Kanun Değişikliği ile Mevcut Yargıtay ve Danıştay Üyelerin 12 Yıllık Bir Süre İçin Yeniden Seçilmelerinin Yolunun Açılması Bir Çözüm Olabilir mi?

Böyle bir yöntem önerisi, yukarıda açıkladığımız sakıncaların giderilmesi bir kenara, daha büyük bir soruna yol açacak niteliktedir. Şöyle ki;

Mevcut kanuni düzenleme gereğince yeniden atanma hakları olmayan üyelerin, yapılacak bir kanun değişikliği ile yeniden atanma usulü öngörülmesi halinde, bu değişiklik ve imkan, halihazırda görevde bulunan üyelerin mutlaka yeniden atanması anlamını taşımayacaktır. Dolayısıyla, yukarıda açıkladığımız sakıncalar giderilmeyecektir.

Daha da önemlisi yüksek yargı üyelerinin görev süresini belirli bir yılla sınırlayıp, yeniden aday olma ve seçilebilme gibi bir yöntemin belirlenmesi hakim bağımsızlığını, üyeliğin süreyle sınırlandırılmasından daha çok etkileyecektir. Toplumda da bu üyelerin bağımsız bir şekilde hareket ettiği algısı hiçbir zaman oluşamayacaktır.

Görevi belirli bir yılla sınırlanan Yüksek Yargı üyesinin, görev süresi sonunda hakimlik mesleğine devam etmek istemesi halinde bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemelerinde görevlendirilecektir. Kanunun da açıkça belirttiği üzere Yüksek Mahkeme hakimi sıfatlarını kullanmaları mümkün olmayacaktır. Bu durumda görev süresi dolan Yüksek Yargı üyelerinin emekliliği yaklaşmış ve Sosyal Güvenlik Kanunu gereğince emekli olabilmeleri mümkün olanlar emeklilik talebinde bulunabilecek, buna karşı henüz emekliliği mümkün olmayanlar elbette insani bir duygu olarak Yüksek Yargıdaki görevlerine devam etmek isteyeceklerdir.

Bu durumun getireceği sonuç ise, görevlerini yerine getirirken yeniden seçilmelerine engel olacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak olacaktır. Bu tutum ve davranış içerisindeki hakimlerin bağımsız hareket ettiğinden söz etmek ise mümkün olmayacaktır. Üyeler gerçekte görevlerinin gerektirdiği bağımsızlık içeresinde hareket etseler bile, belirttiğimiz üzere toplumsal algı hiçbir zaman bu hakimlerin bağımsız hareket ettiğini kabul etmeyecek ve bu durum toplumdaki adalet duygusunu zedeleyecek, toplumun adalete olan inancını ortadan kaldıracaktır.

Üstelik kanuni düzenleme gereğince Yüksek Yargı üyeliğinin sona ermesinin ardından atanacakları bölge ve mahkemenin bile HSK tarafından belirleneceği dikkate alınınca, üyelerin görev sürelerinde dahi bağımsızlık teminatına sahip olduğunu iddia etmek pek mümkün olmayacaktır.

8. Sorunun Kaynağı ve Çözüm Önerimiz

Yukarıda açıkladığımız üzere, esasen 01.07.2016 tarih ve 6723 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde Yüksek Yargı üyelerinin görev süreleri büyük çoğunlukla on yılın üzerinde değildi. Ancak bu durum Kanunla yapılan bir sınırlamadan değil, göreve atanacak üyelerin tecrübesi ve liyakati dikkate alınarak yapılan atamaların yol açtığı bir sonuç idi. 2016 yılında yapılan değişiklikle Yargıtay’da görev yapan üyelerin görevlerine toplu bir şekilde son verilmesi ve yine toplu bir seçim yapılması, bu seçim sırasında liyakatleri konusunda bir tartışma bulunmamakla birlikte yaşları oldukça genç üyelerin göreve gelmeleri bugün tartışılan sorunu sebep olmuştur.

Her ne kadar bir hukuk devletinde Yüksek Yargı üyeleri ile ilgili bu şekilde radikal değişiklikler yapılması doğru olmasa da, o dönemde Ülkemizin içinde bulunduğu Paralel Devlet Yapılanması tehlikesi karşısında bu değişiklik haklı görülebilir. Yine o günün koşulları içerisinde bugün yaşanacak sorunlar dikkate alınmamış veya öngörülmemiş olabilir. Bununla birlikte günümüzde, yargı sisteminin normal zeminine girmesi ve hukuk devleti kurallarına göre işlemesi gerektiğinden, ortaya çıkan bu sorun da hakim bağımsızlığını zedelemeyecek ve yukarıda açıkladığımız sakıncaları ortadan gidecek şekilde çözülmelidir.

Soruna ilişkin çözüm önerimiz, yapılacak kanun değişikliğiyle Yüksek Yargıdaki mevcut üyelerin emeklilik yaşına kadar görevlerine devam edebilmelerinin sağlanması, Yüksek Yargı üyeliğini yılla sınırlayan düzenlemenin kaldırılması, emekli olan üyeler yerine yeni seçilecek üyeler açısından bir sınır olması arzu ediliyorsa bu sınır seçilen üyelerin görev sürelerini yılla sınırlamak yerine göreve getirilmelerinde belirli bir tecrübe yılını esas almak suretiyle düzenleme yapılması daha doğru olacaktır. Örneğin belirli bir tecrübe yılı ve liyakati esas alan bir seçilme sisteminde 50 veya 55 yaşında seçilen bir Yüksek Yargı üyesi zaten ancak 10 ila 15 yıl görevde kalabilecektir. Üstelik bu sistem üyeliğe seçilen hakimlerin tam bir bağımsızlık içerisinde karar vermelerini sağlayacağı gibi, toplumsal algı ve adalet duygusu açısından da bu inancı güçlendirecektir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------

[1] Yüksel Metin, Türkiye’de Yargı Bağımsızlığına İlişkin Kimi Sorunlar ve Çözüm Önerileri, https://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/doc_dr_yuksel_metin.pdf

[2] Ersan Şen, Yüksek Yargı Değişikliğinde Anayasaya Aykırılık, Erişim: https://www.hukukihaber.net/yuksek-yargi-degisikliginde-anayasaya-aykirilik-makale,9728.html, Erişim Tarihi: 05.02.2022.

[3] https://tr.usembassy.gov/wp-content/uploads/sites/91/abd-anayasasi.pdf

[4] Cem Duran Uzun, “Türkiye’nin Yeni Anayasa Arayışı ve Yüksek Yargı”, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 2, Sa: 1, 2017, s. 185-186 (163 - 208).

[5] Christian Schrder, “Almanya'da Hakimlerin Seçimine İlişkin Federal Anayasa Mahkemesi'nin Güncel Bir Kararının İncelenmesi”, çev: Hamide Özden Özkaya Ferendeci, MÜHF - HAD, Prof. Dr. Bülent TAHİROĞLU'na Armağan, 2017, s. 548.

[6] Feridun Yenisey, “Mukayeseli Hukukta Adli Yargı Yüksek Mahkemelerinin Konumu ve Üyelerinin Seçimi”, Anayasa Yargısı, Sa: 25, 2008, s. 152.

[7] Uzun, s. 189-190.

[8] Kemal Gözler, “ELVEDA ANAYASA MAHKEMESİ İrfan Fidan Olayı”, https://www.anayasa.gen.tr/irfan-fidan-olayi.htm.

[9] AİHM, Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26.10.2017, § 60; AYM, Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932, 06.01.2015, § 52; AYM, Aşır Tunç, B. No: 2015/17453, T: 22.01.2019, § 56.

[10]https://www.hsk.gov.tr/h-kimler-ve-savcilar-kurulu-genel-kurulunun-17122021-tarihli-yargitay-uyeligi-secimine-iliskin-duy; https://www.hsk.gov.tr/h-kimler-ve-savcilar-kurulu-genel-kurulunun-17122021-tarihli-danistay-uyeligi-secimine-iliskin-duy

[11]https://www.yargitay.gov.tr/icerik/1562/yargitay-baskanligi-2021-yili-degerlendirme-basin-toplantisi-basin-mensuplarinin-katilimiyla-gerceklestirildi

[12] https://www.anayasa.gov.tr/media/3665/cmrec199412trjudgesindependenceefficiencyresponsibilities.pdf

[13] 2575 sayılı Danıştay Kanunu m. 9 ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu m. 29.

[14] AYM, E: 2016/144, K: 2020/75, T: 10.12.2020, § 38.

[15] Örneğin bkz. 2575 sayılı Danıştay Kanunu m. 76.