İstanbul’da Zemine Tagiyeva adlı Azeri uyruklu kadın, mahkemeye başvurarak, boşandıktan 5 ay sonra dünyaya gelen oğlunun babası tarafından reddedildiğini, kan bağı dışında hiçbir ilişkilerinin olmadığı gerekçesiyle onun verdiği adı ve soyadını taşımamasını istedi. Mahkeme, çocuğun kendisini reddeden biyolojik babası yerine annesinin soyadını almasına hükmetti. Ancak nüfus müdürlüğü, Soyadı Kanunu ve Medeni Kanun’daki maddeleri gerekçe göstererek kararı temyiz etti. Çocuğun babasının mı, kendisini büyüten annesinin mi soyadını taşıyacağını Yargıtay karara bağlayacak. Hukukçulara, çocuğun annenin soyismini alıp alamayacağına ilişkin görüşlerini sorduk.
 
Avukat Rıza SAKA: 'Esnek bir düzenleme yapılabilir'

Medeni Kanun’da çocukların babalarının soyadını taşıyacağı açıkça belirtilmiştir. Bu olayda, babanın çocuğunun gelişiminde ne kadar etkili olacağını bilemiyoruz. Belki anne ileride çocuğuna karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyecek. Bu nedenle nüfus müdürlüğünün itirazı yerinde. Ancak çocuk eğer ömür boyu babayla iletişim kurmayacaksa sırf yasal düzenleme nedeniyle babasının soyadını alması da bence uygun değil. Çocuk 18 yaşına geldiğinde buna kendisi karar verebilmeli. Yani bu konunun tek taraflı olmadığını, duruma göre değişebilen, esnek düzenlemelerle çözümlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
 
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Hale AKGÜN: 'Soyadı kanunu değişmeli'
 
Hukuken çocuk, evlilik içinde anne rahmine düştüyse babanın soyadını almak zorunda. Ancak baba hukuken çocuğunu reddetmişse zaten annenin soyismini alır. Hukuken ret yoksa, etik olarak annenin soyismini taşıması gerekir. Ancak her zaman için soyadı meselesi kadının bir yarasıdır. Biz her anlamda eşitlikten yanayız. Kadının duruma göre çocuğuna kendi soyismini vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Aslen Soyadı Kanunu tamamen değişmeli. Aksi halde yasalar kadını mağdur ediyor. Kadın 2-3 kez evlenirse sürekli soyismi, kimliklerini değiştirmek zorunda kalıyor. Sırf bu işlemler nedeniyle soyisimlerinin aynı kalması için eski eşlerinden izin alan boşanmış kadınlar da var.
 
Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Nazan MOROĞLU: ‘Uluslararası sözleşmeler uygulanabilir’
 
AİHM kararına göre, kadın evlilikte de aynı soyadını kullanmaya devam edebilir ve dolayısıyla çocuğuna da soyadını verebilir. Çocuğun soyadında yaşanan bu sorun, kadının soyadında yaşanan sorunun çözülmesiyle ortadan kalkacaktır. Anayasa’nın 90. maddesi gereğince hâkimler iç hukuk yetersizse uluslararası sözleşmeleri uygulamak zorunda. Görülüyor ki zihniyet değişmedikçe hukukun tanıdığı imkânlar da mahkemelerde kullanılmıyor.
 
Avukat Cahit ÖZKAN: ‘Feminist ve ataerkil anlayışla belirlenmemeli’
 
BABALIK görevlerini getiremediği için soyadının değiştirilmesi gerekçesi bana göre uygun değil. Eğer babanın soyadı, toplumda ahlaka ve adaba aykırı ise annenin, çocuğunun soyadının değişmesini talep etme hakkı vardır. Bu konunun feminist veya ataerkil anlayışla belirlenmesini doğru bulmuyorum. Kadın ve erkek birlikte soyadı konusunu belirlemeliler. Kanun, babanın biyolojik baba olmasına bakar. Annenin isminin çocuğa verilmesinde dünyada bir uygulama yok. Anayasa’daki eşitlik ilkesi dikkate alınarak düzenlemeler yapılmalı ve toplumun her kesimi düşünülmeli.
 
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Aydeniz Alisbah TUSKAN: ‘Kadını ikincil gören anlayış halen devam ediyor’
 
Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve eşitlik ilkesine göre, anne çocuğuna soyismini verebilmeli. Uluslararası sözleşmeler, Nüfus Kanunu’nun da üstündedir. Anayasa’nın 90. maddesine göre kanunların yetersiz kaldığı durumlarda uluslararası sözleşmeler uygulanmalıdır. Maalesef ülkemizde hep bu sözleşmelere aykırı uygulamalar yapılıyor. Kadını ikincil gören anlayış halen devam ediyor. Bu anlayışı yasalarla, sözleşmelerle çözemez durumdayız.
 
Avukat Mehmet TUNA: ‘Medeni Kanun’a göre anne soyadını veremez’
 
Kanunlara ve uygulamaya göre annesinin soyadını alması mümkün değil. Kanuna göre babasıyla hiç görüşmese bile kamu düzenine göre babanın soyadını alması gerekli. Ancak soyadı konusu tamamen çocuğun bileceği bir şey. Annenin kendi soyadını vermeyi istemesinde çok haklı gerekçeleri olabilir. Hakkaniyet bunu gerektiriyorsa anne, çocuğuna soyadını verebilmeli. Ben olaya göre bu konunun değişebileceğini düşünüyorum.
 
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Şükran EROĞLU: ‘Soyismi diretilmesi insan haklarına aykırı’
 
TÜRKİYE’de kadın hakları savunucularının çalışmalarıyla, bugün kadınlar eşlerinin soyisimleriyle birlikte kendi soyisimlerini de kullanabiliyorlar. Ancak bence ya ortak bir soyisim ya da çocuk hangi soyismini kullanmak istiyorsa onu alabilmelidir. Bir aile soyismiyle oluşmuyor. Aile tarafların emeği, fedakârlığıyla oluşuyor. Bu konuda kadına soyismi diretilmesini insan haklarına uygun bulmuyorum. Artık bu anlayıştan sıyrılıp daha bireyci, özgürlükçü bir anlayışa geçilmesi gerekiyor.
 
Avukat Görkem ŞİMŞEK: ‘Anne soyadı, çocuğu koruyan adil bir karar olacaktır’
 
TÜRK Medeni Kanunu’nun ilgili maddesi gereği çocuk ile anne arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Kanunda soyadıyla ilgili bölümde “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır” hükmü yer alır. Türk hukuku çocuğun yararını gözetir. Çocuk için en adil ve koruyucu karar ne ise onun uygulanması gerekir. Bu maddeler ışığında somut olayda çocuğun annesinin soyadını taşıması, onu koruyan adil bir karar olacaktır.



Özden ATİK/AHT