İSTANBUL - Türkiye’de seçmen sağ - sol ideolojik düzleminde son dokuz yıl içinde sağa kaydı. 1990’da yüzde solda yer aldığını söylenler yüzde 21.8 iken, 2009’da bu oran yüzde 13.2’ye düştü. Sağda yer alanların oranı ise aynı süre içinde yüzde 22.7’den dokuz yılda 34.2’ye çıktı. Öte yandan demokrasiden memnuniyet de giderek düşüyor. 2007’de demokrasiden memnun değilim diyenler yüzde 29 iken bu oran yüzde 50’ye yükseldi.

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, 45 ülkede bir veri toplama çalışması olarak yapılan Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı (International Social Survey Program-ISSP) kapsamında, ‘Türkiye’de Toplumsal Eşitsizlik’ başlıklı bir rapor hazırladı. Araştırma Ekim-Aralık 2009’da 65 ilde yaklaşık 1600 haneyle görüşürülerek hazırlandı. Kalaycı ve Çarkoğlu toplumsal eşitsizliğin yanı sıra ‘Nereye gidiyoruz’ başlığı altında AB üyeliği, seçmenin sağ-sol ideolojik düzleminde dağılımı ve demokrasiden tatmine dair sonuçları da önceki yıllarla karşılaştırmaları olarak ortaya koydu. Raporun sonuçları şöyle :

* 1990’da solda yer alanların oranı yüzde 21.8 iken, 2009’da bu oran yüzde 13.2. 1990’da sağda olanların oranı yüzde 22.7 iken 2009’da bu oran 34.2’ye çıktı.

* Referandum’da’ AB üyeliğine destek veririm’ diyenler yüzde 46, ‘hayır’ diyenler yüzde 41.

* ‘Demokrasiden memnunum’ diyenler 2007’de yüzde 52 iken, 2009’da yüzde 28’e düştü. 2007’de demokrasiden memnun olmayanların oranı yüzde 29 iken 2009’da bu oran yüzde 50’ye çıktı.

* Araştırmaya katılanlardan yüzde 38.9’u hiç çalışmadığını belirtiyor.

* Katılımcıların yüzde 48’i sadece zenginlerin üniversite eğitim masrafını karşılayabileceğini düşünüyor.

* ‘Kişilerin gelirleri arasındaki fark çok büyük’ diyenlerin oranı yüzde 92. Yüzde 90 ‘Hükümetin sorumluluğu farkı indirmek’ diyor.
* Yüzde 91’i ‘hükümet işsizlere geçinebilecek kadar gelir temin etmek zorunda ‘ diyor.

* Araştırmaya katılanların yüzde 36’sına göre Türkiye, en üstte küçük bir seçkinler zümresi, ortada çok az kimsenin bulunduğu ve büyük bir çoğunluğun en altta olduğu toplum türü. Yüzde 52’si Türkiye’de insanların çoğunun ortada olduğu toplum türü olması gerektiğini söylüyor.

* Deneklerin yüzde 59’unun babaları kendi sahibi oldukları işlerde çalışmış. Deneklerin kendi işinde çalışma oranı ise sadece 22. En fazla çalışılan yer yüzde 26 ile özel işyerleri.

* Araştırmaya katılanların yüzde 88.7’sinin annesi ücretli hiçbir işte çalışmamış. Bir nesil sonra yani annelerin kızlarının hiçbir ücretli işte çalışmama oranı yüzde 67.2’ye düşüyor. Kadınların işgücüne katılımı yüzde 20 arttı.

* Araştırmaya katılan Kürt kökenlilerin bireysel olarak Türklere göre daha fazla ayrımcılığa uğradıklarını düşünmüyor. Ancak soru genel olarak yani ‘Azınlıkta kalan etnik kimlikler ayrımcılığa uğruyor mu?’ şeklinde sorulduğunda, Türklere göre daha ‘Evet’ yanıtı veriyorlar.

* Aleviler de bireysel olarak uğradığını düşündüğü ayrımcılık konusunda Alevi olmayanlardan farklı bir tablo ortaya koymuyor. Yine genel olarak ‘sayıları daha az olan mezhep üyeleri daha aza razı olmak zorunda bırakılıyor mu?’ sorusuna Aleviler daha yüksek oranda ‘evet’ diyor.



Radikal