Ceza hukuku, hukukun bir dalı olarak insanlar arasındaki menfaat çatışmalarını önleme ve teşkilatlanmış bir toplumda birlikte yaşamanın temel şartlarını koruma işlevini yerine getirir[1]. Diğer bir ifadeyle, ceza hukuku, suç adı verilen insan davranışının yapısını inceleyen ve buna özgü yaptırımlar öngören hukuk dalı olarak tanımlanabilir. Görüldüğü üzere ceza hukukuna anlamını veren iki olgu bulunmaktadır; suç ve yaptırım[2]. Suç, ceza normunun yasakladığı, tipe (suç kalıbına) uygun kasten ve taksirle işlenen hukuka aykırı haksız bir fiildir[3]. Yani suç, kanuni tipe uygun, hukuka aykırı kusurlu bir eylem olarak tanımlanabilir. Yaptırımlar ise cezalar ve güvenlik tedbirleridir. Ceza, suç karşılığında devlet tarafından uygulanan yaptırımdır[4].

Ceza hukuku, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ile korunması işlevlerinin ikisini birden bünyesinde toplayan bir hukuk dalıdır. Bu özelliğinin, ceza hukukunu siyasal iktidarların elinde bir araç konumuna getirdiği kuşkusuzdur. Ceza hukuku, liberal sistemlerde özgürlükçü, otoriter sistemlerde ise baskıcı çizgide gelişmektedir[5].

Ceza hukuku toplumsal yaşamı olanaklı kılmak amacıyla, toplumda korunmaya değer yararların ihlali durumunda ceza vasıtasıyla tepki göstermektedir. Geleneksel ceza adaleti de olarak adlandırılan cezalandırıcı adalet anlayışı, genellikle ceza olarak adlandırılan tarihi bir takım uygulamalarla sosyal adaletin gerçekleşeceğini kabul etmektedir. Başka bir ifadeyle cezalandırıcı adalet, ceza olgusuna suç nedeniyle bozulan eşitliğin sağlanması ve adaletin tesisi bakımından zorunlu bir unsur olarak bakmaktadır. Yani gerçekleşen haksızlık (suç) nedeniyle, hukuk düzeninin kişiler arasında oluşturduğu denge bozulmakta ve ceza vasıtasıyla bu dengenin yeniden tesis edilmesi için çalışılmaktadır[6].

Tüm hukuk kurallarının amacı, toplumsal düzeni sağlamaktır. Ceza hukukunun genel olarak amacı bireyin ve toplumun belirli hukuksal yararlarının korunmasıdır[7]. İnsanların birlikte barış içinde yaşamaları hukuk sayesinde mümkündür. Hukuk düzeninin bir parçasını oluşturan ceza hukukunu diğer dallardan ayıran en önemli özelliği, ceza hukuku kurallarına uyulmaması halinde, devletin ceza ve güvenlik tedbirleriyle zora başvurulmasıdır. Yani ceza yaptırımı zorla devlet tarafından uygulanır[8]. Ceza hukuku suç oluşturan fiillerin nelerden ibaret olduğunu, bu fiilleri gerçekleştirenlere hangi cezaların ve güvenlik tedbirlerinin uygulanacağını gösteren hukuk kurallarından oluşan bir kamu hukuku dalıdır. Suç, yasada yer alan tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu eylemdir. Suç ve ceza arasında zorunlu bir ilişki bulunmakta olup suçun olduğu durumlarda ceza ve/veya güvenlik tedbiri de bulunmaktadır. Bireyler için ceza hukuku bilincinin amacı suçun ve cezanın olmadığı veya en az olduğu bir toplumu gerçekleştirerek bireysel ve toplumsal gelişmeyi sağlamaktır. Çünkü ideal toplumlar suç oranı düşük toplumlardır.

Kanunilik ilkesi gereğince suç olarak tanımlanan eylemlere uygulanacak olan ceza ve güvenlik tedbirlerini içeren yaptırımları belirleyen kurallar bütününe ceza hukuku adı verilmektedir. Ceza hukuku toplumsal yaşamda meydana gelen ihlallerde en son uygulanacak olan hukuk dalı olup ihlaller karşınca yaptırımlar devreye sokularak toplumsal düzen, adalet ve kamu güvenliği sağlanmaktadır. Kanunilik ilkesi doğal bir ilke değildir. Cezai nitelikteki hukuk düzeninin işlevi, toplumun varlığını güvence altına almaktan, yani ortaklaşa hayatın temel ve kaçınılmaz şartlarını garanti etmekten ibarettir[9].

Ceza hukuku gibi suçlar da toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel koşullardan etkilenir. İlkel dönemlerde işlenen suçlar bugün işlenen suçlardan çok farklı nedenler ve amaçlarla işlenirdi. 18. yüzyılın sonundan itibaren kanlı suçlarda ve fiziksel saldırılarda azalma yaşanırken mülkiyete karşı suçlarda ise artış gözlenmiştir. 1900'lü yıllar, büyük kıtlık ve açlıkların yaşandığı yüzyıl olarak ekonomik nedenlerle işlenen suçların artmasına yol açmıştır. 20. yüzyılda savaş aleti ve makinelerindeki gelişmenin de etkisiyle savaşın siviller ve askerler üzerindeki yıkıcılığının artması sonucunda sistematik suçlar olan soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları işlenmiştir. Son yıllarda ise teknolojik ve bilimsel ilerlemenin doğurduğu ve tarihte ilk kez karşılaşılan organ ve doku ticareti suçları, çevreye karşı suçlar, trafik suçları, bilişim suçları ile eşitsiz gelişmenin küresel sonucu olarak göçmen kaçakçılığı gibi yeni suçlar işlenmeye başlamıştır. Kültürel, tarihsel ve sosyal özellikler, ülkedeki demokrasi kültürü ve hukukun gelişmişlik seviyesi, cezanın türünün ve miktarının belirlenmesini etkilemektedir. Cezanın türü ve miktarı, o toplumun o suça duyduğu tepkiden, devletin ve toplumun o suçtan algıladığı tehlikeden etkilenir. Örneğin kapitalizmin gelişmesiyle beraber mülkiyete yönelik suçlarda artış yaşanmış ve bu suçlar sertçe cezalandırılmıştır. Teknolojik dönüşümle, bürokrasinin büyümesiyle beraber suç biçimlerinde de değişiklik yaşanması olağandır. Her dönemde, toplumun ortak hayatı için zararlı sayılan fiiller yasaklanarak cezalandırılmaktadır[10]. Ancak bu yasakların, demokratik toplumun gereklerine uygun olması gerekmektedir. Suçların ve cezaların, ceza hukukunun evrensel ilkelerine uygun düzenlenmesi şarttır.

Hukuk devletinde ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar, Anayasa’ya aykırı olmamak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimlerini göz önüne alan suç politikasına göre belirlenir. Kanun koyucu, izlediği suç politikası gereği bazı fiilleri ceza hukuku alanından çıkarabileceği gibi korudukları hukuki yararları ve neden olduğu sonuçları esas alarak birtakım suçları farklı yaptırımlara da tabi kılabilir[11].

Ceza hukuku düzeni, hukuk düzeninin ayrılmaz bir parçasıdır. Ceza hukuku, niteliğinin bir gereği olarak bir kamu hukuku dalıdır. Ceza hukuku, hukuka uygun saymadığı eylemleri ceza veya tedbir ile yaptırım altına almaktadır. Diğer bir ifadeyle, ceza hukukunun konusu, genel bir anlatımla suçlar ve cezalardır. Toplumsal düzeni sağlama ve bireysel çıkarları koruma gereği, devleti, bazı davranışları yapma veya bunlardan kaçınma konusunda bireylere emirler vermeye ve bunlara uymayanlar için yaptırımlar öngörmeye yöneltmiştir. İşte ceza hukuku, bu yasaklar ile emirleri ve yaptırımları inceler[12].

Ceza hukuku, hangi hareketlerin toplumsal barışa karşı olan suçlar olduğunu belirler ve suçun hukuki sonucu olarak da ceza tehdidini öngörür[13]. Ceza hukuku kurallarının iki yönü vardır: Bunlardan birincisi bazı davranışların yasaklanması, yani suç haline getirilmesi; ikincisi ise, bu yasakları ihlal etmenin sonuçları, yani yaptırımıdır[14].

İnsanların en iyi bilmeleri gereken hukuk dalı, ceza hukukudur. Uygar bir toplumun ceza hukuku, insan haklarının teminatı olmak zorundadır. İnsanlık tarihi, insan haklarının teminatı olacak nitelikteki bir ceza hukukunun kaynağını, salt beşeri iradeye dayalı olan bir ceza hukuku olarak göstermiştir. Ceza hukukunun kaynakları, “doğrudan kaynaklar” ve “dolaylı kaynaklar” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğrudan kaynaklar, milletlerarası sözleşmeler, anayasa ve yasalardır. Dolaylı kaynaklar ise, mukayeseli hukuk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları, Anayasa Mahkemesi Kararları, Yargıtay Kararları ve doktrin’dir.

Ceza hukukunun temel hedefi ve işlevi, toplumsal değerleri ve bunlara dayalı her türlü insan hakkını korumak, saldırganlara yaptırım uygularken saldırganlık eğilimini taşıyanların tutumlarının eylem haline dönüşmesini de engellemek yani niyetlerinden vazgeçmelerini sağlamaktır. Ceza hukuku bunu yaparken aynı zamanda toplumu, devleti ve insanların birlikte barış içerisinde yaşamalarını sağlamayı yani kamu düzenini de korumayı teminat altına alır[15]. Ceza hukuku, insanların toplumda barış içerisinde yaşamalarına hizmet eden hukuki değerleri koruyarak üstlenmiş olduğu görevi yerine getirir[16]. Ceza hukuku üstlenmiş olduğu hukuki değerleri koruma görevini, ceza ve/veya güvenlik tedbirleri vasıtasıyla gerçekleştirir. Ceza failin, suç işlemek suretiyle ihlal ettiği bu değerlerin, toplumun barış içerisinde birlikte yaşaması için korunması gereken değerler olduğunun farkına varmasını sağlayan önemli bir araçtır[17]. Ceza hukukunun toplum için iki işlevi bulunmaktadır. Bunlardan birisi suçun işlenmesi halinde cezalandırma görevi, yani cezalandırıcı ya da cezalandırma işlevi olup diğeri ise cezalandırma işlevinin gerçekleşmesi sırasında toplumu koruyucu işlevidir[18].

Ortak sosyal yaşam, ancak sosyal ya da toplumsal barışın sağlanmasıyla gerçekleşir. Topluluk olmaktan çıkıp toplum haline gelmek, bireylerin dilediği gibi davranma özgürlüğünün sınırlanmasıyla mümkün olabilir. Sosyal düzen kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Ancak sosyal düzen tek başına sosyal barışı sağlamaya yetmez; liberal bir suç siyasetiyle düzenlenmiş bir ceza hukuku sistemi gerekir[19]. Diğer bir ifadeyle, ceza hukuku düzeni, korunan hukuki yararlar ve davranışlar arasındaki ilişkilerin, yani kişilerin hak ve özgürlükleri ile suç olarak ortaya çıkan davranışlarının sınırlandırılması olarak ortaya çıkmaktadır. Bireylere yönelik olarak ceza hukuku bilinci eğitimi verilerek, bireylerin kendi özgürlüklerinin başkalarının özgürlüklerinin başladığı noktada sona erdiğini bilmeleri ve eylemlerini buna göre biçimlendirmeleri sağlanarak bireylerde farkındalık oluşturulması amaçlanmalıdır.

“Özgürlük içinde ve onunla birlikte düzen” formülü ceza kanununa egemen olan suç siyasetinin temel ilkesi olmalıdır[20].Ceza hukuku sosyal düzenin ve sosyal barışın sağlanmasına katkıda bulunur. Ancak devlet her hareketi bir ceza yaptırımına bağlayıp, ceza verme yetkisini de istediği gibi kullanamaz; bu hakkı toplum kültürü ile uyumlu kullanmalıdır. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlamaların, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekir[21]. Ceza adaleti sisteminde faillerin sosyalleştirilerek iyileştirilmesi ön plana alınmalıdır ve suçlulara verilecek ceza ve/veya güvenlik tedbirinin somut olayın özellikleri göz önünde tutularak hem suçun hem de suçlunun içinde bulunduğu şartlarla ölçülü olmalıdır.

Ceza adaletinin temel amacı, barışı sağlamak, yaraları iyileştirmek ve zararları gidermek olmalıdır. Temel işlevi ise intikam alma değil barıştırma, uyuşmazlıkları devam ettirmek değil çözmek ve husumet içindeki tarafları ayırmak değil bir araya getirmek olmalıdır[22].

Ceza hukukunun amacı, cezanın fonksiyonları aracılığıyla bireysel ve toplumsal gelişmenin sağlanmasına ilişkin hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasıdır. Toplumda yaşayan tüm bireyler için ortak olan sosyal yaşamın çağdaş ve hukukun üstünlüğünü benimsemiş, demokratik toplumun gereklerine uygun olarak evrensel ölçütlerle güvence altına alınması, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin ilerlemesi ile uluslararası sözleşmelerden, Anayasadan ve yasalardan kaynaklanan hakların sağlanması ceza hukukunun temel hedefidir. Sosyal barışı amaçlayan hayat, liberal suç siyaseti kapsamında ve evrensel standartlarda hukuk güvenliğine dayalı, toplumdaki tüm gerçek kişilerin kendilerini etnik, siyasi ve felsefi inanç, dinsel, mezhepsel ve kültürel olarak ifade edebilecekleri bir özgürlük alanı ile farklılıkları zenginlik olarak kabul eden bir yaşam biçimidir. Ceza hukuku, gerçek veya tüzel kişilerin Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile belirlenerek teminat altına alınan maddi ve manevi menfaatleri ile suç oluşturan davranışlar arasında eşit ve adil bir düzen sağlayarak toplumsal barışı amaçlamaktadır. Diğer bir ifadeyle ceza hukuku, cezanın bireysel ve genel önleyici ve/veya caydırıcı fonksiyonları vasıtasıyla, demokratik bir hukuk devletinin temel ilkeleri ışığında, özgürlük ve eşitlik temelinde barış içerisinde, insan onuruna yakışan bir şekilde bireysel ve toplumsal gelişmeyi sağlayıcı hukuki, vicdani ve insani bir düzeni sağlamaktadır.

Ceza kanunları bireysel ve toplumsal gelişmeyi önceleyen hükümleri içeren bir suç siyaseti benimsenerek hazırlanmalıdır. Suçla korunan hukuki değerler ile kamu düzeni ve güvenliği arasında bir denge oluşturulmasının hedeflenmesi çok önemlidir. Mağdur ve failin insan olduğu, suç ile bozulan toplumsal barışın yeniden oluşturulmasında mağdurun zararının giderilmesi ile tarafların suçlar ve cezalar ile tüm sonuçları hakkında bilgilendirilmesi suç ve suçlu ile mücadelede etkin ve faydalı sonuçlar doğurabilecektir. Yasaların demokratik toplumun çağdaş değerlerini içeren, ceza hukukuna egemen ilkeler ışığında ve ideolojik dayatmaların dışında hükümlerden oluşması gerekir. Siyasal ve sosyal baskıların ötesinde hukuk devletinin ışığında, insan haklarına saygılı, insanı yeniden sosyalleştirebilecek, kamu düzeni ve toplum güvenliğini korumayı amaçlayan liberal bir suç siyasetinin ürünü olmalıdır.

DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

---------------

[1] Zafer, Hamide, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayıncılık, 3. Bası, İstanbul 2013, s. 5.

[2] Özbek, Veli, Özer/Kanbur, Mehmet, Nihat/Doğan, Koray/ Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s. 49.

[3] Artuk,Mehmet, Emin/Gökcen, Ahmet/ Yenidünya,A, Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, 5. Baskı,Ankara 2011, s. 226.

[4] Centel, Nur, Cezanın Amacı ve Belirlenmesi, Prof. Dr Turhan Tufan Yüce’ye Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir 2001, s. 337.

[5] Centel, Nur/Zafer, Hamide/Çakmut, Özlem, Yenerer, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul 2014, s. 4.

[6] Bkz. Çetintürk, Ekrem, Onarıcı Adalet ve Ceza Adalet Sisteminde Uzlaştırma, Adalet Yayınevi, Ankara 2017, s. 632.

[7] Heinrich, B, Ceza Hukuku Genel Kısım I, Editör, Ünver,Yener (çev. Hakeri,Hakan/Ünver, Yener/Özbek, Veli Özer /Çakmut,Özlem Yenerer /Erman, Barış /Doğan, Koray/Atladı, Ramazan Barış/Bacaksız,Pınar /Tepe,İlker) Adalet Yayınevi, Ankara 2014, s. 5.

[8] Demirbaş, Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2013, s. 51.

[9] Toroslu, Nevzat, Ceza Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 2005, s. 5.

[10] Aydın, s. 87.

[11] AYM’nin 15.05.2019 tarihli, 2018/151 esas ve 2019/36 sayılı kararı.

[12] Centel, Nur/Zafer, Hamide/Çakmut, Özlem, Yenerer, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 9. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul 2016, s. 3.

[13]Jescheck, H-H/Weigend, Thomas, LehrbuchdesStrafrechts, AllgemeinerTeils, 5.Auflage, Berlin 1996, s. 10.

[14] Demirbaş, s. 51.

[15] Dönmezer, Sulhi, “ TCK Tasarısı Hakkında”, Ord. Prof.Dr. Sulhi Dönmezer Armağanı, TCHD ve Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, Ankara 2008, s. 167.

[16] Ünver, Yener, Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değer, Ankara 2003, s. 436.

[17] Koca, Mahmut/Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler , 8. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2008, s. 33.

[18] Özbek ve diğerleri, s. 49.

[19] Özbek ve diğerleri, s. 48.

[20] Dönmezer, s. 168.

[21] Özbek ve diğerleri, s. 48-49.

[22] Wright, The Paradigm of Restorative Justice, s. 1 (akt- Çetintürk, s. 658).