Genel bir ifadeyle ve de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararında da yeraldığı şekliyle Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır. Bilezik, küpe, yüzük, kolye, broş, gerdanlık türünde takılarda ziynet eşyası statüsünde değerlendirilmekte ve kabul görmektedir. (Gençcan; Ziynet ve Eşya Alacağı Davaları Kitabı s.55-56)

Ziynet eşyaları ; Medeni kanun çerçevesinde kişisel mal olarak kabul edilmiş olup ziynet eşyaları üzerinde tasaruffta bulunma hakkı eşlere aittir.

Ülkemizdeki düğün törenlerine katılan eş, dost, akraba, yakın çevre ; evlilik akdini gerçekleştiren eşlere mutlu günün anısına ve bir nebze olsun maddi destekte bulunmak adına  ziynet eşyası, çeyrek-yarım altın, para gibi bir takım hediyeler vermektedir. Hatta ve hatta gelenekselleşmiş haliyle düğün törenlerinde bu hediyeler için özel bir zaman dilimi ayrılarak “ asım takım töreni “ yapılmaktadır. Devam eden evliliklerde düğünde takılan bu takılar kimi zaman eşler tarafından kullanıla gelmekte kimi zamanda  eşlerin veya eşlerden birinin gerçekleştireceği bir mal ediniminde, bir tasarrufta, bir hastalığın tedavisinde kullanılabilmektedir. Hatta gündelik ihtiyaçlar için dahi örneğin kadın eş takılan takılardan bir kısmını paraya çevirip ihtiyaçların giderimi için tasarrufta bulunabilmektedir.

Ülkemizde ziynet eşyaları ile ilgili sorun genelde boşanma aşamasında veya sonrasında  ziynet eşyalarının iadesi, ziynet eşyaları sebebiyle doğan alacaklarda, düğünde takılan ziynet eşyalarının hangisinin kime ait olduğu,kimin iade konusunda hukuki sorumluluğunun olduğu ve  nekadar olduğu noktasında toplanmaktadır.

Bugüne kadar ziynet eşyaları ile ilgili  devam eden hukuki ihtilaflarda Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarına göre kural olarak ; düğünde takılan ziynet eşyaları , para, altın vs  ile ilgili olarak “kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılacağı  ve artık onun kişisel malı niteliğini kazandığı, iade edilmeme koşuluyla verildiği kanıtlanmadıkça da ; ziynet eşyalarının  koca tarafından borçları için bozdurulup harcanmasının kocayı  iade borcundan kurtarmayacağı” kabul görüyordu. Gelin veya damattan hangisinin ailesi veya yakınları tarafından verildiğine bakılmaksızın ziynet eşyasının tümünün kadının kişisel malı olduğu yönündeki kararlar da sıkıntı yaratıyordu.

Bugüne kadar istikrar kazanmış Yargıtay kararlarının aksine 04 Mart 2020 tarihinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konuya ilişkin vermiş olduğu kararda ise; Kadına özgü ziynet eşyaları  tanımlaması  yapılarak “Kadına özgü ziynet eşyalarının; eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı  ve artık onun kişisel malı niteliği kazanacağı” vurgulanmıştır. Kısa ve öz ifade edilmesi gerekirse YHGK Kararıyla “ Ziynete İlişkin Genel İlke” belirlenmiştir. Düğünde takılan diğer çeyrek-yarım-tam altın, para türünden takılar içtihat kapsamı dışında bırakılmıştır.

Bu kararın devam eden ve de bundan sonra ortaya çıkacak ziynet eşyalarıyla ilgili hukuki uyuşmazlıklarada da olumlu katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Türk Medeni Kanunu’nun genel gerekçesinde de , aile hukukuna ilişkin yapılan yasal değişikliklerin cinsiyet eşitliğini sağlamak için  yapıldığı belirtilmektedir. Bilindiği üzere 4721 sayılı yasada mülga 743 sayılı yasada yeralan erkeği aile birliğinin reisi ve temsilcisi olarak kabul eden hükümlere yer verilmemiştir ; bunun yerine aile birliğini eşlerin birlikte yönetecekleri ve temsil edecekleri TMK 186/2 ve TMK 188/1 hükümlerine yerverilmiştir. Bunun yanında  TMK. m. 186/3’te de  “eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacakları” hükmü getirilmiştir.Bu çerçevede bakıldığında önceki verilmiş olan kararlar  kim tarafından gelin veya damada takılırsa takılsın tüm takı ve ziynet eşyalarının  hiçbir ayrıma tabi tutulmadan geline ait olacağı ve kişisel mal sayılacağı , bunların evlilik birliğinin devamında kullanımının da iade yükümünden kurtarmayacağı kanundaki arzettiğimiz hükümlerle de çelişmekteydi. Yine takıyı takan kişinin iradesini de gözardı etmekteydi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu ve yayınlanan kararını adil ve hakkaniyete uygun değerlendiriyor, uyuşmazlıklara olumlu katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

>> İlgili karara ulaşmak için TIKLAYINIZ