28 Şubat Darbesi davasının 49.duruşması geride kaldı.

Duruşmada yaşananlar, sanıkların cevapları, sanıklardan İ. Hakkı Karadayı dışındaki sanıklar arasındaki dayanışma basına kısmen yansıyor. Medyanın habere değer gördüğü konular öne çıkıyor. Ama ceza yargılaması yönünden dikkate değer bazı hususlar şimdilik arka planda kalıyor.
49.duruşmada dikkatlerden kaçan ancak sesli kayıt sistemiyle tutanaklara geçen önemli bir açıklama vardı.

Çapraz sorgusu devam eden dönemin Genelkurmay Başkanı İ.Hakkı Karadayı soruların ekseriyetine cevap vermezken, sanıklardan psikolojik harekât proje subayı Ali Can Türk’ün “BÇG’nin irticanın resmini çıkarmak üzere kurulmuş bir grup olduğunu bilmiyor musunuz” sorusuna “detaylı bilgim yok” cevabını verdi. Daha sonra cenaze başında sorulanı andıran bir soru geldi: “Çevik Bir’i nasıl bilirsiniz ? Cuntacı mı ? Genelkurmay adına yazılan yazılarda mutlaka sizin imzanız mı olması gerekir” sorusuna Karadayı’nın cevabı yapılan hukuksuzlukları ikrar anlamına geliyordu.
Karadayı; “ prensip emirlerinde mutlaka benim imzam olması gerekir. Yönerge bunu amirdir. Yetki ihlali olmuştur” dedi.

28 Şubat Darbesi davasının bir numaralı sanığı, dönemin Genelkurmay Başkanı İ.Hakkı Karadayı mahkeme huzurunda TSK’nın yetki ihlali yaptığını itiraf etmiştir.

Savunmasının bütününde ise, yetki ihlali yapan Batı Çalışma Grubunun kanunsuz bir işlem yapmadığını, ancak kendisinin yapılanlardan bilgisi olmadığını ifade etmiştir.

Karadayı’ya mağdur ve müşteki vekillerinin yönelttiği ve cevapsız kalan sorulardan ziyade BÇG’nu ben kurdum diyen Çetin Doğan, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Ali Can Türk ve sanık vekillerinin  soruları bunalttı diyebiliriz. Sanık vekilleri yazışma örnekleri, ıslak ,imzalı belgeleri örnek göstererek “nasıl haberiniz olmaz” diye zorladılar.

Çetin Doğan’ın Karadayı için ‘yaşlı ve hasta hatırlamayabilir geçmiş olsun’ sözleriyle bunadığını ima etmesi söyleyebilecekleri son sözüdür diyebiliriz.
Savunmanın temel argümanı şu; ‘28 Şubat darbe değildir, Genelkurmay Başkanı İ.Hakkı Karadayı’nın emir ve talimatıyla BÇG kurulmuştur, TSK’nin hiyerarşik yapısına uygun olarak irticanın önlenmesi için yasal görevlerini yapmıştır.’

Karadayı, “BÇG’den haberim yok, yetki ihlali olmuştur” diyerek, diğer sanıkların savunmalarını geçersiz hale getirmektedir.
Sanıklarla Karadayı arasındaki yazılı talimat tartışmaları bir hususu daha ortaya çıkardı. Sanıklardan Erol Özkasnak bir açıklama yaptı. Özetle şöyle: Genelkurmay Başkanı kırmızı mürekkepli kalemle, ikinci başkan yeşil kalemle imza atar. Orijinal imzalı evrak arşivde saklanır. Kuvvet komutanlıklarına ve alt birliklere gönderilen talimatlar ise bu orijinal imzalı belgeye dayanarak Genelkurmay başkanı adına düzenlenerek gönderilir. Arşivde bulunması gereken ancak bulunamayan bu dosyalar mahkemeye getirilebilseydi olaya açıklık getirirdi.

Deliller tam anlamıyla toplanmadan, en önemli deliller dosyaya getirtilmeden dava konusu maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının zorluğu ortada. Delillerin karartılmasını önlemek, Ceza Muhakemesi Kanununda tutuklama gerekçeleri arasında yer aldığını düşündüğümüzde, 28 Şubat Darbesi sanıklarının henüz deliller toplanmadan ekseriyetle tahliye edilmelerinin isabetli olmadığı ve çok tartışılacağını söyleyebiliriz.

Her şeye rağmen, 28 Şubat Darbesi’nin yargı önüne getirilmesinin ülkemizde demokrasi ve hukuk devletinin yerleşmesi bakımından son derece önemli bir tarihi süreç olduğunu ifade etmeliyiz.
Yargılama devam ediyor. Beklenen adil bir yargılama, adil bir karar.