TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CANAN BARAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/1188)

 

Karar Tarihi: 5/10/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Canan BARAN

Vekili

:

Av. Süleyman BİLGİÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.

3. Başvurucu, Batman Belediyesi (Belediye) bünyesinde sözleşmeli eğitmen olarak çalışmaktadır. Başvurucunun iş sözleşmesi, hizmetlerine ihtiyaç kalmaması gerekçe gösterilerek tek taraflı olarak 24/11/2016 tarihinde feshedilmiştir.

4. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle 19/12/2016 tarihinde Batman İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 17/4/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun sözleşmesinin yıllık olarak yapıldığı, idarenin sözleşmeyi yenileme konusunda takdir yetkisinin bulunduğu gibi sözleşme süresi dolmadan da fesih nedenlerinin oluşması hâlinde sözleşmeyi feshedebileceği, ayrıca idarenin yargı kararı ile davacıyı istihdam etmeye zorlanamayacağı ifade edilmiştir. Kararda son olarak; İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliğinin düzenlediği raporda, başvurucunun bölücü terör örgütü ile irtibatlı ve/veya iltisaklı kişiler arasında yer aldığının belirtilmesi nedeniyle davalı idare bünyesinde çalışmasının güvenlik açısından sakıncalı olabileceği vurgulanmıştır.

5. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 11/10/2017 tarihinde, Mahkeme kararının usul ve hukuka uygun olduğundan bahisle başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir. Danıştay 12. Dairesi 18/10/2018 tarihinde, Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğunu belirterek başvurucunun temyiz talebinin reddi ile kararın onanmasına oyçokluğuyla karar vermiştir. Karşıoy gerekçesinde; başvurucunun kardeşi hakkında terör örgütü ile irtibatlı ve/veya iltisaklı kişiler arasında yer aldığına ilişkin bir kısım hususlar olmasından dolayı sözleşmesinin feshedilmesi karşısında ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi gereği, başvurucunun bu durumdan sorumlu tutulamayacağı ve anılan göreve devam etmesinde başvurucunun şahsı açısından bir engel bulunmadığı ifade edilmiştir. Karşıoy gerekçesinde ayrıca, idarenin iş sözleşmesi yapma ve sözleşmeyi sona erdirme konusunda takdir yetkisinin bulunduğu, ancak bu takdir yetkisinin kullanılmasının mutlak ve sınırsız olmayıp kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğu, başvurucunun görevde başarılı olmadığına ve hizmetine ihtiyaç duyulmadığının somut bilgi ve belgelerle ortaya konulamadığı, feshin haklı bir nedene dayanmadığı belirtilmiştir.

6. Başvurucu, nihai hükmü 21/12/2018 tarihinde öğrendikten sonra 3/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, iş akdinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Bakanlık görüşünde; başvurucunun 1/10/2019 tarihli Belediye Meclisi kararıyla sözleşmeli ekonomist olarak yeniden istihdam edildiği, bu hususun başvurucunun mağdur sıfatının devam edip etmeyeceği noktasında dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Görüşte ayrıca, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede görüşte verilen tespit ve değerlendirmelerin dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında; bireysel başvuru formunda belirttiği ihlal iddialarını tekrarlamıştır.

10. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Mustafa Önal, B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).

13. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).

14. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır.

15. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).

16. Ancak işçi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği, dolayısıyla işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak alınacak tedbirler bakımından basit bir şüphenin yeterli olmayacağı, bu durumun somut olgularla desteklenmesi gerektiği açıktır. Gerek işveren gerekse yargı organları tarafından açıklanan nedenlerin işveren ile işçi arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ortaya koyacak ve ikna edecek yeterlilikte olması gerekir (C.A. (3), § 125; Ayla Demir İşat, § 133).

17. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenmese de Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere (benzer yönde Yargıtay kararları için bkz. C.A. (3), §§ 46-56; Ayla Demir İşat, §§ 52-62) şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir (Delil Metin, B. No: 2019/1419, 18/1/2023, § 32).

18. Öte yandan uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda çalışandan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmaması halinde alınan tedbirin Anayasa'nın 15. maddesi bağlamında da söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilebilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).

19. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması ve alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınması; kişilerin ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması gerekir (Ayla Demir İşat, § 160).

20. Somut olaydaki feshin gerekçesi, Belediye tarafından başvurucunun hizmetine ihtiyaç bulunmadığı şeklinde belirtilmiştir. Mahkemece başvurucunun sözleşmeli olarak görev yaptığı, Belediyece iş sözleşmesinin her zaman tek taraflı olarak feshedilebileceği, başvurucunun bölücü terör örgütü ile irtibatlı ve/veya iltisaklı kişiler arasında yer aldığı vurgulanmıştır.

21. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinin nedeni, sözleşmeli olarak çalışması nedeniyle istenildiği zaman tek taraflı olarak fesih işleminin gerçekleştirilebileceği, başvurucunun hizmetine ihtiyaç kalmaması olarak gösterilmiştir. Yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce de başvurucunun terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olduğu ve Belediye bünyesinde çalışmasının güvenlik açısından sakıncalı olabileceği gerekçesine yer verilmiştir. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce başvurucunun daha sonra Belediyede istihdam edildiği de gözetildiğinde, hizmetine ne şekilde ihtiyaç kalmadığına ilişkin gerekçeye yer verilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan Mahkemece başvurucunun terör örgütüyle irtibatı veya iltisakının somut olarak ne olduğuna, hakkında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma bulunup bulunmadığına dair bir gerekçeye de yer verilmemiştir.

22. Bu itibarla öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyecektir.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında alınan ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

III. GİDERİM

24. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 250.000 TL maddi ve 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

26. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Batman İdare Mahkemesine (E.2016/1469, K.2017/581) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesine (E.2017/10459, K.2017/5976), Danıştay Onikinci Dairesine (E.2018/894, K.2018/4356) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.