TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLYAS AVCI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/22532)

 

Karar Tarihi: 7/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

İlyas AVCI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumuna ait nakil aracı içinde uzun süre, tek başına ve havalandırma olmadan bekletilme nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Silahlı terör örgütüne üye olma başta olmak üzere çeşitli suçlardan hapis cezasına çarptırılan başvurucu, Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümözlü olarak tutulmaktadır. Başvurucu 18/3/2019 tarihinde kuruma ait nakil aracıyla Tarsus Devlet Hastanesine getirilmiş ve araç içinde bekletilmiştir.

3. Başvurucu 20/3/2019 tarihli dilekçeyle tarih/mekân bilgisi de vererek, hastanede nezarethane bulunmasına rağmen kilitli araç içinde elleri kelepçeli olarak, uzun süre bekletilmek suretiyle insanlık dışı muameleye tabi tutulduğunu, kamera kayıtlarının incelenmesi gerektiğini belirtmiş; ilgili kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı -Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla- herhangi bir araştırmada bulunmadan, inceleme yapmadan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 158. maddesinin(6) numaralı fıkrası uyarınca iddianın soyut ve genel nitelikte olduğu, herhangi bir suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle 28/3/2019 tarihinde soruşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun yaptığı itiraz Tarsus 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından itiraza konu karardaki gerekçenin yeterli olduğu ifade edilerek 31/5/2019 tarihinde reddedilmiştir.

4. Başvurucu 18/6/2019 tarihinde kesin hükmü öğrenmesinin ardından 24/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

5. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

6. Başvurucu; daha önce de sağlık kurumuna götürüldüğünü, normal uygulamanın hastane nezarethanesinde bekletilmesi olduğunu ancak somut olayda keyfî olarak havalandırma olmadan tek başına nakil aracında uzun süre bekletildiğini, bu durumun kötü muamele teşkil ettiğini, Başsavcılığın da araştırma yapmadan, ifade almadan hukuka aykırı karar verdiğini belirterek etkili başvuru ve adil yargılanma hakları ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca adli yardım talebinde de bulunmuştur. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde öncelikle olaya ilişkin sürece, konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadına yer verilmiş; adli makamların ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren maddi ya da hukuki neden bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, karşı beyanda bulunmamıştır.

7. Başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir. Başvuru, süreç içinde olayın esasına dair hiçbir belirleme yapılmaması ve başvurucunun iddiaları dikkate alındığında kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında incelenmiştir.

8. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

9. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi de yüklemektedir. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmesi, olayı çevreleyen tüm şartların aydınlatılması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması ve soruşturmanın özenle yürütülmesi gerekir. Kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma hızlı ve derinlikli yürütülmeli; yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalıdır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013). 5271 sayılı Kanun'un 158. maddesinin (6) numaralı fıkrasında şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.

10. Ceza infaz kurumunda hükümözlü olarak tutulan başvurucunun iddiası sağlık kurumuna götürüldüğünde hastane nezarethanesi yerine keyfî olarak nakil aracı içinde havalandırma olmadan elleri kelepçeli vaziyette uzun süre tutulmasına yönelik olup söz konusu iddia kötü muamele yasağına işaret etmektedir. Başvurucunun ceza infaz kurumunda mahpus olarak bulunması nedeniyle iddiasına ilişkin delillere ulaşmasının zor olduğu ve ispat külfetinin kendisine bırakılmasının orantısız olacağı açıktır. Bununla beraber iddiayı aydınlatmakla görevli olan Başsavcılığın kararında başvurucunun sağlık kurumuna hiç götürülmediğine, nakil aracına konulmadığına ilişkin bir belirleme yoktur. Dolayısıyla nakil aracı ile sağlık kurumuna götürüldüğü hususunda tereddüt bulunmayan ve bu sırada Anayasa'nın 17. maddesine aykırı olarak kötü muameleye tabi tutulduğunu detaylandırarak ileri süren başvurucunun iddiasının savunulabilir olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

11. Başsavcılığın 5217 sayılı Kanun'un 158. maddesi uyarınca suç teşkil etmediği ilk bakışta anlaşılan veya soyut şikâyetler için soruşturma yapmadan karar vermesi mümkündür. Ancak verilecek bu kararın da şikâyetin neden kanunda belirtilen nitelikte olduğunun gerekçelendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. Başvurucunun somut bir biçimde olay örgüsünü aktararak ve tarih/mekân bilgisi vererek ileri sürdüğü kötü muamele iddiası bakımından şikâyetin neden soyut olarak nitelendiği, neden suç unsuru bulunmadığı Başsavcılık kararında açıklanmamıştır. Olayı/şikayeti 5217 sayılı Kanun'un 158. maddesinin (6) numaralı fıkrası kapsamında görerek tanık dinleme, ifade alma, kamera kaydı incelemesi gibi olayın araştırılmasına yönelik hiçbir girişimde bulunmayan Başsavcılığın, 28/3/2019 tarihli kararında 5217 sayılı Kanun'un 158. maddesinin ilgili fıkrasını soyut olarak tekrar etmek suretiyle olaya ilişkin bir belirleme yapmadan hükme ulaştığı gözlenmiştir.

12. Bu bağlamda somut bir biçimde tarih ve mekân bilgisi verilmesi suretiyle ileri sürülen kötü muamele gibi ciddi bir iddiaya ilişkin olarak hiçbir araştırmada bulunulmadan, şikayetin neden soyut olduğu ve/veya suç unsuru bulunmadığı açıklanmadan soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında etkili bir soruşturma yürütülmesi yönündeki gereklilik ile bağdaşmadığı açıktır. Bu nedenle kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yıldız SEFERİNOĞLU bu sonuca katılmamıştır.

III. GİDERİM

14. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 150.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

15. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

16. Somut sürece ilişkin olarak kötü muamele iddiası bağlamında yargı makamlarınca henüz hiç bir belirleme yapılmadığından ve yeniden yapılacak soruşturmanın olayın aydınlatılması suretiyle etkili bir giderim sağlayacağı değerlendirildiğinden bu aşamada tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNAOYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında etkili ceza soruşturması yürütülmesi (usul) yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU'nun karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın birer örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına (İhbar Dosya No: 2019/153, K.2019/168) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/2/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Başvurucu; daha önce de sağlık kurumuna götürüldüğünü, normal uygulamanın hastane nezarethanesinde bekletilmesi olduğunu ancak somut olayda keyfî olarak havalandırma olmadan tek başına nakil aracında uzun süre bekletildiğini, bu durumun kötü muamele teşkil ettiğini, Başsavcılığın da araştırma yapmadan, ifade almadan hukuka aykırı karar verdiğini belirterek etkili başvuru ve adil yargılanma hakları ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Çoğunluk tarafından, "bu bağlamda somut bir biçimde tarih ve mekân bilgisi verilmesi suretiyle ileri sürülen kötü muamele gibi ciddi bir iddiaya ilişkin olarak hiçbir araştırmada bulunulmadan, şikayetin neden soyut olduğu ve/veya suç unsuru bulunmadığı açıklanmadan soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında etkili bir soruşturma yürütülmesi yönündeki gereklilik ile bağdaşmadığı açıktır. Bu nedenle kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine" şeklindeki kararına katılmıyorum. Şöyle ki;

3. Bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu manada muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler de önem taşımaktadır. (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).

4. Somut olayda başvurucu, sağlık kuruluşunda muayene sırası gelinceye kadar geçen süre zarfında sevk aracında bir süre bekletilmiştir. Sevk aracında kalabalık olmadan tek başına beklediğini başvurucu bizzat kendisi ifade etmektedir. Bununla birlikte başvurucu, bu durumun fiziki ve ruhsal sağlığı üzerindeki etkisinden söz etmemiştir. Buna ilişkin bir delil de sunmamıştır. Başvurucu muayene edilmediğini de söylememektedir. Ayrıca bekletilme süresi de nispeten kısadır.

5. Bu koşullar altında başvurucunun, maruz kaldığı muamelenin kötü muamele yasağı kapsamında inceleme için gerekli olan asgari eşiği aşmadığını düşündüğüm için başvurucu hakkında Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine dair çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.

Üye

 Yıldız SEFERİNOĞLU