Olaylar

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı esas alınarak başvurucu Partinin farklı il ve ilçelerdeki teşkilatlarının süresi içinde kongrelerini iki defa üst üste yapmadıkları gerekçesiyle, ilgili kaymakamlıklar ve valilikler tarafından sulh hukuk mahkemelerinde dava açılmış ve teşkilatların kendiliğinden sona erdiğinin tespiti talep edilmiştir. Sulh hukuk mahkemeleri, davaları kabul ederek ilgili il veya ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar vermiştir. Anılan kararlara karşı yapılan istinaf başvuruları bölge adliye mahkemelerince kesin olarak reddedilmiştir.

İddialar

Bir siyasi parti olan başvurucu, süresi içinde il ve ilçe kongrelerini yapmayan ilgili teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesi nedeniyle siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi, daha önce bir siyasi partinin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespiti talebini incelemiştir. Bu kararda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da siyasi partilerin dağılma durumunun tespiti taleplerinin karara bağlanmasının Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğunu belirterek ilgililerin bu isteğin yerine getirilmesi için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunması gerektiğini belirtmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesinde bahsedilen ilgililerin siyasi partilerin hukuki ve mali sorumluluk sahibi yasal temsilcileri ile siyasi partilerin kapatılması davasını açmak ve sicil dosyalarını tutmakla görevli olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı olduğunu ifade etmiştir (AYM, E.2015/2 (D. İş), K.2016/4,§10).

Öte yandan bazı kaymakamlıkların siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespit edilmesi talebi ile Anayasa Mahkemesine yaptığı başvurularda, kaymakamlıkların siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının dağılma hâllerinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sona erdiğinin tespitini talep etme yetkilerinin bulunmadığı belirtilmiştir.

Özetle 4721 sayılı Kanun’un 87. maddesinde bahsedilen ilgililer, siyasi partilerin hukuki ve mali sorumluluk sahibi yasal temsilcileri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıdır. Bu kişilerin talebi üzerine siyasi parti tüzel kişiliğinin tamamına yönelik dağılma hâlinin tespitine karar verme yetkisi ise münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir.

Somut başvuruda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı üzerine, kaymakamlıklar ve valiliklerin başvurucu Partinin il ve ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitini sulh hukuk mahkemelerinden talep ettiği, sulh hukuk mahkemelerinin de bu talepleri karara bağladığı görülmüştür. Kamu makamlarının gerek 2820 sayılı Kanun'un 3. maddesi kapsamında siyasi parti tüzel kişiliklerinin teşkilatlarla bir bütün olduğunu, gerek 4721 sayılı Kanun'un 87. maddesinde "her ilgili" ifadesinin kaymakamlık ve valilikleri kapsamadığını dikkate almaksızın karar verdiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda, anılan hükümlerin amacını aşan, genişletici ve öngörülemez bir şekilde yorumlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu değerlendirmeler ışığında başvuruya konu tespit kararlarının kanunilik şartını karşılamadığı kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2019/30833)

 

Karar Tarihi: 27/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 10/1/2024-32425

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Gülsüm Gizem GÜRSOY

Başvurucu

:

Halkın Kurtuluş Partisi

Vekilleri

:

Av. Sait KIRAN

 

 

Av. Tacettin ÇOLAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, süresi içinde il ve ilçe kongrelerini yapmayan bir siyasi partinin ilgili teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesi nedeniyle siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu süresi içinde Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

4. Birinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) günümüzde faaliyetlerini sürdürmekte olan siyasi bir partidir. Başvurucunun Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde teşkilatı bulunmaktadır.

7. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Sicil Bürosu 29/11/2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığına "Siyasi Parti Kongreleri" başlıklı bir yazı göndermiştir. Yazının ilgili kısmı şöyledir:

"... 2820 sayılı Kanun'un 7. maddesi siyasi partilerin teşkilatlarını saymış, aynı Kanun'un 19. 20 ve 21. maddeleri de il ve ilçe teşkilatlarının oluşumu ve seçim usullerini açıklamıştır. Anılan Kanun ... siyasi partilerin her kademedeki kongrelerini en fazla 3 yılda bir yapmak zorunda olduğunu göstermiştir... Partilerin her kademedeki kongrelerin zamanında yapılıp yapılmadığının takibi Başsavcılığımızın görevleri arasında olmakla birlikte, bu hususta İçişleri Bakanlığı'na da bilgi verileceği hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan 2820 sayılı Kanun'un 121. maddesi 'Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanunu'nun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri, siyasi partiler hakkında da uygulanır' biçimindedir. Bu maddenin atıf yaptığı 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 36. maddesi de Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Kanun'un hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir. Derneklerin kendiliğinden sona erme halleri 4721 sayılı Kanun'un 87. maddesinde düzenlenmiş, bu durumların varlığı halinde her ilgilinin sulh hakiminden, derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini isteyebileceği öngörülmüştür.

Bu açıklamalarla birlikte il ve ilçe teşkilat kongrelerini süresinde yapmayan veya üst üste yapmayan partinin o yerlerdeki teşkilatları kendiliğinden fesih edilmiş sayılmayacağı ancak o il ve ilçe parti organlarında görev alanların görevleri sona ereceği gözetilerek;

Bakanlığınıza bağlı mülki amirler vasıtasıyla,

1-Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerimizin kuruluşunu gerçekleştirdikleri il ve ilçe teşkilatlarının mevcudiyetlerinin kanunun emrettiği biçimde devam edip etmediğini belirlemek amacıyla bu teşkilatlarda yapılması zorunlu genel kurulların süresinde yapılıp yapılmadığının bundan böyle de titizlikle takip edilmesi,

2- İl ve ilçe kongrelerinin Kanun ve parti tüzüğünün belirttiği sürede yapılmadığının tespit edilmesi halinde 2820 sayılı Kanun'un 106. maddesi uyarınca Başsavcılığımıza bilgi verilmesi,

3- Ayrıca Başsavcılığımız kayıtlarına ve mevcut duruma göre 2820 sayılı Kanunun 19. ve 20. maddeleri ve parti tüzükleri uyarınca olağan genel kurullarını iki defa üst üste yapmayan ... Siyasi parti il ve ilçe teşkilatlarının 2820 sayılı Kanun 121. maddesi gözetilerek 5253 sayılı Kanun'un 36. maddesi aracılığıyla 4721 sayılı Kanun'un 87. maddesi uyarınca kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitinin kongrenin yapılmadığı yer Sulh Hukuk Mahkemesinden istenilip karar kesinleştiğinde dava sonucunun Başsavcılığımıza bildirilmesi..."

8. Anılan yazı esas alınarak başvurucu Partinin farklı il ve ilçelerdeki teşkilatlarında kongrelerini süresi içinde iki defa üst üste yapmadıkları gerekçesiyle ilçeler bakımından o yer kaymakamlıkları, iller bakımından o yer valilikleri tarafından sulh hukuk mahkemelerine dava açılmış ve teşkilatların kendiliğinden sona erdiğinin tespiti talep edilmiştir.

9. Sulh hukuk mahkemeleri davaları kabul ederek ilgili il veya ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar vermiştir. Gerekçeli kararların ilgili kısmı şöyledir:

"...2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 121. maddesi gereğince Türk Medeni Kanunu ile Dernekler Kanunu'nun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri siyasi partiler hakkında da uygulanır. 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 36. maddesinde ise kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 87/5. maddesinde derneklerin kendiliğinden sona erme halleri düzenlenmiş olup, bu durumların varlığı halinde ilgililerin sulh hukuk hakiminden derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini isteyeceği öngörülmüştür.

Bu nedenle, tüm yasal düzenlemeler karşısında siyasi parti ilçe teşkilatının kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespiti görevinin de Sulh Hukuk Mahkemelerine ait olduğu kabul edilmek suretiyle, Halkın Kurtuluş Partisi ... İl Teşkilatı ve İlçe Teşkilatlarının evraklarının incelenmesinde; ... 2820 sayılı yasanın 121/1. maddesinin yollaması ile 4721 sayılı yasanın 87. maddesine göre öngörülen olağan genel kurul toplantısının 2 defa üst üste yapılmaması karşısında İl ve İlçe Teşkilatı kongrelerini süresinde yapmayan davaya konu İl ve İlçe Teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar vermek gerekmiştir..."

10. Anılan kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemelerince istinaf başvurularının esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir.

11. Başvurucu, tüm başvurular yönünden süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat

12. 22/4/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Siyasi partiler, Anayasa ve kanunlara uygun olarak; Cumhurbaşkanı, milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır."

13. 2820 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Siyasi partilerin teşkilatı; merkez organları ile il, ilçe ve belde teşkilatlarından ... ibarettir."

14. 2820 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... İl kongresi, büyük kongrenin yapılmasına engel olmayacak şekilde parti tüzüğünde gösterilen süreler içinde toplanır.

...

İl başkanı en çok üç yıl için seçilir."

15. 2820 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

İlçe kongresi, il kongresinin yapılmasına engel olmayacak şekilde parti tüzüğünde gösterilen süreler içinde toplanır

...

İlçe başkanı en çok üç yıl için seçilir. "

16. HKP Tüzüğü'nün (Tüzük) "Yerel örgütler ve kongreler" kenar başlıklı 7. maddesinin (b) bendinin ilgili kısmı şöyledir:

"Yerel kongreler üç yılda bir toplanır."

17. 2820 sayılı Kanun’un 121. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanununun ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri, siyasi partiler hakkında da uygulanır."

18. 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 36. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Bu Kanun hükümleri; derneklerin şubeleri, dernek ve vakıfların üst kuruluşları, merkezleri yurt dışında bulunan dernekler, vakıflar ve diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube veya temsilcilikleri ile Türkiye’de faaliyette veya iş birliğinde bulunma izinleri hakkında da ceza hükümleri ile birlikte uygulanır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde Türk Medenî Kanunu hükümleri uygulanır. "

19. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Dernekler, aşağıdaki hâllerde kendiliğinden sona erer:

...

2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması,

...

5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması,

Her ilgili, sulh hâkiminden, derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini isteyebilir."

20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 3. maddesinin (d) bendi şöyledir:

"Mahkemenin görev ve yetkileri şunlardır:

...

d) Siyasi partilerin kapatılmasına ve Devlet yardımından yoksun bırakılmasına ilişkin davalar ile ihtar başvuruları ve dağılma durumunun tespiti istemlerini karara bağlamak."

B. Anayasa Mahkemesi Kararları

21. Anayasa Mahkemesi bir siyasi partinin herhangi bir üyesi kalmadığından kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona ermesinin tespit edilmesi talebini incelemiştir. Anayasa Mahkemesine göre 6216 sayılı Kanun’da siyasi partilerin dağılma durumunun tespit edilmesi taleplerinin karara bağlanmasının Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğu belirtildiğinden ilgililerin bu isteğin yerine getirilmesi için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunması gerekir. Kararda 4721 sayılı Kanun’un 87. maddesinde bahsedilen ilgililerin siyasi partilerin hukuki ve mali sorumluluk sahibi yasal temsilcileri ile siyasi partilerin kapatılması davasını açmak ve sicil dosyalarını tutmakla görevli olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı olduğu belirtilmiştir (AYM, E.2015/2 (D. İş), K.2016/4, 16/3/2016, § 10).

22. Anayasa Mahkemesinin 27/12/2018 tarihli ve E.2018/13 (D. İş) sayılı kararında siyasi partilerin genel merkez ile il ve ilçe teşkilatlarını da kapsayan ve tek bir tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olduğu vurgulanmıştır. Kararda Anayasa Mahkemesinin siyasi partilerin dağılma hâlini tespiti ile ilgili görevinin ise genel merkez, il ve ilçe teşkilatlarının tamamını kapsayan siyasi parti tüzel kişiliğine yönelik olup Anayasa Mahkemesinin siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının dağılma hâllerinin tespiti görevi bulunmadığı belirtilmiştir (bkz.§ 3).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 27/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

24. Başvurucu; bir siyasi partinin il ve ilçe kongrelerini süresinde yapmaması nedeniyle sadece ihtar cezasıyla cezalandırılabileceğini, bu yetkinin de münhasıran Anayasa Mahkemesine ait olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle kaymakamlık ve valiliklerin tespit davası açma yetkilerinin bulunmadığını, sulh hukuk mahkemelerinin de bu yönde karar verme yetkisinin olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucuya göre parti kongreleri iç işleyişe yönelik bir düzenlemedir ve bu işleyişe müdahale edilmemesi gerekmektedir. Ayrıca başvurucu, yargılama usullerine riayet edilmediğini öne sürerek siyasi örgütlenme özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.

25. Bakanlık görüşünde; başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne bir müdahalenin bulunup bulunmadığı, bir müdahalenin varlığı sonucuna ulaşıldığı takdirde uygulanan işlemin meşru amacı olup olmadığı, müdahalenin kanunilik kriterini karşılayıp karşılamadığı, bu anlamda mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.

26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun ihlal iddiaları parti il ve ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona ermesine ilişkin olduğundan iddiaların bir bütün olarak siyasi örgütlenme özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

28. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Parti kurma, partilere girme, partilerden ayrılma” kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir...

Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.

Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

30. Başvurucu Siyasi Partinin süresinde il ve ilçe kongrelerini yapmasıyla ilgili yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle bu il ve ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesinin siyasi örgütlenme özgürlüğüne bir müdahale teşkil ettiği anlaşılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 68. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

32. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.

i. Genel İlkeler

33. Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimini düzenleyen13. maddesinde hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Anayasa’nın 68. maddesi kapsamında korunan bir hakka yapılan müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için söz konusu müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkati çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35).

34. Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında kanunilik ölçütünün ilk olarak şeklî bir kanunun varlığını gerekli kıldığını pek çok kez belirtmiştir (Tuğba Arslan, § 96; Fikriye Aytin ve diğerleri, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 34). Bir yasama işlemi olarak kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) iradesinin ürünüdür ve TBMM tarafından Anayasa’da öngörülen kanun yapma usullerine uyularak yapılan işlemlerdir. Bu anlayış temel hak ve özgürlükler alanında önemli bir güvence sağlar (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 54; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 36).

35. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik şartının sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince erişilebilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).

36. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirir ve bu noktada kanunun niteliği önem kazanır. Bu anlamıyla kanunilik ölçütü, sınırlamaya ilişkin kuralın erişilebilirliğini ve öngörülebilirliği ile kesinliğini ifade eden belirliliğini garanti altına alır (benzer değerlendirmeler için bkz. Metin Bayyar ve Halkın Kurtuluş Partisi [GK], B. No: 2014/15220, 4/6/2015, § 56; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 55; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 37).

37. Bir uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının ve özellikle müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Hakka yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu ifade edilen hükümlerle ilgili olarak derece mahkemelerince geliştirilen yorumların isabetli olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çelişkili olduğu veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde siyasi örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılması mümkündür (benzer değerlendirme için bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 59; Hüseyin Ercan, B. No: 2018/11352, 8/9/2021, § 40).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Yukarıda da vurgulandığı üzere (bkz. § 21) Anayasa Mahkemesi, daha önce bir siyasi partinin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespiti talebini incelemiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun’da siyasi partilerin dağılma durumunun tespiti taleplerinin karara bağlanmasının Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğunu belirterek ilgililerin bu isteğin yerine getirilmesi için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunması gerektiğini belirtmiştir. 4721 sayılı Kanun’un 87. maddesinde bahsedilen ilgililerin siyasi partilerin hukuki ve mali sorumluluk sahibi yasal temsilcileri ile siyasi partilerin kapatılması davasını açmak ve sicil dosyalarını tutmakla görevli olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı olduğunu ifade etmiştir (AYM, E. 2015/2 (D.İş), K. 2016/4,§10).

39. Bundan başka bazı kaymakamlıklar da siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespit edilmesi talebi ile Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesince verilen 15/11/2017 tarihli ve E.2017/7 (D. İş), K.2017/6; 15/11/2017 tarihli ve E.2017/8 (D. İş), K.2017/7; 15/11/2017 tarihli ve E.2017/9 (D. İş), K.2017/8 ile 31/5/2018 tarihli ve E.2018/6 (D. İş), K.2018/5 sayılı kararlarda 4721 sayılı Kanun’un 87. maddesi uyarınca kaymakamlıkların siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının dağılma hâllerinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sona erdiğinin tespitini talep etme yetkilerinin bulunmadığı vurgulanmıştır.

40. Öte yandan yine Anayasa Mahkemesinin E.2018/13 (D.İş) sayılı kararında "2820 sayılı Kanun’un 3. maddesinde siyasi partiler '…Anayasa ve kanunlara uygun olarak; Cumhurbaşkanı, milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar' olarak tanımlanmıştır. Bu tanımından anlaşılacağı üzere siyasi partiler, genel merkez ile il ve ilçe teşkilatlarını da kapsayan ve tek bir tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır. Anayasa Mahkemesinin siyasi partilerin dağılma hâlini tespiti ile ilgili görevi ise genel merkez, il ve ilçe teşkilatlarının tamamını kapsayan siyasi parti tüzel kişiliğine yönelik olup Mahkemenin siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının dağılma hâllerinin tespiti görevi bulunmamaktadır." şeklinde bir değerlendirmeye yer verilmiştir. (AYM, K.2018/13, 27/12/2018, § 3) Söz konusu değerlendirmede de açıkça ifade edildiği gibi siyasi parti tüzel kişilikleri, il ve ilçe teşkilatlarını kapsayan bütündür. Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesinin siyasi parti tüzel kişiliğinden ayrı tutarak il ve ilçe teşkilatlarının süresi içinde kongrelerini yapmadıklarından bahisle hukuki varlıklarının sona erdiğini tespit etme imkânı bulunmamaktadır.

41. 4721 sayılı Kanun’un 87. maddesinde bahsedilen ilgililer, siyasi partilerin hukuki ve mali sorumluluk sahibi yasal temsilcileri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıdır (bkz. § 39). Bu kişilerin talebi üzerine siyasi parti tüzel kişiliğinin tamamına yönelik dağılma hâlinin tespitine karar verme yetkisi ise münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir.

42. Eldeki başvuruda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı üzerine kaymakamlıklar ve valiliklerin başvurucu Partinin il ve ilçe teşkilatlarının kendiliğinden sona erdiğinin tespitini sulh hukuk mahkemelerinden talep ettiği, sulh hukuk mahkemelerinin de bu talepleri karara bağladığı görülmüştür. Dolayısıyla kamu makamlarının gerek 2820 sayılı Kanun'un 3. maddesi kapsamında siyasi parti tüzel kişiliklerinin teşkilatlarla bir bütün olduğunu gerek 4721 sayılı Kanun'un 87. maddesinde "her ilgili" ifadesinin kaymakamlık ve valilikleri kapsamadığını dikkate almaksızın verdiği kararların anılan hükümlerin amacını aşan, genişletici ve öngörülemez bir yorum olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu tespit kararlarının kanunilik şartını karşılamadığına ve başvurucunun siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

44. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

45. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun şekilde ilgili kararların kaldırılmasına yönelik yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 68. maddesinde güvence altına alınan siyasi örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin siyasi örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Yeşilova Sulh Hukuk Mahkemesi (E.2017/95, K.2018/159), Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi (E.2018/937, K.2018/1866), Ankara 14. Sulh Hukuk Mahkemesi (E.2020/55, K.2020/450) ve Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2019/1424, K.2019/2521) GÖNDERİLMESİNE,

D. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. 1.746,00 TL harç ve 18.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 20.546,00 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.