TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADALET SERTAN AYHAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/7218)

 

Karar Tarihi: 5/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 10/11/2023-32365

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Adalet Sertan AYHAN

Vekili

:

Av. Cengiz GÖKSEL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında yeterli gerekçe gösterilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/2/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. 1951 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte İstanbul'da ikamet etmekte ve bir müzik şirketinin yönetim kurulunda yer almaktadır.

7. Müşteki A.R.B. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) hitaben gönderdiği 1/9/2016 havale tarihli dilekçe ile cyahaber.com ve www.habermars.com isimli internet sitelerinde yayımlanan bazı haberlerde kimlik bilgilerinin ve fotoğraflarının izinsiz kullanıldığını, hakkında asılsız haberler yapıldığını belirterek söz konusu internet sitelerinin sahibi olan kişiler ve bu kişilerle iş birliği içinde olduğunu ileri sürdüğü başvurucudan şikâyetçi olmuştur.

8. Bahse konu şikâyet dilekçesinde yer alan bilgilerden başvurucu ile müşteki A.R.B. arasında başvurucunun yönetim kurulunda yer aldığı müzik şirketi dolayısıyla geçmişte ticari bir iş ilişkisinin olduğu ancak ortaklıklarının yargı makamları önünde ihtilaf konusu yapıldığı, olay tarihinde haklarında ceza mahkemelerinde çeşitli suçlardan devam eden davalar olduğu anlaşılmıştır.

9. Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma sonucunda başvurucu ile adı geçen internet sitelerinin sahibi olduğu anlaşılan F.D. hakkında hakaret suçundan 8/2/2018 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede şikâyete konu haberlerin müştekinin şeref ve haysiyetini rencide edecek düzeyde olduğu, bu nedenle basın özgürlüğü kapsamında kalmadığı, eylemin hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği iddia edilmiştir. Bunun dışında başvurucunun suça konu eylemi ne şekilde işlediğine yönelik herhangi bir açıklama yer almamıştır.

10. İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanan davanın duruşmasının ilk celsesi 11/4/2018 tarihinde yapılmıştır. Bu celsede başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu; savunmasında özetle internet sitelerinin kendisine ait olmadığını, müştekiyle aralarında ticari iş ilişkisinden kaynaklanan husumet bulunmakta ise de bu haberleri kendisinin yaptırmadığını, müştekinin aralarındaki husumet nedeniyle -varsayıma dayalı olarak- haberleri kendisinin yaptırdığını iddia ettiğini, atılı suçu işlemediğini ileri sürmüştür.

11. Mahkemece aynı celsede müşteki A.R.B. (davaya katılan sıfatıyla) de dinlenmiştir. A.R.B. beyanında özetle başvurucunun aralarındaki ticari iş ilişkisinden kaynaklanan husumet nedeniyle ortaklığı bulunan medya şirketleri aracılığıyla ve internette açtığı sitelerde hakkında hakaret içeren haberler yaptırdığını, davanın diğer sanığı F.D. ile iş birliği içinde olduğunu ifade etmiştir.

12. Mahkeme, başvurucu ve katılanın taraf oldukları hukuk ve ceza davalarına ilişkin bilgi ve belgelerin dosyaya alınarak incelenmesi amacıyla duruşmanın bir sonraki celsesinin 11/7/2018 tarihinde yapılmasına karar vermiştir.

13. Duruşmanın 11/7/2018 tarihli celsesinde davanın diğer sanığı F.D.nin savunması alınmıştır. F.D. savunmasında başvurucu hakkında açıklamalarda bulunarak başvurucuyu tanıdığını ancak katılan hakkında başvurucuyla konuşmadıklarını zira başvurucu ile yakın arkadaş olmadıklarını, katılanı da tanımadığını ileri sürmüştür. F.D. savunmasının devamında kendisine elektronik posta yoluyla gelen bilgilerden hareketle kamuyu bilgilendirmek amacıyla dava konusu haberleri yaptığını belirtmiştir.

14. Duruşmanın tamamlanmasının ardından Mahkeme, başvurucunun hakaret suçundan adli para cezasıyla cezalandırılmasına 29/1/2019 tarihinde kesin olarak karar vermiştir. Gerekçeli kararda başvurucu ve davanın diğer sanığının savunmaları ile katılanın beyanlarına yer verdikten sonra başvurucu ile katılan arasında geçmişe dayanan husumet olduğunu, başvurucu ve davanın diğer sanığının somut bir delile dayanmaksızın karalama kastıyla haber yaptıklarını, atılı suçun bu suretle işlendiğini belirtmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Dosyaya sunulu yahaber com internet çıktısında katılanın nüfus cüzdanı kimlik bilgilerinin fotokopisi işyeri adresleri sanığın eski oto galericisi olduğu ve dolandırıcılıktan tutuklu bulunduğu halen dolandırıcılık faaliyetlerine devam ettiği [...] nolu telefonla insanları arıyarak ABD den Türkiyeye bir milyar dolar fon getireceğini belirtilerek zimmete geçirme evrakta sahtecilik gibi yüzden fazla suçu görünün [A.R.B.ye.], daha önce maliye bakanlığının tefecilik suçundan onbir adet Halk bankasının memur olmuyan şahsın resmi evrakta sahtecilik suçundan Yargıtay da dava zamanaşımının olduğu bu durum [A.R.B.nin.], herkese yakın arkadaş olduğunu söylediği Ankaranın imamı aracılığıyla yapıldığının kanıtı olduğunu Yargıtayının paralel yapıdan temizlenmesi üzerine uyapta görünen yüzden fazla dava nedeniyle [A.R.B.nin.], kendisini kurtaracak başka bir örgüt gerektiği yazıldığı buna göre sanığın Fetö terör örgütüyle iş yapıyor algısının oluşturulmaya çalıştırıldığı somut delil gösterilmediği bu nedenle savunmada geçen olayın ifade özgürlüğü kapsamında olamayacağı eylemin özel maksada yönelik sanığın kamuoyu önünde sürekli küçük düşürücü karalama kastına yönelik bulunduğundan her iki sanığın aşağıdaki şekilde cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda izah edilen nedenlerle ;

Katılan ve sanıkların önceye dayalı husumetlerinin bulunduğu her iki sanığın internet ortamında bilinçli olarak kimlik bilgilerini tüm fotoğraflarını yayınlamak sureti ile haber verme amacını aşan şekilde yargılamaya konu olmuş olayla ilgili katılanı rencide etme özel kastı ile hakaret ettikleri mahkemece sabit kabul edildiğinden sanıkların ayrı ayrı eylemlerinin özellikleri suçlarının etkileri dikkate alınarak her iki sanığa TCK 125/1 madde uyarınca 90 gün karşılığı adli para cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına... "

15. Başvurucu, kesin nitelikteki hükmü 29/1/2019 tarihinde öğrendikten sonra 28/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır..."

B. Uluslararası Hukuk

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).

18. AİHM ayrıca derece mahkemelerinin kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu birçok kararında yinelemiştir (Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68; Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50). Bu bağlamda temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına ve değerlendirme şekline karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).

19. Bunun yanı sıra AİHM derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunu açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında göstermesine önem vermektedir (Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27; Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30). Zira mahkemelerin tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama yükümlülüğü altında olduğunu belirtmektedir (Hadjıanastassıou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 5/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucu, Mahkemenin suça konu fiil ile kendisi arasında herhangi bir bağlantı kurmadan mahkûmiyete karar verdiğini, bu yönüyle mahkeme kararının gerekçeden yoksun olduğunu belirterek masumiyet karinesi ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Bakanlık görüşünde; Mahkemece yapılan inceleme sonucunda müşteki A.R.B. hakkında yayımlanan haberlerin ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığı, müştekiyi kamuoyu önünde sürekli olarak küçük düşürme ve karalama kastıyla paylaşıldığı sonucuna varılarak başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılmasına kesin olarak karar verildiği vurgulanmıştır.

23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

24. Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi ve 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

27. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri, ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

28. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

29. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (bazı değişiklikler birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

30. Mahkemelerin duruşma neticesinde ulaştıkları sonucun keyfî olup olmadığı ve/veya takdir yetkilerini ne yönde kullandıkları kararlarının gerekçelerinden anlaşılır. Bu nedenle uyuşmazlığın maddi ve hukuki sorunlarının nasıl çözüldüğü mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile ortaya konulmalıdır. Mahkemelerin kararlarında göstermeleri beklenen yeterli gerekçede ise soyut değerlendirmelerden ziyade kararın temelini oluşturan hukuki ve fiilî olguların belli edilmesi, olayın belirli olan şartlarının gözetilmesi ve dava konusu olguların tartışılarak varılan sonuçla bir bağ kurulması gerekir. Bu doğrultuda bir ceza davasında suçun sübutuna dayanak teşkil eden delillerin açıkça ve eylemlerle ilişkilendirilerek açıklanmasının gerekçeli karar hakkı açısından önemli olduğunun altı çizilmelidir.

31. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

32. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme görevi olmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

b. İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

33. Mahkeme, davanın diğer sanığı F.D.nin sahibi olduğu www.cyahaber.com ve www.habermars.com isimli internet haber sitelerinde katılanın kimlik bilgilerine yer verilerek yapılan bazı haberlerde katılanı rencide edici ifadeler kullanıldığı ve bu haberlerin geçmişe dayanan bir husumet nedeniyle başvurucu tarafından kasıtlı olarak yaptırıldığı kabulü ile mahkûmiyet kararı vermiştir. Buna göre gerekçeli kararın içeriğinden başvurucu ile katılanın taraf olduğu bazı hukuk ve ceza davalarına dayanılarak aralarında geçmişe dayalı iş ilişkisinden kaynaklanan husumet olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır. Nitekim başvurucu da savunmasında katılanla aralarındaki iş ilişkisinden kaynaklanan bir husumet olduğunu kabul etmiş ancak söz konusu haber sitelerinin kendisine ait olmadığını ve bu haberleri kendisinin yaptırmadığını ileri sürmüştür. Bu savunma, davanın söz konusu internet haber sitelerinin sahibi olan diğer sanığı F.D.nin başvurucuyu tanıdığı ancak başvurucu ile aralarında katılan hakkında herhangi bir konuşma geçmediği yönündeki ifadesiyle de desteklenmiştir. Ancak bu savunma karşısında Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucunun F.D.ye ait internet haber sitelerindeki dava konusu haberleri kasıtlı olarak ne şekilde ve/veya nasıl yaptırdığı hususunda somut bir açıklama yer almamaktadır.

34. Somut olayda Mahkeme, gerekçeli kararında başvurucunun internet sitelerinde dava konusu haberleri kasıtlı olarak yaptırmak suretiyle hakaret suçunu işlediği sonucuna, katılanın bu yöndeki beyanlarına ve katılan ile başvurucu arasındaki husumete dayanarak ulaşmıştır. Bununla birlikte başvurucunun söz konusu internet siteleriyle bir bağlantısı olmadığına ve aralarındaki husumet nedeniyle kendisinin katılan tarafından suçlu gösterilmeye çalışıldığına dair savunması karşısında Mahkemece kabul edilen kasıtlı olarak haber yaptırma eyleminin nasıl veya ne şekilde meydana geldiği, hangi delilden yola çıkılarak bu kabule ulaşıldığı gerekçeli karardan anlaşılamamıştır. Diğer bir ifadeyle Mahkeme, hakaret suçunun başvurucu tarafından işlendiği sonucuna ulaşmasını sağlayan fiilî ve hukuksal olgular ile bunlar arasındaki bağlantıyı yeterli açıklıkta ortaya koyan somut bir gerekçe oluşturmamıştır. Mahkemenin kararında yer verilen gerekçenin yeterli olmaması nedeniyle başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim

36. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.

37. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

38. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2018/159, K.2019/45) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.