Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama başlıklı Türk Ceza Kanunu 216. maddesi Uyarınca:
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." hükümleri yer almaktadır.
Nasıl Şikayet Edilir?
Yukarıdaki kanun maddesi kapsamında; sosyal medyada milli ve manevi değerlere saldırı ile sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak yapılan hakaret ve saldırıların yer aldığı internet siteleri ile karşılaşılması durumunda emniyet ihbar hattı vasıtasıyla bu internet adreslerini bildirebileceğiniz gibi, en yakın kolluk birimine ya da savcılığa da durumu yazılı veya sözlü olarak ihbar edebilirsiniz.
Burada dikkat edilmesi gereken ayrım, dini değerleri aşağılama suçu olduğu düşünülen eylemin ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında olup olmadığı noktasıdır. Zira, herkes istediği dine inanmak veya inanmamakta serbesttir. Bu serbesti, bir başka inancı aşağılamak veya o inanca tabii kişileri aşağılamak eylemlerini oluşturuyorsa karşımıza suç olarak çıkmaktadır. Örneğin, sosyal medyada fazlaca takipçisi olan bir kişinin bir dinle alakalı yazıyı paylaşarak ''Aptallar buna inanıyor musunuz gerçekten? '' gibi bir yazı paylaşarak o dine inanan kişileri aşağıladığını ve kitleleri kin ve nefrete sürüklediğini söylemek mümkündür. Fakat eleştiri sınırları çerçevesinde bu kişinin kendince doğru olmadığını düşündüğü bir yazıyı paylaşması, beğenmesi suç kapsamında değildir. Zira bu kişinin dini değerleri aşağılamaya çalıştığından bahsedilemez. Bu sebeple ifade özgürlüğü ve suç ayrımı dikkatli yapılmalıdır.
Suç Nasıl Oluşur?
Son yıllarda bu kapsamda açılan çok sayıda dava incelendiğinde belli yasa maddelerinin özellikle ön plana çıktığı görülmekte. “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesi, “örgüt üyeliği” suçunu düzenleyen TCK 314. maddesi ve “örgüt propagandası” suçunu düzenleyen Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7. maddesi bu kapsamda ilk akla gelen maddelerden. Özellikle son yıllarda bu listeye yeni bir maddenin daha eklendiğini gözlemliyoruz: “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçunu düzenleyen TCK 216. maddesi. Madde metninden anlaşıldığı üzere üç tip suç düzenlenmiştir. İlk fıkrada, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” şeklinde bir suç tipi tanımlanmışken, ikinci ve üçüncü fıkralarda “halkın bir kesimini aşağılama” ve “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama” şeklinde suç tiplerine yer verilmiştir. Her fıkrada düzenlenen suçların farklı unsurları vardır. Ancak üç suç tipi için de kamu barışının korunmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Kısaca bu suçların unsurlarını açıklamak gerekirse; İlk fıkrada yer alan “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” suçunu işlediği iddia edilen failin “tahrik” amacı gütmesi zorunludur. Suçun oluşması bakımından bu tahrikin “kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkarması” gerekmektedir. İkinci fıkrada tanımlanan suç için de aynı şekilde kamu barışının korunması amaçlandığı söylenebilir. Bu suç tipi ile halkın bir kesiminin diğer kesimine karşı kin ve düşmanlık duymasının önüne geçilmek istenmektedir. Böylece kamu barışını korumak amaçlanmaktadır. Üçüncü fıkrada yine dini değerleri aşağılama suçunun oluşabilmesi için kamu barışını bozmaya elverişli olması şartı koyulmaktadır.
Tutuklama Yapılabilir Mi?
Dini değerleri aşağılama suçu için kanunen tutuklama tedbirine başvurulamamaz. Bu suç tipinde, ilk fıkrada zikredilen dışındaki suçlar açısından hüküm altına alınan ceza miktarları bakımından tutuklama yasağı bulunmaktadır. Zira Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100/4’e göre, hapis cezası üst sınırı iki seneyi geçmeyen suçlarda tutuklama kararı verilemez. Ayrıca aynı maddenin ilk fıkrasında da işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez hükmü bulunmaktadır. Bu haliyle bu suç tipi açısından ilk fıkra hariç diğer fıkrada tanımlanan suçlar için tutuklama kararı verilmesi kanuna aykırıdır. Bu ölçülülük de somut olgularla ortaya konulan tehlikenin seviyesine göre olacaktır. Bu seviyenin çok yoğun ve açık olması gerekmektedir. Günümüzde bu suç isnadına dayanılarak verilen tutuklama kararlarının kanuna aykırı olduğu açıktır.
Sonuç
İfade özgürlüğünün, kamu düzeninin korunması karşısında ağır bastığı; ifade özgürlüğüne ancak somut olgularla kamu barışının bozulduğunun ortaya konulması şartıyla, kamu barışının korunması ve demokratik toplumda gerekli olması durumunda müdahale edilebileceği insanlık birikiminin tartışmasız gerçeğidir. Dini değerleri aşağılama suçunda ne yazık ki avukat olmadan yapılan savunmalarda bireysel durumlardan bahsedilerek etkin pişmanlıktan söz edilmekte ise de hukuki eğitimin getirmiş olduğu bilgi ve tecrübe ile bu hususta ilgili kanun maddeleri, içtihatlar ve benzer durumlar mahkemeye sunularak savunmalar yapılmaktadır. Zira ifade özgürlüğünün sınırlarından, incelenmesi gereken delillere kadar bireysel savunma yaparak olayı anlatmak yetersiz kalacağı aşikardır. Zaten olay ihbar sureti ile adli makamlara intikal ederek yargılama başlamıştır. Burada yapılması gereken ; iddianamedeki suç maddelerine nokta atışlar yaparak detaylı bir savunmak hazırlamaktır.