Avrupa Parlamentosu'nun Alman kökenli ve Hristiyan Demokratların "Avrupa Halk Partisi" grubu üyesi Renate Sommer, parlamento başkanlığına "Deniz Feneri e.V. davası ve Türk yetkililerle işbirliği" başlıklı bir soru önergesi verdi. 2007'den bu yana Frankfurt'taki savcılıkların "Denizfeneri e.V." bilinen davada yardım paralarının zimmete geçirildiği iddialarını soruşturduğunu belirten Sommer, önergesinde şu iddialara değindi:
"Para Almanya'da yardım projeleri için toplandı fakat aracılar tarafından, Deniz Feneri e.V. ve televizyon yayın şirketi Kanal 7'nin de aralarında bulunduğu Türk şirketlerine transfer edildi. Bu soruşturmalarla bağlantılı olarak Alman kamu savcılığı Türk yetkililerden, şu ana kadar oldukça gönülsüzce sağlanan olan ya da hiç sağlanmayan yardım talebinde bulundu. Bu zorunlu olarak Alman yargı otoritelerinin çalışmasını engelledi; Türk yetkililer kendi ülkelerinde işlenen suçların çözülmesini engelliyorlar. Bu, AB'ye katılım adayı için savunulamaz bir durum."
 

"Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan Deniz Feneri'ni araştırdı"

Renate Sommer soru önergesinde hapisteki gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'a ilişkin bazı sorulara da yer verdi. Sommer, "Aralarında, bu davayı araştıran Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın da bulunduğu gazeteciler, delilleri karartma ve kaçma riski iddiasından dolayı şu anda iki yılı aşkın bir süredir hapishanede bulunuyorlar. Duruşmalara katılmak isteyen kişiler normal mahkeme binalarının dışında tutuluyor" iddiasında bulundu. Sommer, "Komisyon Türkiye'de basın özgürlüğüne ve hukukun üstünlüğünün dava prosedürlerine ait bu ihlallerden haberdar mı? Komisyon katılım müzakerelerinde bu koşulları uygun bir şekilde dikkate alıyor mu? Komisyon bu durumdan ne gibi sonuçlar çıkarıyor" sorularına yer verdi.
 

"Deniz Feneri e.V.'de işbirliği sürüyor"

AB Komisyonu'nun Genişleme ve Komşuluk Politikalarından Sorumlu Üyesi Stefan Füle ise yanıtında "Komisyon'un Türkiye üzerine 2010 İlerleme Raporu'nda belirtildiği gibi Deniz Feneri yardım teşkilatı ve Almanya'daki dolandırıcılık iddialarına ilişkin soruşturma devam etmektedir. Polis teşkilat binalarında ve şüphelilerin konutlarını aramış fakat şu ana kadar iddianame mahkemeye sunulmamıştır. Almanya ve Türkiye arasında bu konu üzerindeki yargısal işbirliğinin devam ettiği de komisyonun bilgisi dâhilinde" dedi.

Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın darbe iddialarıyla ilgili Ergenekon adı verilen soruşturmadaki bağlantıları dolayısıyla süren dava kapsamında tutuklu bulunduklarını belirten Füle, "Duruşmalar kamuya açıktır ve Silivri'de inşa edilen yeni bir mahkeme salonunda yapılıyor" dedi. Füle basın özgürlüğü konusundaki soruları ise şöyle yanıtladı.

Hapisteki 26 gazeteciden 19'una adi suç dışındaki suçlar isnad ediliyor

"Adalet Bakanlığı hapiste 26 gazetecinin bulunduğunu bildirmiştir. Bunlardan yedisi hırsızlık, darp gibi adi suçlardan dolayı tutuklanmıştır. Kalan 19'u ise darbe planı iddialarıyla ilgili soruşturmalar, terörist örgüt üyeliği, yargı üzerinde baskı uygulamak, gizli dokümanları çalmak, kişisel verileri yasadışı biçimde kaydetmek ya da gizli belgeleri elde etme girişimleri çerçevesinde açılan soruşturmalar nedeniyle tutuklanmıştır. Komisyon bu davaları yakından izlemeyi sürdürmekte ve bu konuları Türk yetkililerle olağan görüşmelerde ele almaktadır."

Adalet Bakanlığı'nın uyum çalışmasında bir ilerleme yok

Stefan Füle, 2010 İlerleme Raporu'nda işaret edildiği şekilde, Türkiye'de ifade özgürlüğü hakkındaki teminatların hala yetersiz olduğunu ve sonuçta yargıçlarla savcılar tarafından kısıtlayıcı anlamda yorumlanmaya açık bulunduğunu bildirdi. Füle yanıtının sonunda, "Adalet Bakanlığı mevzuatın gözden geçirilmesine yönelik bir girişim başlattı, fakat Türk hukukunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğü üzerindeki içtihatlarıyla uyumlu hale getirmeye yönelik değişiklik önerilerinin bulunduğu nihai raporun sunumunda ilerleme yok" dedi.




ANKA