Kayhan Karaca
ntvmsnbc

Komisyon başkanı Gianni Buquicchio, Ankara ile Venedik Komisyonu arasındaki işbirliğini ve Türkiye’deki yeni anayasa hazırlık çalışmalarını ntvmsnbc’ye değerlendirdi.

Anakara ile Venedik Komisyonu ilişkileri ne aşamada ?

Her şeyden önce Türkiye'nin sadece Avrupa Konseyi'nin değil, Venedik Komisyonu'nun da kurucu üyesi olduğunu hatırlatmak isterim. Yani 1990 yılında Venedik Komisyonu'nu kuran 18 ülkeden biriydi Türkiye. Son yıllarda ilişkilerimizde bir ileri safhaya geçmiş durumdayız. Eylül 2010'daki anayasal referandum sonrasında bizlerden birkaç önemli yasa tasarısı hakkında görüş talebinde bulunuldu. Bu talepler yüksek yargı, HSYK, Adalet Bakanlığı'nın organizasyonu ve Anayasa Mahkemesi hakkındaki yasa tasarılarıyla ilgiliydi.

Son olarak Anayasa Mahkemesi hakkında bir görüş hazırladınız. Ne gibi mesajlar var bu görüşte?

Anayasa Mahkemesi'yle ilgili yasanın en önemli unsuru bu mahkemeye bireysel başvuru hakkında yatıyor. Türkiye'deki tüm bireyler -ve umarım yabancılar da, zira bu noktada aramızda ufak bir görüş ayrılığı mevcut ama Anayasa Mahkemesi'nin kendi yorumuyla bunun aşılabileceğini düşünüyoruz - temel hakları ihlal olduğunda Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmeliler. Seçme ve seçilme hakkı, örneğin, sadece Türk vatandaşlarını ilgilendiriyor ama başka temel haklar yabancıları da kapsamakta. Bu nokta çok önemli.

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı Avrupa’da genel bir uygulama haline mi geliyor?

Kesinlikle. Önemli bir noktaya değindiniz. Venedik Komisyonu 20 yıldır mevcut. Göreve başladığımız ilk yıllarda anayasa mahkemelerine bireysel başvuruda bulunulamıyordu ama şimdi bulunulabiliyor. Venedik Komisyonu olarak bu konuda özel bir araştırmayı yeni tamamladık. Araştırma anayasa mahkemelerine biryesel başvurunun tüm Avrupa'da yeni bir akım haline geldiğini gösteriyor. Bu da hem insan haklarının korunması hem de sadece Türkiye değil tüm Avrupa ülkelerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki dava sayılarının azaltılması gibi avantajlar sağlıyor.

Yani, AİHM'yi de kurtarmanın bir yolu...

Evet, tabii, ama her şeyin üstünde bireysel hakları korumak için bir yol. Temel hedefi budur. Ama haklısınız, yan etki olarak AİHM önündeki başvuru sayısının azalacağını da ümit ediyoruz. Buna karşılık bu değişimin bir bedeli de olacak: Anayasa Mahkemesi önündeki dava sayısı büyük oranda artacak. Öyle sanıyorum ki Türkiye’deki yeni yasanın hedeflerinden biri de Eylül 2012'de yürürlüğe girecek bu yasayla birlikte gelecek ek iş yüküne göğüs germek. Yaklaşık 5 bin ek davadan söz ediliyor. Yani yeni yasaya hazırlanmak için bir yıldan az kaldı.

Yasa bu haliyle Venedik kriterlerini veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni tatmin ediyor mu?

Aslına bakacak olursanız anayasal adalet konusunda müşterek bir kriterden söz edemeyiz, zira Avrupa genelinde değişik uygulamalarla karşı karşıyayız. Türkiye'deki yeni yasanın büyük ölçüde diğerleriyle aynı çizgide olduğunu söyleyebilirim, her ne kadar, raportör hakimin rolü gibi kendine has özellikleri olsa da. Biz, Venedik Komisyonu olarak elimizdeki verilere göre yasanın verimli olacağını düşünüyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin gelecekteki deneyimleri ışığında ek katkıda bulunmaya da hazırız.

Türkiye'de yeni anayasa hazırlıklarıyla ilgili tartışmalara gelecek olursak; gerek Avrupa Konseyi gerekse AB yeni Anayasa için Ankara'yı Venedik Komisyonu ile işbirliğine çağırıyorlar. Yeni anayasa konusunda işbirliği için bugüne kadar Türk hükümetinden resmi bir davet aldınız mı?

Hayır henüz almadık. Ancak yeni anayasa konusunda Türk hükümetinin Venedik Komisyonu ile işbirliği yapmak istediğine dair sinyaller geliyor. Burada bilinçli olarak, “görüş” yerine “işbirliği” terimini kullanıyorum. Biz, başkaları için veya başkaları adına görüşler hazırlamıyoruz. Anayasal revizyon sürecinden geçmiş diğer Avrupa devletlerinin deneyimlerinin paylaşılmasını sağlıyoruz. Türkiye, anayasa hazırlama konusunda yeterli hukuksal ve akademik altyapıya sahip. Türk parlamenterlerin, hukukçuların veya akademisyenlerin yeni anayasa hazırlamak için yurtdışına başvurmalarına neden yok. Bizim Venedik Komisyonu olarak sağlayabileceğimiz katma değer, diğer Avrupa ülkelerinin deneyimlerinin paylaşılmasıdır. Hangi uygulama hangi ülkede nasıl işledi, iyi oldu mu, Türkiye'de bu yol mu yoksa diğer yol mu izlense daha iyi olur gibi. Başbakan Erdoğan'ın Venedik Komisyonu'yla işbiliği yapabileceklerini söylediğini duymuştum. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi başkanı Mevlüt Çavuşoğlu da bu arzuyu dile getirmişti. Dolayısıyla bu önemli görevin gerçekleşmesinde Türkiye'ye yardım etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.

İşbirliği kararı alındı diyelim. Bu işbirliği nasıl olmalı size göre? Ya da Venedik Komisyonu bu işbirliğinin nasıl olmasını isterdi? Türk resmi makamlarının size bir taslak metin sunmasını mı yoksa bu taslağı sizinle beraber hazırlamalarını mı isterdiniz?

Geçmişteki deneyimlerimize bakarak, önümüzde birçok olasılığın bulunduğunu söyleyebilirim. Kimi ülkelerle işin başından itibaren işbirliği yaptık, kimileri ise parlamentoları tarafından hazırlanan taslak metin hakkında bizden görüş istedi. Ben şahsen tercihimi, işin başından itibaren sürece eşlik etmemizden yana koyuyorum. Yani düzenli aralıklarla bir araya gelerek, karşılıklı görüş alışverişinde bulunarak... Elbette son söz yine Türk halkının olacaktır.

Venedik Komisyonu'nun tercihi de bu yönde mi?

Evet, bu bizim için aslında daha fazla iş anlamına geliyor. Ama iyiyi ya da doğruyu bulmak için böylesi daha iyi düşüncesindeyim. Bir parlamento komisyonu ya da parlamentonun kendisi yeni bir anayasa metni hazırladıktan sonra, bizim yapacağımız öneriler ışığında geri adım atılması genelde çok zordur. Dolayısıyla işbirliğinin işin başından itibaren gerçekleşmesi daha yerinde olacaktır. Bir diğer önemli unsur da yeni anayasa hazırlığı uzlaşıyla yapılmalı, yani muhalefet de katılmalı ve umarım katılacaktır. Anayasa toplum için çok önemli bir belge, tüm siyasi güçler ve sivil toplum bu belgenin hazırlanışına, arzu ediyorlarsa elbette, katkı sağlamalılar.

TBMM'de yeni anayasa çalışmaları başlatıldı. Müzakereler sonunda uzlaşıya varılamazsa, yine de hükümet kendi hazırlayacağı metni görüş amacıyla size sunabilir mi?

Elbette, bizden görüş isteyen hükümet ya da parlamentodur. Biz örneğin bir siyasi partinin başvurusu üzerine bir ülkeyle işbirliği yapamayız. Başvurunun bir devlet kurumundan gelmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri bakanı, Adalet bakanı, Parlamento, vs... İşbirliği talebi bir devlet kurumundan gelmeli.

Yürürlükteki Türk anayasasında değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümler var. Venedik Komisyonu bu konuda ne düşünüyor? Avrupa'da benzer örnekler var mı ?

Birkaç benzer durum var, "Rejim Cumhuriyet'tir, değiştirilemez, monarşiye geri dönülemez" gibi... Örneğin yeni bir kurucu meclis seçmeye ve ardından da yeni bir anayasa yapmaya hazırlanan Mısır'da anayasaya değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddeler eklenmesi söz konusuymuş. Şahsen, değiştirilemeyecek bir maddeler bloğunun doğru tercih olduğuna inanmıyorum. Toplumlar değişiyor, haliyle bizler de uyum sağlamalıyız. Tabii bazen toplum değişmek istemeyebilir, bu da onun hakkıdır. Burada da değişik siyasi güçler arasında uzlaşı aranmalıdır.

Konu gündeminize taşınsa ne derdiniz?

Eğer değişik siyasi güçler arasında uzlaşıya varmak için ödenmesi gereken bedel buysa, “haydi” derim. Ama bu benim şahsi görüşüm. Konu olur da Venedik Komisyonu'nun önüne gelirse ne olur, bilemem.

Yürürlükteki Türk anayasasını tanıyorsunuz. Sizce mevcut anayasayı Avrupa normlarına daha da yakınlaştırmak için değiştirilmesi gereken belli başlı noktalar neler?

Sanırım öncelikle askerin rolünü gözden geçirmekte fayda var. Birçok nokta var aslında gözden geçirilmeyi bekleyen, buna yargı da dahil. Hazırlanan revizyonlar iyi ama daha da iyi olabilir. Yeni yasalar anayasanın söylediğinin aksine gidemez. Bugüne kadar mükemmel olmayan anayasadaydı. Örneğin bir yargıca yönelik disiplin cezasını ele alalım. Eğer bir yargıca karşı disiplin cezası veriyorsanız, anayasada da bu yargıcın bir mahkeme önüne giderek hakkındaki cezaya itiraz edebilmesini öngörmeniz lazım. Bunu yasada değil anayasada öngörmeniz gerekir. Anayasayla yasa arasında uyum gerekiyor. Örneğin siyasi partilerin yasaklanması sorunu. Hükümet bu konuyu geçen yılki referandumda geçirmek istedi, başaramadı, şimdi siyasi partilerin yasaklanmasını diğer Avrupa ülkelerindeki gibi çok daha güç kılmak gerekiyor. Yani her yerde olduğu gibi düzeltilecek şeyler var. Bir metni karıştırdığınızda düzeltecek mutlaka bir şeyler bulursunuz zaten. Tabii geriye değil ileriye doğru gitmek gerekiyor. Sanıyorum Türk hükümeti, parlamentosu ve toplumu da böyle düşünüyor.

Yürürlükteki anayasanın çok uzun ve ayrıntılı bir metin olduğu ve daha öz ve basitleştirilmiş bir metin gerektiğini savunanlar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Doğru, katılıyorum. Anayasa esnek bir metin olmalı. Ne kadar uzun olursa o kadar katı olur. Üzerinde değişiklik yapılması zorlaşır. Basitleştirilmiş, daha kısa, daha esnek bir anayasa lazım. Ayrıntılar ise normal yasama sistemiyle halledilmeli.