Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmış bir çocuk düşünün. Ve zehirli bir iğne ile öldürülmeyi talep edişini. Birçok insan için bu, hayal bile edilemeyecek bir kabus senaryosu.

Çoğumuz bir çocuğun ölümcül bir hastalığa yakalanıp yavaş yavaş eridiği acımasız gerçeklikle yüz yüze gelmeyeceğiz muhtemelen. Fakat bazı Belçikalı çocuk doktorları, bu durumdaki çocukların acıları giderilemiyorsa, ölmeyi talep etme hakkına sahip olması gerektiğini savunuyor.

Ziekenhuis Üniversitesi'nden Doktor Gerlant van Berlaer, "Nadiren şöyle durumlar olabiliyor: Tedavi etmeye çalıştığımız ama daha iyi olmaları için hiç bir şey yapamadığımız çocuklar oluyor. Bu çocukların hayatlarına son verme kararı almaya hakkı olması lazım." diyor.

‘EN BÜYÜK İNSANLIK’
Van Berlaer ve 16 diğer çocuk doktoru, Belçikalı senatörlerin çocuklar için ötanazi yasasını kabul etmeleri talebiyle Kasım ayında bir açık mektup yayımladı.

Doktor van Berlaer "Hayır, kendimizi Allah yerine koymuyoruz, zaten sona erecek hayatlardan söz ediyoruz." diyor:
"Doğal haline bırakıldığında sefil, acı içinde ve korkunç bir şekilde son bulabilecek hayatlar bunlar. Hastanelerde bir çok arkadaşlarının aynı hastalıktan nasıl öldüğünü görmüş olabilirler. Ve bu durumda 'Böyle ölmek istemiyorum. Kendi istediğim gibi ölmek istiyorum' derler ise, doktorları olarak elimizden gelecek tek şey bu arzularını yerine getirmek olabilir. Ben bunu yapabilmemiz gerektiğine inanıyorum."
 
Geçen ay Belçika Senatosu'ndan 17'ye karşı 50 kabul oyu ile geçen yasa tasarısına göre, bu hakkın kullanılabilmesi için öncelikle çocukların ötanazinin ne olduğunu anlamaları, sonra anne-babaları ve doktorlarının da bu talebe onay vermeleri koşulları konuluyor.

Belçika'nın kuzey komşusu Hollanda'da ötanazi 12 yaşın üzerindeki çocuklar için, anne ve babalarının da rızası olmak koşuluyla yasal bir hak sayılıyor.

Fakat Belçika'daki tasarı meclisin diğer kanadınca da onaylanırsa, dünyada ilk kez bir ülkede çocuklar için ötanazi, hiç bir yaş sınırı olmaksızın kabul edilmiş olacak.

Senato'daki sosyalist grubun lideri ve tasarının destekçilerinden Philippe Mahoux, düzenlemeyi "En büyük insanlık jesti" diye tanımladı.

Mahoux, asıl skandalın, ölümcül hasta çocukların acı çekmesine dur dememek olduğunu söylüyor.

‘NEREYE KADAR?’
Tasarıya karşı oy kullananlardan Hristiyan Demokrat senatör Els van Hoof ise insanın kaderini belirlemesi prensibinin herkesin sadece nasıl yaşayacağına değil, nasıl öleceğine de karar vermesi şeklinde yorumlanmasının yanlış olduğuna inanıyor.

Van Hoof "Tasarıyı önce akıl sağlığı sorunları olan çocukları da içerecek şekilde sunmuşlardı." diyor ve, "Tartışma sırasında ötanaziyi savunanlar anoreksik çocuklar, hayattan yorulan çocuklar gibi kategorileri de gündeme getirdiler. Nereye kadar gidecek?" diye soruyor.

Senatör van Hoof, yetişkinler için uygulanan ötanazi hakkının kaygan bir zemin olduğunun şimdiden kanıtlandığı görüşünde. 2002'de kabul edilen ötanazi yasası yetişkinlerin, “yetkin ve şuuru yerinde, talebi defaatle dile getirmiş, tedavisi mümkün olmayan ciddi bir hastalık nedeniyle dayanılmaz fiziksel ya da zihinsel acılar içinde” olmalarını şart koşuyor.

Fakat 2013 yılı içinde Belçika'da kamuoyu gündemine gelen iki vaka, van Hoof'un kaygılarını iyice artırmış.

Ocak ayında medya, duyma engelli 45 yaşındaki ikizlerin ölümüyle ilgili haberlere geniş yer verdi.

Marc ve Eddy Verbessem, genetik bir hastalık nedeniyle bir süre sonra göremeyeceklerini öğrenince, artık kendi başlarına yaşamlarını sürdüremeyeceklerini düşünerek ötanazi talebinde bulunmuşlardı.

Bunu dokuz ay sonra kadından erkekliğe geçiş yapan transseksüel Nathan Verhelst'in ölümü izledi. Bir dizi cinsiyet değiştirme ameliyatı başarısız olunca ölmek istemişti.

Els van Hoof, danıştığı bir hukukçuya göre, ikizlerin muhtemelen yasadaki ötanazi kriterine uyduğunu söylüyor, ama Nathan Verhelst'in durumu onu kaygılandırıyor.

Her üç olayda da ötanazi kararını onaylayan kişi, Brüksel Üniversitesi'nden onkolog ve geçici bakım uzmanı Profesör Doktor Wim Distelmans.

Dr. Distelmans aynı zamanda doktorlar, hukukçular ve ilgili tarafların yasanın uygulanışını denetlemek üzere biraraya geldiği ötanazi Komisyonu'nun eş başkanı.

‘DELİLİK’
Ötanazi konusunda eleştirileri olanlar bu komisyonun yasanın kabul edildiği 2002'den 2012'ye kadar gerçekleştirilen 6 bin 945 ötanazi vakasının hiçbiri hakkında savcılıktan soruşturma istemediğine dikkat çekiyorlar.Yani komisyon on yıl içinde, istisnasız bütün ötanazi uygulamalarını yasaya uygun bulmuş.

2012 yılının 20 Nisan'ında kimya dalında öğretim üyesi Tom Mortier'e Brüksel'deki bir hastaneden telefon gelmiş. Annesinin öldüğü bildirilmiş. 64 yaşındaki Godelieva de Troyer depresyon geçiriyormuş. Ölmeden üç ay önce oğluna üç e-posta göndererek doktorlarından ötanazi istediğini bildirmiş. Ama Mortier doktorların buna asla izin vermeyeceğini düşünmüş.

Tom Mortier çok öfkeli. Annesinin "ölmeye hakkı olduğu" tezini kabul etmiyor.
"Benim bakışıma göre bu hastalar için değil doktorlar için çıkarılmış bir yasa. Böylelikle ceza almaktan kurtuluyorlar" diyor. "Ötanazi etik olmayan bir şey. Hastanı öldürüyorsun. Şimdi de bunu bir tür en büyük insan sevgisi gibi lanse ediyorlar. Belçika ne hale geldi, anlamıyorum..." diye konuşuyor.

Bu yasanın çocukları içerecek şekilde genişletilmesi girişimi ise Mortier'e göre "delilik". Doktor Marleen Renard Leuven Ünivertise Hastanesi'nde çocuklar için geçici bakımdan sorumlu bir onkolog. Çocuklar için bir ötanazi yasası çıkarmanın gerekmediğini, ölmekte olan çocukların acısını dindirecek yollar bulunduğunu söylüyor.
"Acıyı bastıramazsak, çocuğu uyutabiliyoruz. Eğer bunu da artık gerçekten insanlık dışı bulmaya başlarsak, Etik Komisyonuna giderek çocuğun hayatının sonlanması için izin istiyoruz. Ama bunu yapmak için çok sayıda kişinin hemfikir olması gerekiyor." diyor.
 
Renard, kendi tecrübesine göre çocukların "ölmek istiyorum" demediğini söylüyor. "Çok sayıda büyük acılar çeken ergen çocuk gördüm. Daima bir sonraki günden umutları vardır. Hiç bir zaman hiçbiri bana 'Artık dayanamıyorum, ne olur durdurun bunu' demedi. Ölmek değil, yaşamak istiyorlar."

‘HASTA ÇOCUK ERKEN BÜYÜR’
Çocuklar ölmek istediklerini söyleseler bile, acaba böyle bir kararı verebilecek olgunluktalar mı?

Ötanazi savunucusu Doktor Gerlant van Berlaer, ölümcül bir hastalığa yakalanan ve yaşamlarının önemli bir kısmını yetişkinlerle geçiren çocukların çok erken büyümek zorunda kaldıklarını düşünüyor.

Kendi oğlu 8 yaşında kanserden ölen ve şu anda Leuven Üniversite Hastanesi çocuk onkoloji bölümünde gönüllü olarak çalışan Feike van den Oever da bu görüşte.

"Onunla sohbetlerimizde, çocuğun nasıl yaşının çok ötesinde bir düzeyde düşündüğünü fark edebiliyordunuz." diyor ama "Çocuklar neler olup bittiğini anlıyor. Peki bu ötanazi talep edebilecek kadar mı? Bence hayır."

Tasarı yasalaşırsa kaç çocuğun ötanazi isteyeceğini bilmek mümkün değil. Yetişkinler açısından bu sayı 2002'den bu yana her yıl arttı. Kanser hastalarının yüzde 80'i ötanazi istiyor.

Ötanazi hakkını ilk savunanlardan Doktor Jan Bernheim, ne zaman öleceğini ve acısız, seçtiği bir zamanda ölebileceğini bilmesinin hastaların kalan günlerinin kalitesini yükselttiğini, onlara moral verdiğini söylüyor.

"Acı bütün diğer faktörlerin üzerine çıkan bir şey. Günler süren acılar, inlemelerle ölmek yerine bir törenle, genellikle hoş bir duygusal ortamda ölüyorlar." diyor.

Bir çocuğun ölümü kuşkusuz bir trajedi. Fakat Belçikalı çocuklara hayatlarına son verilmesini isteme hakkı verilecek mi, bunu bu yılın ilk aylarında Belçika parlamentosunun diğer kanadında yapılacak oylama belirleyecek.