Belçika’nın Neerpelt şehrinde yaşayan Fakıoğlu, işten çıktıktan sonra bir kahvehaneye gittiğini ve aslında her şeyin orada başladığını söyledi: “Tanımadığım kişiler içeriye girdi ve şoför lazım olduğunu söylediler. Ben de ‘Ne şoförü’ dedim. ‘Sen şoförlük yapabilir misin’ dediler ben de ‘Şoförlüğüm yok’ dedim. Bu sırada masaya yaklaşmaları üzerine onlardan şüphelendim. Bana, ‘Erdoğan’ı tanıyor musun’ diye sordular. Irkçılıkla suçladılar. Aramızda tartışma çıktı. Ancak çevredekiler araya girdi. Daha sonra eve gitmek için oradan ayrıldım. Yolumu kestiler. Yolumu kesince bir darbeyi yanağımdan yedim. Kemiğim kırık. İkinci darbede yere düştüm. Birisi ayağıma bastırdı. Beni yerde yatırdılar. Diğerleri de sürekli demir gibi bir şeyle sürekli vurdular. Şuurumu kaybettim. Daha sonra 15 Temmuz’da yaşananlar geldi aklıma. Kendi kendime ‘Bırakma kendini’ dedim. Bana vurmaya devam ettikçe yanımdaki asker arkadaşımı üzerime çektim, belki ona vurmazlar diye. Ama ona da vurdular.

ELİMİ BELİME ATINCA KAÇTILAR

“Daha sonra aracıma doğru gittim. Orada da saldırıya devam ettiler. Elimi belime atınca korkup kaçtılar. ‘Bekle, ambulans geliyor’ dediler. ‘Ben kendim giderim’ dedim. Arabamı çalıştırıp acile gittim. Beni kanlar içinde görünce korkan doktorlar, polis geldikten sonra müdahale edeceklerini söylediler. Ben de oradan ayrıldım. Bir arkadaşım beni arabasıyla alıp başka bir hastaneye götürdü, orada müdahale ettiler. Benim ırkçılıkla ilgili suçum yok. Her ülkeye saygım var. Bizim kimseyle savaşımız yok, iman peşindeyiz. O an Tayyip Erdoğan’a sahip çıktıysam imanımdan. Allah canımı alacaksa, vatanım, toprağım, bayrağımda alsın. Tek üzüleceğim, bana bir şey olursa ailem yanımda değil.”