Ergenekon davasını, demokratik kurumlara ve hukuk devletine duyulan güveni güçlendirme fırsatı olarak değerlendiren Cuntz, "Türkiye, askeriyenin geleneksel rolünü de etkileyen bir değişim yaşıyor." dedi. Almanya Büyükelçisi, Türkiye'nin 'sağlam bir demokrasi' olduğu- nu vurguladı. "Ankara'nın yönü halen Avru-pa." ifadesini kullanan Cuntz, Avrupa'nın da Türkiye'yi hiçbir zaman göz ardı etmemesi gerektiğini söyledi. Eylül ayında yapılan anayasa referandumundan çıkan sonucu memnuniyetle karşıladıklarını da ifade etti. -Süleyman Bağ,

Cuntz, Zaman Avrupa'nın sorularına şöyle cevaplar verdi:

Bu sene Türkiye'de seçim olacak. Ülkenin siyasi durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye güçlü ve sağlam bir demokrasidir. Sağlamlık ve demokrasi seçim yılında önemli unsurlardır. Ancak demokrasi sadece çoğunluğun hakimiyeti değil, aynı zamanda toplumsal, yani örneğin dini ve etnik azınlıkların korunması anlamına da gelmektedir. Mardin'deki Mor Gabriel manastırının 1000 yılı aşkın bir süredir sahip olduğu arazisinde güvenliğinin ve mülkiyetinin tehdit altında olması beni endişelendiriyor.

Türkiye'nin Avrupa Birliği görüşmelerinin 2011'deki seyri nasıl olacak?

Türkiye'nin yönü halen Avrupa'dır ve Avrupa da Türkiye'yi hiçbir zaman göz ardı etmemeli. Avrupa Birliği'ne üyelik konusunda bugün karar vermemiz gerekmiyor. Sonucu açık ve adil bir müzakere süreci üzerinde anlaşmaya vardık. Bu konuda hem ilerlemeler hem gerilemeler yaşandı. Avrupa Türkiye'nin kendi içinde daha fazla reform yapmasına önem veriyor. Burada doğru yöne giden bazı adımlar atıldı, örneğin geçen yılın eylül ayında, bizim de memnuniyetle karşıladığımız anayasa referandumu. Yeni bir müzakere faslının açılması için büyük bir çabayla gayret sarf etmeliyiz. Bundan sonra açılacak olan fasıllardan birinin rekabet faslı olacağını düşünüyorum. Reform çabaları hem Türkiye'nin hem Avrupa'nın yararınadır.

Balyoz ve Ergenekon davaları çerçevesinde askeriyenin siyasete müdahale girişimi, Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci ve Batı'yla ilişkiler açısından hangi sonuçları doğurur?

Türkiye, askeriyenin geleneksel rolünü de etkileyen bir değişim süreci yaşıyor. Ancak söz konusu davalarla ilgili olarak, iddianameler ve sanıkların olduğu, fakat mahkumiyetlerin bulunmadığını söylemek gerekir. Katılım müzakerelerinde sivil-asker ilişkisi önemli bir rol oynuyor. Bu bağlamda Ergenekon davası, demokratik kurumlara ve hukuk devletine duyulan güveni güçlendirme fırsatı olarak değerlendiriliyor.

Türkiye'de hangi Alman siyasi, bilimsel vakıf ve kuruluşları var? Ne tür çalışmaları var ve Türk-Alman ilişkileri açısından önemleri nedir?

Türkiye'de dört Alman siyasi vakfının kendi büroları bulunuyor. Bunlar Konrad Adenauer Vakfı (Hıristiyan Demokratlara yakın), Friedrich Ebert Vakfı (Sosyal Demokratlara yakın), Friedrich Naumann Vakfı (Liberallere yakın) ve Heinrich Böll Vakfı (Yeşillere yakın). Ankara'da bulunan Konrad Adenauer Vakfı'nın dışında diğer vakıfların büroları İstanbul'dadır. Türkiye'de çoğunlukla dernek olarak kayıtlı olan siyasi vakıflar Alman devletinden bağımsızdır, ancak partilerin parlamentodaki koltuk sayılarına göre devlet yardımı alıyorlar. Faaliyet alanları, tüm toplumun siyasi konularda eğitilmesi, üstün yetenekli öğrencilerin desteklenmesi ve kalkınma konusunda işbirliğini kapsamaktadır. Vakıfların birbirlerinden farklı ilgi alanları da vardır, örneğin demokratikleşme, siyaset, bilim, sivil toplumla, işçi ve işveren kuruluşlarıyla diyalog, burs programları, sivil toplumun güçlendirilmesi, özel sektörle diyalog, sosyal adaletin ve ifade özgürlüğünün geliştirilmesi, dış ve güvenlik politikaları konusunda diyalog, kültürler ve dinler arası diyalog, ekoloji. Ancak bütün vakıfların ortak yönü, demokrasi, hukuk devleti, sosyal piyasa ekonomisi ve Avrupa Birliği ilkelerini benimsemeleri. Alman siyasi vakıfları tüm toplumsal alanlarda yürüttükleri çeşitli çalışmalarıyla Türk-Alman ilişkilerine önemli bir katkı sağlıyorlar. 
 



Zaman