Türkiye, Fon’a stand-by düzenlemeleri kapsamında yapılan çekilişlerden kaynaklı kalan 421 milyon dolarlık borcun geri ödemesini bugün yapıyor. 2002 yılında 23,5 milyar dolara kadar çıkan borç dün itibarıyla sıfırlanmış durumda. Borç ilişkisinin bitmesinin ardından gözler yeni sürece çevrildi. Süreci Zaman’a değerlendiren Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Fon ve Türkiye arasındaki anapara ve faiz ödemeleri hariç, kaynak kullanım ilişkisinin sona erdiğini söyledi. Bundan sonraki süreçte IMF ile diyaloğun üyelikten kaynaklanan işlemlerle sınırlı olacağını ifade eden Başçı, Fon’a Türkiye’nin 5 milyar dolarlık borç vermesine ilişkin teknik çalışmanın sürdüğünü açıkladı. Başçı, Türkiye’nin Fon ile olan ilişkisinde 10 yıl gibi kısa sürede aldığı önemli mesafeyi, mali disiplinin yanı sıra fiyat istikrarı ve finansal istikrara verilen öneme bağlıyor.
 
Türkiye Uluslararası Para Fonu’na 11 Mart 1947 tarihinde üye olurken, Fon ile borç ilişkisi, 1961’de bugünkü kur hesabıyla yaklaşık 30 milyon dolarla başladı. Fon’dan bugüne kadar toplamda kullandığı kaynak miktarı ise 50 milyar doların üzerinde. Türkiye ile IMF arasında 19 defa stand-by anlaşması yapılırken, bunlardan sadece son ikisi başarıyla tamamlanabildi. Fon’la ilişkilere başlanılmasıyla birlikte ilk stand-by anlaşmasının yapıldığı tarih 1 Ocak 1961. Bu anlaşma 31 Aralık 1961’de sona erdi. Türkiye, 18 Haziran 1980’de ilk kez Fon ile en uzun stand-by anlaşmasını yaptı ve bu anlaşma 17 Haziran 1983’te tamamlandı. 1983 yılında yeni bir stand-by düzenlemesi yapılırken, bunun süresi de bir yıl oldu. Sonraki on yılda ise herhangi bir şekilde stand-by yapılmadı. 8 Temmuz 1994’te yapılan stand-by 26 Eylül 1995’te sona erdi. 1999’a kadar stand-by düzenlemesine gitmeyen Türkiye, 1999-2002 döneminde 17. stand-by düzenlemelerini gerçekleştirdi. 18. stand-by düzenlemesi 4 Şubat 2002’de başlarken, Ocak 2005’te 19. anlaşma yapıldı. Türkiye ile Fon arasında 9 Mayıs 2008’de sona eren 19. stand-by düzenlemesinin ardından ‘Program Sonrası İzleme’ sürecine girilmişti.
 
Fon heyeti birkaç yıl öncesine kadar memur maaşları, sosyal güvenlik reformları, elektrik zammı, özelleştirme ve bankacılık düzenlemeleri gibi çok sayıda konuda Türkiye’ye ev ödevi veriyordu. Bugün ise borcun sıfırlanması bir yana, Türkiye 66 yıl önce üyesi olduğu Fon’a borç verecek duruma geldi. Ekonomik darboğazdaki Avrupa ülkelerini kurtarmak için oluşturulan havuza 5 milyar dolar katkı sağlanacak. Bu rakam Merkez Bankası’nın uluslararası rezervleri arasında sayılırken, acil durumda kaynak çözülme yöntemine başvurulacak.
 
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, G-20 ülkelerinin 19 Haziran 2012’deki Liderler Zirvesi toplantısında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda gelişmekte olan ülkenin, Fon’un kaynaklarının güçlendirilmesi yoluyla küresel finansal istikrara katkı yapma konusundaki niyetlerini beyan ettiklerini kaydediyor. Bu konuda teknik çalışmanın devam ettiğini vurgulayan Başçı, IMF kaynaklarına, Türkiye’nin uluslararası rezervleri arasında sayılmak kaydıyla, 5 milyar dolarlık katkıda bulunacağının açıklandığını ifade ediyor. Erdem Başçı, Türkiye ile Fon arasındaki son 10 yılda alınan önemli mesafeyi, mali disiplinin yanı sıra fiyat istikrarı ve finansal istikrara bağlıyor. Bu konulara verilen önem sayesinde 2001 yılında yüzde 68,5 seviyesinde olan enflasyonun geçen yıl sonunda yüzde 6,2’ye indiğine işaret eden Başçı, “Kamu borç yükünün GSYH’ye oranı ise 2002 yılı sonu yüzde 74 seviyelerinden 2011 sonunda yüzde 39,4 seviyelerine geriledi. Bunun sonucunda ülke risk primi ve faiz oranları düşmüş, büyüme görünümü iyileşmiştir.” diyor.
 
Parasal ilişkinin bitmesinin ardından Fon ile iplerin tamamen koparılmasına ilişkin soruya Başçı’nın cevabı ise şöyle: “Türkiye, IMF’ye 11 Mart 1947 tarihinde üye olmuştur. Fon’un yönetişim reformu çerçevesinde yapılan anlaşma sonucunda oluşturulan ve ülkemizin de içinde bulunduğu yeni grupta (New Constituency) Avusturya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Beyaz Rusya ve Kosova yer alıyor. Bu anlaşmaya göre ülkemiz, 2014-2016 ile 2018-2020 yılları arasında ikişer yıl süreyle icra direktörlüğü görevini üstlenecek ve 2012-2014, 2016-2018 ve 2020-2022 yılları arasında ise icra direktör vekili görevi ile temsil edilecek. Ayrıca İcra Direktörleri Genel Kurulu’nda alınan karar uyarınca 14. Genel Kota Gözden Geçirmesi çerçevesinde ülkemizin kotasının toplam kotalar içindeki payı yüzde 0,61’den yüzde 0,98’e yükselecek.”
 
2. Dünya Savaşı’nda zarar gören ülkelere destek için kuruldu

 
Uluslararası Para Fonu, uluslararası parasal işbirliği ve döviz kuru istikrarını desteklemek, ekonomik büyüme ile yüksek istihdamı teşvik etmek ve üye ülkelerin ödemeler dengesi finansmanında karşılaştıkları sorunların aşılmasını kolaylaştırmak amacıyla 1945 yılında kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’nda zarar gören ülkelerin hızlı bir şekilde yeniden imarını sağlamayı da amaçlayan Fon’un geliri temel olarak üye ülkelerin IMF’ye katıldıkları zaman ödedikleri katkı paylarından (kotalar) ve kota artırımlarından sağlanıyor. İdare merkezi ABD’nin başkenti Washington DC’de bulunuyor. Fon, bugün dünya genelinde 180’den fazla üyesi ile finansal anlamda en geniş örgütlenmeye sahip kurum olarak biliniyor.
 
IMF’nin 5 amacı
 
Uluslararası parasal işbirliğini geliştirmek.
 
Uluslararası ticaretin genişlemesini ve dengeli bir şekilde büyümesini sağlamak.
 
Döviz kurlarında istikrarı teşvik etmek.
 
Çok taraflı bir ödemeler sisteminin kurulmasına yardım etmek.
 
Ödemeler dengesinde problemler yaşayan üye ülkelere finansal destek sağlamak.


 
Fon yönetiminde Türkiye’nin ağırlığı artıyor
 
IMF ile ilgili süreci Zaman’a değerlendiren Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakcı da, Türkiye’nin ağırlığının arttığına dikkat çekiyor. Türkiye’nin Fon ile üyelik ilişkisinin bütün üye ülkelerin tabi olduğu dördüncü madde kapsamında rutin olarak gerçekleştirilmeye devam ettiğini vurgulayan Çanakcı, 5 milyar dolarlık taahhüt için teknik görüşmelerin sürdüğünü belirtiyor. Türkiye, 1958 yılından bu yana IMF’den 30 milyar SDR’nin üzerinde destek sağladı. Rekor kullanım ise 11,9 milyar SDR ile 2001 krizinden sonra yapılan anlaşmayla gerçekleşti. Son beş yılda ise Türkiye Fon’a net borç ödeyicisi durumunda. Fon ile stand-by anlaşmasının rafa kaldırılmasının ardından ilişkilerin seviyesi de düşmüştü. Dördüncü madde görüşmeleri kapsamında ve Program Sonrası İzleme değerlendirmesinde Türkiye ekonomisinden övgüyle bahseden Fon ile ilişkiler bir alt düzeye indi. IMF Türkiye Temsilciliği’ndeki görevli sayısı üç yıl önce yarı yarıya azaltıldı. Bir başkan, bir başkan yardımcısı ve üç uzmanın görev yaptığı temsilcilikte altı ayda yapılacak değerlendirmeler için irtibat bürosu sistemine geçildi.
 
Türkiye’nin IMF ile üyelik ilişkisinin bütün üye ülkelerin tabi olduğu dördüncü madde kapsamında rutin olarak gerçekleştirilmeye devam ettiğini aktaran Hazine Müsteşarı Çanakcı, Fon’un ana fonksiyonlarından birini oluşturan ve üyelerine sunduğu teknik konulardaki çalıştay, seminer gibi programların da devam ettiğini belirtiyor. 2010 yılında Fon’da kapsamlı bir kota ve yönetim reformunun onaylandığına işaret eden Çanakcı, “IMF 2010 Kota ve Yönetim Reformu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte, ülkemizin kotası 4.658 milyon SDR’ye yükselecek. Böylece ülke kotamızın toplam Fon kotaları içerisindeki payı yüzde 0,61’den yüzde 0,98 seviyesine ulaşacak. Türkiye, Fon’dan en yüksek kota payına sahip üye sıralamasında 32. sıradan 20. sıraya yükselecek.” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin İcra Direktörleri Kurulu’nda daha güçlü temsiline yönelik gerekli çalışmalar yapıldığı ve önemli adımların atıldığını aktaran Çanakcı, “Bu kapsamda, IMF İcra Direktörleri Kurulu bünyesinde yeni bir ülke grubu oluşturulmuştur. Bu grupta, 2014-2016 ile 2018-2020 dönemlerinde İcra Direktörlüğü pozisyonunu ülkemiz üstlenecek.” bilgisini veriyor.