TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye’nin, hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle geçen hafta Suriye sınırında Rus savaş uçağını düşürmesiyle iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesinden tedirgin olduklarını söyleyerek, “Tansiyonun diplomatik mücadelelerle çözülmesini arzuluyoruz" dedi. TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes da, hükümetten yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü konularındaki sıkıntıları süratle gidermesini beklediklerini söyledi.

Türkiye'nin hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Suriye sınırında bir Rus jetini düşürmesinin ardından Moskova ile gerilim tırmanmış ve son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumartesi günü Türkiye'ye yönelik bir dizi ekonomik yaptırım kararını imzalamıştı.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısı, Ankara Sheraton Oteli'nde yapıldı. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan da Rusya ile yaşanan krize değinerek, "Rus jetinin düşürülmesinden sonra yaşanan gerilimden tedirginiz. Tansiyonun diplomatik mücadelelerle çözülmesini arzuluyoruz" dedi. Özilhan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Adaletsizlik hayatın her alanına sirayet ediyor"

"OECD’nin son çalışması gelir dağılımının giderek nasıl bozulduğunu gözler önüne seriyor: bugün en zengin %10’unun ortalama geliri, nüfusun en yoksul %10’unun ortalama gelirinin 10 katı civarında. Bu oran 1980’lerde 7 kat, 1990’larda 8 kat, 2000’lerde ise 9 kat idi. Adaletsizlik hayatın her alanına sirayet ediyor. Halinden, gelirinden, toplumsal konumundan memnun olmayanlar hızla radikalleşiyorlar. Önümüzdeki dönemde büyümenin düşük olması yoksulluk sorununu büyütecek.

İlk önceliğimiz siyasi istikrar olmalı. 1 Kasım seçimleri parlamenter istikrarı sağladı; hem de gayet kuvvetli biçimde. Şimdi bunu toplumsal istikrara, toplumsal dinginliğe dönüştürebilmemiz gerekiyor.

"Yorulduk"

Son 2-3 yılda çok yıpratıcı bir süreç yaşadık. Hem demokrasimiz yıprandı hem de ekonomimiz zarar gördü. Sert tartışmalar hepimizi yordu ve toplumumuzu kutuplaştırdı. Artık bunları geride bırakmak gerekiyor.  Demokrasiyi genişletirken, ekonomiyi büyütmeli ve toplumsal barış ve adaleti tesis etmeliyiz. Bunu yapabilirsek kaybettiklerimizi telafi edebiliriz.

İkinci önceliğimiz ise büyüme ve refah artışı olmalı.

Dünya bugün ekonomideki yavaşlamanın nedenleri ile ilgili hummalı bir tartışma yapıyor. Türkiye’de de benzeri bir tartışmayı yapmamız gerektiğine inanıyorum. Eğer son yıllarda karşı karşıya olduğumuz yavaşlama konjonktürel nedenlerden kaynaklanıyorsa, büyümeyi hızlandıracak makroekonomik politikalar üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Yok, eğer yavaşlamadan sorumlu olan yapısal sorunlar ise, bu yapısal sorunları tespit edip ortadan kaldırmak lazım.

Düşen büyüme hızına rağmen cari açığın hala yüksek seyrediyor olması, ihracat artışının duraklaması, yurtiçi tasarrufların milli gelire oranının %15’in altına inmesi, sanayinin GSYH içindeki payının giderek küçülmesi, düşen hammadde fiyatlarına rağmen enflasyonun %7’nin altına inmemesi, işsizlik oranının %9-10 bandında seyretmesi, yüksek gelir adaletsizliği ve borçluluktaki yükselme, benim ilk anda aklıma gelen sorunlar."

Başaran: Yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü sıkıntılarının süratle giderilmesini bekliyoruz

Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Cansen Başaran Symes de, hükümetten yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü konularındaki sıkıntıları süratle gidermesini beklediklerini söyledi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda konuşan Başaran, "Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve adil yargılama konusundaki sıkıntıları süratle gidermemiz lazım. İfade ve basın özgürlüğü reformların en başında gelen alanlardır. Şeffaflık paketinin de yarın hemen hayata geçmesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.

Cansen Başaran Symes, "Birkaç hafta sonra yeni yıla giriyoruz. Bugünün dünyasında, nesnelerin interneti, mobil teknolojiler, temiz ve verimli enerji teknolojileri, akıllı kentler ile şekilleniyor. Sanayide 4.0 dönemine giriyoruz. Toplumlar, devletler değişiyor. Her yeni genç kuşak topluma farklı beklentiler ile katılıyor. Gerçeklikle, sanalı ayırmakta güçlük çekiyoruz. Bu sadece teknoloji ile değil tavır ve tutum ile ilgili" dedi.

Başaran’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Siyasal bünyemizdeki yaraları sarmamız ve toplumsal barışı yeniden tesis etmek için hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile adil yargılanma konularındaki eksikliklerimizi süratle gidermemiz gerekiyor. Süratle diyorum aslında yarın demek istiyorum… Bu temel mesajları her ortamda tekrarlıyorum. Elimizde hayata geçirilmeyi bekleyen bir Yargı Reformu Stratejisi var.

"Adalet sistemimizin güçlenmesine ihtiyaç var"

Kısacası adalet sistemimizin güçlendirilmesine ihtiyaç var. Diğer yandan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin iç hukuka aktarımı yoluyla özgürlük alanlarının genişletilmesi, “ifade ve basın özgürlüğünün” bir kırmızı çizgi olarak addedilmesi, reform ihtiyacı gösteren en önemli alanlardır.

Güçlü yönlerimiz tek başına yeterli değil ve önümüzde birçok zorlu mücadele alanı olduğunu da hiç göz ardı etmememiz gerekir. Biraz önce sıraladığım fırsatları kullanabilme ortamını ne kadar bozduğumuzun acaba farkında mıyız?

Önümüzde hem siyasi hem ekonomik ve sosyal reformlar üzerine yoğunlaşabileceğimiz kesintisiz bir dört yıl var. Bu kaçırılmaması gereken değerli bir fırsattır. Türkiye, bu dönemi reformlara yoğunlaşarak geçirebilirse, tüm elverişsiz küresel koşullara rağmen, içinde bulunduğu ülke grubundan pozitif ayrışabilir.”

Konsey toplantısında bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan ise 64.hükümetin bir reform hükümeti olacağını söyledi.

Meclis dışındaki diğer partilerden de reformlara destek isteyen Elvan, "Sadece Anayasa değil, cemevlerine hukuki statü ve bilirkişi müesssesinin yeniden yapılandırılması da başlıca reform alanları" diye konuştu.