KADİFE ŞAHİN

Yunanistan’ın içinde bulunduğu durumunun Türkiye’ye olası etkilerini değerlendiren Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Yunanistan’ın Türkiye’ye zarar vermeyeceğini ama Türkiye’nin Yunanistan’a çok büyük pozitif katkısı olacağını söyledi.
Özince, “Biz krizden sonra gittik Yunanlı dostlarımızın kapısını çaldık. Tuttuk bankalarımızı sattık. Şimdi de onlar bütün sınır kapılarını açabilir. Çünkü Türkiye ile Yunanistan’ın birbirini turizm açısından tamamlayan öyle muazzam özellikleri var ki. Yunan adasına gelen Efes’e geçebilsin, Efes’e gelen Yunan adasına geçebilsin, ihya olur Yunan turizmi. Bugün Türkiye’de öyle bir uçak ağı var ki uçurur Yunanistan’ı. Yunanistan turizmle çok rahat toparlar. Turizmin istihdam yaratma kapasitesini görüyoruz. Şimdi tam Yunanlıların da bize gelmesinin zamanıdır. Gelip bizi davet etsinler” şeklinde konuştu.

‘Basel 3 bizi zorlayacak’
Ersin Özince, 2013 yılında devreye girmesi beklenen Basel 3 kurallarının gelişmekte olan ülkeler için yaratacağı dezavantajlara dikkat çekerek, “Yatırım yapılabilecek ülkeler yatırım yapılamaz olacak” dedi. Basel 3’ün gelişmekte olan ülke bankalarına ‘kendi ülkene değil, ratingi yüksek ülkeye yatırım yap’ mesajı verdiğini söyleyen Özince, “Eğer kendi içsel düzenlemelerimizle gerekli önlemleri yeterince alamazsak, sistem öyle bir hale gelecek ki bırakın şirket riskini almayı kendi ülkemizin devlet tahviline dahi yatırım yapabilmek için, daha fazla sermaye ayırmak zorunda kalacağız” dedi.
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, bankanın yüzde 100 iştiraki olan İşbank GmbH’nın Bulgaristan’daki şube açılışı sırasında İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ile birlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı.

‘Saygı duyulmayan rating var’
Özince, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin çok büyük tehdit altında olduğunu belirterek “JP Morgan CEO’su Jamie Dimon ‘Basel 3, ABD’nin ulusal menfaatlerine uymuyor’ derken şunu kast ediyordu ‘Biz bankacılığın doğru düzgün yapılmasını, doğru sermayelendirilmesini yadsımıyoruz. Ama ABD ekonomisinin ihtiyaçları doğrultusunda da bankacılık yapmamız lazım’. Şimdi aynı şekilde ben de bir Türk bankacısı olarak Türkiye’nin iktisadi politikaları doğrultusunda bankacılık yapmak zorundayım. Oysa ki Basel 3, hiçbir şekilde saygı duyulamaz rating sistemini esas alan bir yapıda” dedi.

‘Bilim adamına, bankacıdan az para verirseniz olmaz’

Türkiye’nin üretmesi, yatırım yapması, istihdam yaratması, katma değerli ihracat yapması ve refah transfer etmesi gerektiğini söyleyen İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, “Türkiye gibi ülkelerin geleceği nüfusuna global rekabete uygun refah yaratabilmesidir. Sadece mevcut büyüme oranlarının değil büyüme kalitesinin de çok büyük önemi var. Sadece zenginlikle refah olmuyor. 2-3 ay önce Dünya Bankası Başkanı Türkiye’ye gelmişti oturduk bir grup tartıştık. Herkes Türkiye’de en önem verilmesi konunun eğitim olduğu konusunda mutabık kaldı. İşlerimize katma değer için Ar-Ge lazım, Ar-Ge için kaliteli üniversite ve bilim adamı lazım. Bilim adamına kalkıp bankacıdan az para verirseniz olmaz” dedi.
 

‘İlgilenmediğiniz dünya size sorun yaratır’

İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, dünyanın artan ve krize dönüşen sorunlarının çözümü için kural belirleyenlerin keyfi tavırlarının olumsuzluk yaratacağını söyledi. Özince, “Komşunuzu, gelişen ülkeleri ihmal ederseniz bugün Afrika’yı, Asya’yı ihmal ederseniz o size sonra göç olarak, sorun olarak geliyor. Bu kadar küçücük bir dünyada ben oturacağımda finans kapitalin kurallarını buradan yazacağım demekle olmuyor” dedi.

Eğer bankayı durdurmasaydık yüzde 50 büyürdük

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, büyüyen bankayı durdurmasalardı 2011 yılında ‘yüzde 50’nin üzerinde büyüyeceklerini’ açıkladı. 2010 sonunda 64 milyar TL olan bankanın toplam kredi hacmi 9 ayın sonunda 85 milyar TL’ye ulaşırken ‘100 milyarlık’ hacme ne zaman ulaşacaklarının sorulması üzerine Bali, “2012’de aşacağımızı söyleyebiliriz. Bu diğer koşullara da bağlı ama bize kalırsa hemen aşarız” dedi.
İş Bankası’nın şu anda olağanüstü bir yükselme döneminde olduğunu kaydeden Adnan Bali, “Biz bankayı zapt etmeye çalışıyoruz. Bankayı zapt etmeye çalışmasaydık yüzde 50’nin üzerinde büyürdük” dedi.

‘Proaktif olmak gerekiyor’
Bali, kredi ile büyüdüklerini vurgulayarak son 6 çeyrekte sorunlu kredilere aktarımdan daha fazla tahsilat gerçekleştirdiklerini kaydetti. Bali, tahsili gecikmiş alacak rasyolarının yılsonunda yüzde 3.6 seviyesinden haziranda yüzde 2.8’e eylülde ise yüzde 2.5 düzeyine indiğini bunun da sadece yeni kredi verdikleri için değil hem tahsilat gerçekleştirdikleri hem de yeni intikallerin çok düşük olmasından kaynaklandığını bildirdi.
Dünyadaki ve Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri dönem dönem analiz etmek gerekliliğini belirten Bali, bankacılıkta yüzde 25 sınırının gündem dışı kaldığını ve Merkez Bankası’nın proaktif hareket ettiğini belirterek şöyle konuştu:
“18 Haziran’daki BDDK tedbirlerine kadar aşırı ısınma, kredi hacminin aşırı artıyor olması bunun da cari açık üzerindeki etkisi üzerine yoğunlaşılmıştı. BDDK sert bazı tedbirler daha aldı. O önlemlerin ciddi karşılığını da gördük. 4 Ağustos’taki MB’nin toplantısında konu değişti çünkü ABD’nin notu indirilmiş ve AB’deki borç sorunları ağırlaşmıştı.”

‘Dış faktör politika değiştirtiyor’
“Büyüme frenlenecekse artık cari açık probleminin aynı öncelikte olmayacağı, kredi büyümesinin eski önceliğinde olmayacağı netleşmişti” diyen Bali şunları söyledi: “Biraz kur artışına izin veren bir politika sürecine geçildi. Bunun belirli tehlikeli seviyeleri aştığı görülünce de bu defa döviz satış ihaleleri gerek zorunlu karşılıklarda parasal sıkılaştırıcı önlemlerde tekrar gevşemelerle imkân sağlanmaya çalışıldı. Eleştirilirken hep şu söyleniyor: ‘Niye bu kadar sık politika değişiyor.’ Çünkü kriz ortamı olduğu için politikayı değiştirmeyi gerektiren faktörler değişiyor.”
Bali, “Buna getirebileceğim tek parantez son dönemde faizleri ve fonlamayı bir miktar kısmaya çalışırken sırf politika faizini yükseltmemek uğruna yapılan ayarlamalar aynı mahiyette değerlendirilmeyebilir” dedi.

‘Bugünler hüner gerektiren günler’

Bugüne kadar Türkiye için itici gücün iç talebin canlılığı olduğunu ve dış talebi kompanse ettiğini kaydeden Bali, “Ama bir noktadan sonra iç talebin canlılığı eğer geri ödeme sorunları açısından problem yaratacak düzeye geliyorsa mutlaka yeni tedbirler alınması lazım. Otorite şu anda belli bir seviyenin üzerine çıkan kur seviyesine dış ticaret üzerindeki olumlu etkisine karşılık enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerine odaklanmış durumda ki; doğru. Gerek enflasyon gerekse kurun yaratabileceği riskler açısından MB’nin belirli bir kur sepetini savunuyor olması anlamlı. Zaten bu kadar sık politika değiştirilmesinin ve bunların hepsini optimize etmeye çalışmak gerçekten hüner gerektiriyor” şeklinde konuştu.

‘Yabancı bankalara plasman yapıyoruz’

İş Bankası’nın sürekli uluslararası para piyasalarında yabancı bankalara plasman yaptığını ve bunun miktarının da arttığını belirten İş Bankası Genel Müdürü Bali, şöyle konuştu:
“Değişen koşullara göre yabancı bankaları özellikle pazar değerleri ve aktif kalitelerine ilişkin piyasada dolaşan bilgilere de bakarak sürekli risk değerlendirmesine tabii tutuyoruz. Ben geçen gün 2 bankaya altın işlemleri nedeniyle limit artışı yaptık ve bunun üzerine dikkat etmemiz gerektiğine dair not yazdım. Onu da mesleki bir hatıra olarak fotokopisini çekip yanıma aldım. Daha önce pek nasip olmayan şeylerdi.”

‘Yatırım fırsatlarını değerlendiriyoruz’
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Küresel olarak yaşanan ekonomik sorunlar, belirli girişimlerde daha temkinli olunmasına neden olmuştur. Ancak her kriz, arkasında bir takım fırsatları barındırmaktadır. Güçlü tarihi ve kültürel bağlarımız bulunan komşumuz Bulgaristan, Avrupa Birliği üyeliğiyle birlikte konumunu güçlendirmiş ve yatırım için bölgenin en cazip ekonomik bölgelerinden biri haline gelmiştir” dedi.


Milliyet