Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinde, Hükümet adına söz alan Ergin, bu düzenlemenin, Anayasanın 102. maddesinin son fıkrasında öngörülen emredici hükmün gereği yapıldığını söyledi.

Anayasada cumhurbaşkanıyla ilgili düzenlemelere işaret eden Ergin, 1961 ve 1982 anayasalarında, cumhurbaşkanlarının TBMM tarafından seçilmesi hükmünün bulunduğunu anımsattı.

Ergin, bu seçim sisteminin, cumhurbaşkanlarının seçimlerinde geçmişte çok derin siyasal krizler ve kilitlenmelere yol açtığını belirtti. Ergin, parlamentonun Nisan 1980'den itibaren eylül ayına kadar cumhurbaşkanı seçimini tamamlayamadığını, siyasi kilitlenmenin istenmeyen olayların yaşanmasına, 12 Eylül 1980 darbesinin yapılmasına en büyük gerekçe olarak gösterildiğini kaydetti. Ergin, benzer sorunların 1961 anayasası döneminde de yaşandığını dile getirdi.

Bakan Ergin, bu sıkıntıların benzerlerinin yaşanacağı endişesiyle 1982 anayasanın cumhurbaşkanının seçimiyle ilgili 102. madde müzakerelerinde, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi görüşlerinin gündeme getirildiğini ancak bu önergelerin yerleşmiş siyasi gelenekler gerekçe gösterilerek kabul edilmediğini anlattı. Ergin, cumhurbaşkanlarının halk tarafından seçilmesi tartışmalarının yeni olmadığını, 1946'dan bu yana yapıldığını vurguladı.
1980 öncesi yaşanan sıkıntıların aynısı olmamakla birlikte benzeri sorunların, Turgut Özal ve Süleyman Demirel'in, cumhurbaşkanı seçilmelerinde de yaşandığına işaret eden Ergin, 2007'de cumhurbaşkanı seçimi sürecinde yaşananların da hafızalarda canlı olarak durduğunu kaydetti.

Ergin, 2007'de yaşanan kilitlenmenin, bu soruna köklü ve kalıcı çözümü zorunlu kıldığına işaret ederek, aynı tarihte yapılan değişiklikle, anayasanın 101 ve 102. maddelerinin değiştirilerek, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin kabul edildiğini anımsattı.

-Halk tarafından seçilmesine yönelik eleştirilere yanıt verdi-
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine yönelik eleştirilere dikkati çeken Ergin, bu eleştirilerden birinin cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin, parlamenter sistem ile uyuşmaması olduğunu kaydetti. Ergin, parlamenter sistemlerde, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin, bilinmeyen, yabancı yöntem olmadığını vurgulayarak, ''Bu sistemle yönetilen ve parlamenter sisteme sahip olduklarından kuşku duyulamayacak Avusturya, İzlanda, İrlanda, Finlandiya gibi bazı Avrupa ülkelerinde devlet başkanlarının seçimle işbaşına geldiği bilinen bir gerçektir'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanının yetkilerinin çok fazla olduğu eleştirilerini de değerlendiren Ergin, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu eleştiriler, 1982 Anayasasındaki cumhurbaşkanı için yapılabilecek doğru eleştirilerdir. Ancak 2007'de yapılan anayasa değişikliğiyle, bundan sonra cumhurbaşkanları halk tarafından seçileceğinden, halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı için bu yetkilerin fazla olduğunu ileri sürmek doğru olmayacaktır. Bu kadar yetki kullanan cumhurbaşkanın sorumluluğu nasıl olacaktır, Anayasanın 105. maddesinde cumhurbaşkanının sorumsuzluğu düzenlenmiştir. 2007 şartlarında yapılan, o gün parlamentoya yapılan dayatmalara karşı, parlamentonun bir refleksi olarak ortaya çıkan gelişmelerdir. Bu aslında doğru eleştiridir. Yetkili olan bir cumhurbaşkanın, bir şekilde hesap verme durumunun da düzenlenebilmesi lazım. Anayasa Uzlaşma Komisyonunu yapacağı çalışmada, bu hususun da değerlendirilmesinde yarar olacağını mütalaa ediyorum.''

-''Psikolojik güven sağlayacaktır''-
Ergin, cumhurbaşkanın halkın seçmesini, demokratik katılımın sağlanması açısından da olumlu, ileri, yerinde bir adım olarak değerlendirdi.
Cumhurbaşkanının halkın seçmesinin, toplum tarafından cumhurbaşkanlığı makamının meşruiyetine olan inancı güçlendireceğini, herkesin temsiline imkan sağlayacağını, millet nezdinde psikolojik güven, rahatlık sağlayacağını belirten Ergin, ''Cumhurbaşkanı halktan aldığı güç ve yetkiyle, sistemin işleyişinde gerektiğinde inisiyatif alabilecek, kriz çözücü pozisyona sahip olabilecektir. Bunun sonucu olarak, cumhurbaşkanı siyasal hayatımızda denge ve istikrar unsuru olabilecek makam sahibi olarak yerini alacaktır. Sistemdeki siyasal krize ve kilitlenmelerine yol açma potansiyelinin ortadan kaldırılması son derece önemlidir. Söz konusu makamın, geniş katılım, doğrudan temsil esasına dayanan, serbest seçimle belirlenecek bir kişi tarafından doldurulması, sorunların bir çoğunun ortaya çıkmasını önleyecektir'' diye konuştu.

AA