'Türkiye 5. Stajyer Avukatlar Kurultayı', Adana Barosu'nun ev sahipliğinde gerçekleştiriliyor. Dün Adana Barosu Sosyal Tesisleri Çukurova Salonu'nda gerçekleştirilen çalıştayın ardından, bugün Seyhan Oteli'nde yapılan kurultayda konuşan Vedat Ahsen Coşar, insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliğinin akli yeteneği olduğunu vurgulayarak, insanın bu yeteneği sayesinde yaşamını sürdürdüğü gibi düşünüp, bilgi edinip karar verdiğini anlattı. Coşar, "İnsan, akli yeteneğini kullanabildiği, bilgi sahibi olduğu, kendi kararlarını bizzat kendisini verdiği, bağımsız hareket ettiği, başkalarıyla aynı fikirde olmak ya da olmamakta özgür olduğu, başkalarının müdahalesine maruz kalmadığı ve bu müdahalelerden etkilenmediği ölçüde birey olur. Bu nedenle birey olmak, özgür ve özerk olmak demektir" dedi.

"RASYONEL BİR AKIL, BASKI ALTINDA İŞLEVİNİ YERİNE GETİREMEZ"
Rasyonel bir aklın baskı altında işlevini yerine getiremeyeceği uyarısında bulunan Coşar, "Rasyonel bir akıl, gerçeği algılamasını başkalarının emrine, talimatlarına ve yönlendirmesine teslim etmez; bilgisini, kendi doğru anlayışını başkalarının fikrine, tehditlerine, isteklerine açık veya gizli planlarına, çıkarlarına kurban etmez. Böyle bir akıl ve kişiliğe başka biçimde düşünen, başka çıkarları ve planları olan birileri engel olmaya çalışır. Bu kişi susturulabilir, hapse atılabilir ve hatta öldürülebilir ama ona baskı yapılamaz, özgürlüğü onun elinden alınamaz" ifadelerini kullandı. Birey olmanın toplumsallaşmayı gerektirdiğini, bu nedenle birey olma sürecini tamamlayamamış olanların ne özgür ne özerk ne de toplumsal olabileceğini kaydeden Coşar, bu gibi kişilerin kendi kendisini yönetemeyeceğini, başkalarının kendisini yönetmesine izin vereceğini anlattı.

"KAYGI VE ÖZSAYGI, GERÇEKLERİN SAPTIRILMASINA CESARET VERİR"
"Bir grupta, hizipte, klikte, cemaatte veya örgütte paylaşılan aldanmaların oluşmasının arkasındaki motive edici güç bireyleriyle özdeştir ve bu kaygıdan mümkün olduğunca uzak tutar" ifadesini kullanan Coşar, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kaygı ve özsaygı 'ben'de olduğu gibi 'biz'de de aynı rolü oynar. Bunlar, artırılmış özsaygı ve azaltılmış kaygıyı korumak için gerçeklerin saptırılmasına cesaret verir. 'Biz' düşünme yani grup, hizip, klik, cemaat veya örgüt düşünme, grupların, hiziplerin, kliklerin, cemaatlerin veya örgütlerin aleyhinde düşünme değildir. Bu sadece toplu patolojinin tehlike sinyalidir. Çarpıtılmış ve ters anlamlar verilmiş bir 'biz'dir."

"AVUKATLIK MESLEĞİ ÖZGÜR VE ÖZERK BİR KİŞİLİK İSTER"
Yalnız başına bir kişinin, duygu dalgalanmalarına, toplumsal önyargılardan doğan kör noktalara veya basit görünen bir kararın karmaşık sonuçlarını algılama başarısızlığına eğilimli olduğu yorumunda bulunan Vedat Ahsen Coşar, bir grupta veya örgütte 'biz'ler ile birlikte konular açılabileceğini, değişik bakış açılarının dikkate alınabileceğini, gerekli diğer veriler toplanıp tek bir üyenin alabileceğinden çok daha iyi kararlar alınıp uygulanabileceğini anlattı. Coşar, "Ama öyle de olsa toplu veya 'biz' düşünme, topluluğun düşünüşünü çarpıtır. Bunun önüne geçebilmek için topluluğun her bir üyesinin 'biz' olmadan önce 'ben olması', yani birey olması gerekir. Kıssadan hisse şu; genç insanlar olarak bir gelecek inşa etmeye çalışıyorsunuz. Bunun için önce kendinizi özgür, özerk bir birey olarak, yani 'en' olarak inşa edin. Eğer bunu yapamazsanız avukatlık mesleğine talip olmayın. En önemli niteliği bağımsızlık olan avukatlık mesleği, özgür ve özerk bir kişilik ister" diye konuştu.

"AVUKATI 'KUTSALLIK' İKONU İLE BASKI ALTINDA TUTAMAZSINIZ"
Avukatlık Yasası'nın 34. maddesinde yer alan avukatlık görevinin 'kutsal' olduğu ifadesine karşı çıkan Coşar, şu görüşleri dile getirdi: "Kutsallık, geleneksel yapılardan tevarüs ettiğimiz bir anlayış. Bu dönemin örgütlenme biçimi olan lonca anlayışı, diğer meslekler gibi avukatlık mesleğini de kutsallık ikonu ile denetimi altında tutmuştur. Aydınlanma ile birlikte geleneksel koşullanmalardan ve baskıdan kurtulan insan, kulluktan çıkıp kendi sorumluluğunu bizzat üstlenmiştir. Modernizm ile başlayan bu süreçte insanı 'kutsallık' ikonu ile denetlemek ve baskı altında tutmak mümkün olmadığı gibi avukatı da 'kutsallık' ikonu ile denetlemek ve baskı altında tutmak mümkün değil. Kaldı ki, kutsallık ve bundan türetilen kutsal devlet, kutsal adalet, kutsal savunma gibi kavramlar, kurulu düzeni koruyan, otoriteyi koruyan kavramlardır. Oysa ki avukatlık mesleği, her türden iktidar, otorite ve statüko ile sorunu olan bir meslektir."



"AVUKATLAR HÜKÜMET YA DA CEMAATLERİN ADAMI OLMAMALI"
Avukatın devlete, otoriteye ve iktidara karşı bireyi ve hakkı savunan kişi olduğunu hatırlatan Coşar, savunmanın kutsanması gereken bir iş ve faaliyet olmadığını, yaşam, mülkiyet ve özgürlük hakkı gibi saygı duyulması, değer verilmesi gereken ve vazgeçilmesi mümkün olmayan temel bir insan hakkı olduğu yorumunda bulundu. Avukatların belli bir kamu için ve o kamu adına mesajı, görüşü, tavrı, felsefeyi ya da tanıyı temsil etme, cisimlendirme, ifade etme yetisine sahip olan bireyler olma zorunluluğu taşıdığını belirten Coşar, bu sorumluluğun avukatlara; kamunun gündemine sıkıntı veren, unutulan, sümen altı edilen sorunları gündeme getirme, slogan, ortodoksi ve dogma üretmektense bunlara karşı çıkma, kolay kolay hükümetlerin, kimi cemaatlerin adamı olmama, hukuk ve insan hakları ihlallerine tanıklık etme ve bunlarla mücadele etme görevini yüklediğine işaret etti.



İHA