Kayasu, iddianamenin kabul edilmesinin kendi açısından beklenen bir şey olduğunu ifade etti. "Herhangi bir eksikliğin olacağını düşünmüyordum. Çünkü 1 yıldan beri devam eden bir tahkikat, herhalde dört dörtlük yapılmıştır. O bakımdan sürpriz olmadı." diyen Kayasu, kendi iddianamesinin delil olarak gösterilmesinden de sevinç duyduğunu belirtti. Böyle bir davanın açılmasının kendisini mutlu ettiğini dile getiren Kayasu, "Çünkü 12 Eylül'de binlerce, milyonlarca insan zarar gördü. Hiç olmazsa onların yüreğine bir miktar su serpilmiş oldu." dedi.
 
Gelinen noktanın yargıyla bir alakası olmadığını, tamamen siyasi bir tasarruf olduğuna dikkat çeken Kayasu, kendi iddianamesi konusunda da şunları söyledi: "O dönemin Adalet Bakanı, tahmini olarak söylüyorum, başsavcıya emir verdi. Bu iddialar işleme konulmasın dendi. Şikayet dilekçesi olarak kabul edelim dendi. Eğer benim iddianamem işleme konsaydı, belki Kenan Evren darbe yapmaktan ceza almayacaktı. Çünkü Geçici 15. Maddeyi göstereceklerdi, herhangi bir şekilde ceza vermeyeceklerdi. Ama ben böyle bir şey olmasın diye bir de iddianameye 'darbeye teşebbüs' suçunu koydum. Öyle olunca iddianame mahkemeye gitmiş olsa, birinden kurtulsa birinden ceza alacaktı. Bunu göze alamadılar, dolayısıyla tamamen kanuna aykırı bir şekilde iddianameye takipsizlik kararı verdirttiler. Çünkü Başsavcı başlangıçta böyle bir düşüncede değildi. Sadece şunu söylüyordu; 'bizim yetkimizde değil, Ankara DGM'nin yetkisinde, oraya göndereceğiz' diyordu. Basına yansıyan Başsavcının sözleri bu, hatta televizyonda ben kulaklarımla duydum. Fakat ne oluyorsa oluyor, bu Ankara'nın yetkisine giren iş, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yetkisine giriyor ve şikayet dilekçesi olarak kabul ediliyor. Başsavcı hukuku bilmeyen biri değil. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nden gelmiş birisi. Böyle bir emir verildi, bu yola gidildi. Bu suçtur. Savcıların iddiaları hakkında karar verecek tek yer mahkemelerdir. Vereceği kararlar bellidir; ya beraat verir, ya mahkumiyet verir, ya görevsizlik ya yetkisizlik verir, zaman aşımından bahseder. Ama hiçbir şekilde iddianamelerin mahkemelerin önüne gelmesi engellenemez. Bu doğrudan doğruya 'darbecilere yardım ve yataklık suçudur.' O bakımdan o günün Adalet Bakanı da Adana Başsavcısı da suçludur. Gerekirse onların da yargılanması gerekir."
 
(CİHAN)