ÖLÜMÜNE DÖVÜYORLARDI
“Ağır bir ilaç olduğu için tuvalete yetişemiyor, altını pisletiyordu. İlacı kullanmadığı zaman düzgündü. Türlü bahanelerle Ulaş’ı dövüyorlardı. Hem de ölümüne... Koğuşta bulunan çoğu kişiye aralıklarla dövdürüyorlardı. Koğuştaki herkes Ulaş’ın dövüldüğünü biliyordu. Korkudan kimseye söyleyemiyorlardı. Dövüldükten sonra altını pisletmiş diye onu yıkıyordum. Banyosundan sonra iki numaralı odaya götürüyorlardı. Bu odada türlü bahanelerle dövüyorlardı. O sabah (Yurdakul’un öldürüldüğü 1 Ocak 2017 sabahı) namaz kılmak için kalktığımda, Ulaş bitkin bir halde merdiven altındaki yatağında oturmuştu. Saat 10.40 gibi Ulaş’ın altını pislettiğini gördüğüm için banyoya götürdüm. Üç dört dakika sonra Nihat Şen uyandı. ‘Altını mı pisletti?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. Vurmaya başladı. Sopayla Serkan Evran ile beraber dövmeye başladı. 2 No’lu kabine soktular. Burada da vurdular.

AYNI İFADEYİ VERDİLER
Saat 13 sularında Evran çağırdı. 2 No’lu kabine girdiğimde Ulaş yerde hareketsiz yatıyordu. Nabzına baktım; ölmüştü. İçeride Nihat, Serkan, İbrahim, Recep ve Mehmet vardı. Serkan ‘Ben öldürdüm’ dedi. Nihat bana, ‘Bunu banyoya götüreceğiz, banyoda düşüp öldü’ diye ifade vereceksiniz’ dedi. ‘Tutun lan’ diye bağırıp zorla Ulaş’ı banyoya götürttü. Korkudan dediğini yaptım. Zaten dediğini yapmayanı dövüyorlardı. Ulaş’ı banyoya bıraktık. Sonra Nihat Şen hepimizi tek tek çağırarak, aynı ifadeyi vermemiz için baskı yaptı.”
Çakmak’ın da olduğu yedi mahkûma ‘kasten öldürme, iki mahkuma da ‘suçu bildirmemek’ten Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı.

Hürriyet