MESUT HASAN BENLİ

ANKARA– Polis kurşunuyla çocuklarını kaybeden mağdur aileleri, davalarını takip eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlarının tutuklanmasını cübbe giyerek protesto etti. Aileler, davalarını takip eden ÇHD üyesi avukatların tutuklanmasıyla dosyalarının artık takip edilemediğini ve mağdur olduklarını belirtti.

Çocuklarını polis kurşununa kurban veren mağdur aileleri dün Ankara’da bir araya gelerek, davalarının takip eden avukatlarının serbest bırakılmasını istedi. Tutuklu avukatların “cübbelerini giyen” mağdur aileleri, tutuklamalarla savunma haklarının engellendiğini söyledi. 2008 yılında Antalya’da polisin dur uyarısına uymadığı gerekçesiyle açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Çağdaş Gemik’in babası Haşim Gemik, ÇHD üyesi avukatlarının tutuklanmasının 'faşistçe bir saldırı' olduğunu söyleyerek, “Çağdaş Hukukçular; her türlü adaletsizliğe, haksızlığa karşı; yoksulun, fakirin, şiddete maruz kalan ailelerin savunuculuğunu yapmıştır. Bu tutuklamaları şiddetle kınıyorum” dedi.

'BİZ NEREYE GİDECEĞİZ?'

 2012 yılında Ankara’da polis kurşunuyla hayatını kaybeden Cem Aygün’ün babası İsmet Aygün de, avukatlara yönelik tutuklama kararına tepki göstererek, şöyle konuştu: “Cübbelerini giyerek onların yerine avukat olarak biz geçtik. Biz zaten mağduruz. Dışarıdan avukat tutmak mümkün değil. Benim oğlum, her gün karakola gidip imza atıyordu. Ama çocuğumu vurdular. Ankara Emniyeti önüne giden kızlarım dövüldü, sonra dava açıp 58 yıl ceza istediler. Oğlumu vuran polislerin en ağır cezayla yargılanmasını istiyorum”

'DOSYASI NE DURUMDA BİLMİYORUM'

2008 yılında dergi dağıtırken gözaltın alınan ve hem gözaltına konulduğu karakolda hemde konulduğu cezaevinde gördüğü cezaevinde ağır işkenceler nedeniyle hayatını kaybeden Engin Çeber’in babası Ali Tekin de “Karakolda ve cezaevinde işkence yapıp, Engin’i katlettiler. O dönem İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü ise Celalettin Cerrah’tı. Güler’i İçişleri Bakanlığı’na, Cerrah’ı ise Osmaniye Valisi olarak terfi ettiler. Adalet bu mu? Hukuk nerede? Hukuk, adalet, savunma hakkı diyorlar. Peki nerede savunma? Avukatları tutukluyorlar. Dosya Yargıtay’a gitti ama ne durumda bilmiyorum. Avukatlarım tutuklu olduğu için soracak kimse yok” dedi.

"ADALETTEN NEFRET EDİYORUM"
 
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde vatani görevini yaparken, konulduğu disiplin koğuşunda gördüğü işkenceler sonucu hayatını kaybeden Uğur Kantar’ın babası Aydın Kantar, oğlunun terhisine 5 gün kala işkence sonucu hayatını kaybettiğini ifade ederek, “Oğlum işkence sonucu öldü. Cezaevi müdürüne, sonra ödül verdiler. Adalet diyoruz! Ben ömrümde adaletin kapısına gitmedim. Ama şu an adaletten nefret ediyorum. Buradaki bütün ailelerin ciğeri yanmış. ÇHD avukatları içeri girmedi, biz bir daha öldük, biz içeri girdik. Biz tekrar vurulduk. Bizim çocuklarımızı vuranlar, avukatlarımızı da vurdu” diye konuştu.
 
"FELÇ KALDIM"

 2007 yılında yasal bir dergiyi dağıtırken polisin açtığı ateş sonucu felç kalan Ferhat Gerçek de, ömür boyu sakat kaldığını söyleyerek, “Yasal bir dergi dağıtmak istiyorduk. Polis, dergilere el koymasın diye dergileri derneğe götürecektim. Tam köşeyi dönerken polis beni ihtarda bulunmadan ateş etti ve vurdu. Ömür boyu sakat kalacağım. Tutuklu avukatlar ise bizim davalarımızı savunuyordu. Ezilenleri savundukları, mahallelerde yoksul insanları savundukları için tutuklandılar” dedi.

"PERVASIZ SALDIRI"

2009 tarihinde İstanbul Esenyurt’ta polis kurşunu ile hayatını kaybeden fabrika işçisi Alaattin Karadağ’ın kardeşi Halil Karadağ da, “ÇHD’li avukatlar bizi desteklemeseydi sesimizi kimse duymazdı. Fabrikalarda, işyerlerinde hakkımızı arayan ÇHD’li avukatların derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” diye konuştu. Aykut Alıcı’nın annesi Songül Alıcı da şunları belirtti: “Avukatlar biz mağdur aileleri savundukları için içerdeler. Tam oğlumun davasında karar çıkacakken avukatım tutuklandı. Adalet mağdurun yanında değil. Adalet bize yok. Bizi savunacak avukat da yok. Biz milyarder değiliz ki avukat tutacak." ÇHD Genel Sekreteri Hüseyin Aslan’da siyasal iktidarın avukatlara yönelik pervasız saldırısından vazgeçmelerini isteyerek, “Avukat arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın” dedi.