Avukatlar, düzenlemenin basına yansıdığı şekliyle yasalaşması halinde darbelere kapı aralanacağı uyarısı yaptı. Zirve Yayınevi katliamı davasının avukatlarından Erdal Doğan, soruşturmaya izin şartının yeni Hrant Dink cinayetlerine yol açabileceğini söyledi.


Albay Rıdvan Özden'in şüpheli ölümüne ilişkin soruşturmaya bakan avukat Bülent Demir, değişikliğin darbe ve cunta davaları dahil olmak üzere bütün yargılamaları etkileyeceğini ifade etti. Sivas davasının eski avukatı Cüneyt Toraman ise Danıştay saldırısının ilk anda bir 'cinayet olayı' olarak lanse edildiğini hatırlatarak "Ancak özel yetkili mahkemeler olayı soruşturunca saldırının arkasından çok önemli kurumlar çıktı.


Şayet düzenleme basına yansıdığı gibi yasalaşırsa darbe faaliyetlerinin önü açılır." dedi. Eski BBP lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun ailesinin avukatı Selami Ekici de düzenlemeye karşı çıktı: "CMK'nın 250. maddesi değişirse Yazıcıoğlu dosyası kapanır." Eski AK Parti Konya Milletvekili Avukat Hüsnü Tuna, ÖYM'lere 'istinaf mahkemeleri' olarak bakılması gerektiğini belirterek, "Darbe ve çeteler gibi davaları takip eden uzman mahkemeler ve hâkim-savcılar bulunmazsa bu soruşturmalar elbette ki akamete uğrar." ifadelerini kullandı. HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç ise CMK 250'nin değişmesi ihtimalini dahi düşünmediğini kaydetti.

Özel yetkili mahkemelerin yetkilerinin kısıtlanacağına yönelik çalışma yapıldığı iddiasına, son dönemlerde bu mahkeme ve savcılıklar eliyle derinleştirilerek sonuca götürülen davaların avukat ve taraflarından da tepki geldi. Yapılması düşünülen değişiklikler, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 arkadaşının ölümüyle ilgili soruşturmayı da sekteye uğratacak. Yazıcıoğlu ailesinin avukatı Selami Ekici, "Maç oynanırken kural asla değiştirilmez. Yazıcıoğlu dosyasının kapatılmasına yönelik bir çalışmadır bu. Çünkü dosya Kahramanmaraş'a giderse dava aşamasına asla gelemeyecektir." dedi.


Yazıcıoğlu'nun düşen helikopteriyle ilgili soruşturma dosyasında sivil ve askerî bürokrasinin kasta varan ihmallerinin olduğuna dair önemli bulgular olduğunu söyledi. Şöyle konuştu: "Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet Savcılığı bir yıldır soruşturmayı yürütüyor. Bir yıl içinde gerek askerî gerekse sivil bürokrasinin üst kesimlerinin kasıtlı ihmal olduğuna dair deliller elde edildi. Tahliyeler olmuş olsa bile dosyada çözüm noktasına doğru oldukça mesafe alındı. Bütün bunlar özel yetkili savcıların gayretleriyle oldu. CMK'nın 250. maddesi değişmez ise soruşturma önümüzdeki süreçte çok ciddi noktalara ulaşacak."



 



İZİN ŞARTI, KATLİAMLARA KAPI ARALAR

Zirve Yayınevi katliamı davası müdahil avukatı Erdal Doğan ise asker ve sivil bürokratların yargılanmasına izin şartı getirmesinin oluşturacağı tehlikelere dikkat çekiyor. İzin alınmasının 'dokunulmazlık' anlamına geldiğini belirten Doğan, "Bu, çok büyük facia olur. Sanıkların siyasi bir direnç göstermesine neden olur." dedi. Aynı zamanda Dink ailesinin bir dönem avukatlığını yürüten Erdal Doğan, Dink cinayetinin şüphelileri arasında asker ve sivil bürokratların bulunduğunu, ancak izin verilmemesi sebebiyle soruşturma yapılamadığını hatırlattı. Bu duruma AİHM'nin de karşı olduğunun dünya genelindeki davalara verdiği kararlardan anlaşılacağını aktardı: "Türkiye tarihi, faili belli ancak şüphelisi soruşturulamadığından aydınlatılmamış cinayetlerle dolu. 2007'den sonra Ergenekon soruşturmasıyla savcıların bu husustaki soruşturmaları bizim için umut verici oldu. Ancak soruşturmada izin prosedürüne dönmek bir hukuki cinayettir. Türkiye'yi tekrar karanlığa gömmektir. Ve bu türden cinayetlere açık kapı bırakmaktır."



Geçmiş darbeler önümüzde duruyor

1990'lı yıllarda şüpheli şekilde ölen Albay Rıdvan Özden'in eşi Tomris Özden'in avukatı Bülent Demir de, Türkiye'de demokratikleşme sorununun tam anlamda çözülmediğini belirtiyor. Şunları söylüyor: "Ben, ülkenin önünde bu kadar büyük askerî vesayet varken ÖYM'lerin kaldırılmasını doğru bulmayan hukukçulardanım. Tam da bu vesayeti kaldırmak için güzel bir döneme geçilmişken bu düzenlemenin yapılmasını uygun bulmuyorum. Önümüzde özgürlüklerimizi yaşamamıza engel olarak duran 60, 71, 80, 28 Şubat darbeleri durduruyor. Bunların bir kısmı yargı karşısında. Tam da bu noktada bu mahkemelerin yetkisinin kaldırılması bu kişilerin 'biz yaptık oldu' mantığıyla işlerin kaldık yerlerden devam etmelerine yol açar. Bu mahkemelerin yetkililerinin kısıtlanmaması hatta artarak devam etmesi gerektiği düşüncesindeyim. Soruşturmalara izin şartı getirilmesini de doğru bulmuyorum. Hukuka da, adalete de uygun değil. Yargıya hiçbir şekilde vesayet uygulanmamalıdır."



DARBELERİN 'LOJİSTİK YOLU' AÇILIR

Sivas davası eski avukatı Cüneyt Toraman da, düzenlemenin basına yansıdığı şekliyle yasalaşması halinde, doğrudan darbe faaliyeti olmayan ancak darbeye zemin oluşturan birçok faaliyetin soruşturulmasının akim kalacağı uyarısında bulunuyor. Danıştay saldırısının ilk anda bir 'cinayet olayı' olarak lanse edildiğini hatırlatan Toraman, "Ancak deneyimli özel yetkili mahkemeler bu olayı soruşturmaya başlayınca, basit bir cinayet olayı denilen saldırının arkasından çok önemli kurumlar çıktı. O kurumun yetkilileri de tutuklandı. Dolayısıyla düzenleme yasalaşırsa darbeye zemin oluşturan faaliyetlerin önü açılır. Böyle bir düzenleme, bir anlamda 'örtülü af' anlamına gelir."



Kritik dosyalarla ilgili yapılacak değişiklik, Türkiye'nin yararına olmaz

28 Şubat postmodern darbe süreciyle ilgili suç duyurusunda bulunan HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç, CMK 250'nin değişmesi ihtimalini dahi göz önünde bulundurmadığını ve bunun çok yanlış bir adım olacağını anlattı. Halihazırda bu mahkemelerde yürütülen davaların il bazında görev yapan mahkemelere teşmil edilmesinin ileride çok daha büyük sakıncalar doğuracağını söyleyen Malkoç, "Bence parçalar halinde birinci, ikinci adalet paketi gibi uğraşana kadar, yargının bütün olarak ele alınması gerekir. Uygulamalardaki yanlışlıklar yasa değişikliğiyle önlenemez. Hele hele çok kritik dosyaların bu aşamasında böyle bir değişikliğin, Türkiye'nin yararına olacağı kanaatinde değilim. İktidar 10. yılında böyle bir tartışmayı açmamalıydı. Bunu gündeme getirmesi yargı alanındaki başarısızlığının göstergesidir." dedi. Malkoç, yapılması düşünülen değişikliklerin, yargıdaki kanayan yarayı daha da derinleştireceği görüşünde.



Soruşturmalar akamete uğrar

Eski AK Parti Konya Milletvekili Avukat Hüsnü Tuna, yargı reformu kapsamında hazırlanan düzenlemeyi henüz görmediğini söylüyor. Ancak ihtisas mahkemelerinin kaldırılmaması gerektiğini anlatıyor. Bu mahkemelere 'istinaf mahkemeleri' olarak bakılması gerektiğini anlatan Tuna, "Darbe, çeteler gibi davaları takip eden uzman mahkemeler ve hâkim-savcılar bulunmazsa bu soruşturmalar elbette ki akamete uğrar. Ciddi soruşturmalar yapılamaz." diyor. Sanıklar ve sanık yakınları tarafından Türkiye'de kanunun boşluklarından yararlanmak gibi ciddi bir deneyim bulunduğunu söyleyen Tuna, "ÖYM'ler tarafından ciddiyetle soruşturma yapılamazsa elbette ki o dava ve soruşturmaların akamete uğraması kaçınılmazdır." ifadelerini kullanıyor.




Zaman