Dönemin askeri savcısının Güldal Mumcu’ya “Devlet yaptı” dediğini aktaran Erdem, Milli Savunma Bakanlığı’nın ailenin suç duyurusuna rağmen işlem yapmadığını kaydetti. TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu'nun "İçimden Geçen Zaman" adlı kitabı ile Uğur Mumcu cinayeti yeniden tartışmaya açıldı. Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu Sözcüsü, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem çarpıcı açıklamalarda bulundu. Erdem, "Komisyon çalışmaları ilerledikçe, doğrudan devlet içinde olabilir ya da devletin koruduğu kolladığı kişiler olabilir, devlet yetkilileri olabilir, derin yapılanmayı hissettik ama raporun sonuç bölümünde derin yapılanmayı yeterince vurgulayamadık. Derin yapılanmayı işaret etmemize rağmen maalesef yeterince vurgulanmadı. Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili ihmal; devlet içinde yapılanmadanmı, devlet görevlilerinden mi, devlet içindeki odaklardan mı bilemiyorum. Ama devlet yapılanmasında, Abdullah Çatlı örneğinde gördüğümüz gibi, devlet bu gibi kişileri kullanıp himaye etmiştir. Bunun üzerine gidilmelidir" dedi.

ASKERİ SAVCI 'DEVLET YAPTI' DEDİ DOSYA KALDIRILDI

Erdem, dönemin askeri savcısı Ülkü Coşkun'un Güldal Mumcu ve avukatının huzurunda "Bu cinayeti devlet işlemiştir, siyasî iktidar isterse faili bulur. Siyasî iktidar da size yakın, gidin konuşun, ortaya çıkarılsın" dediğini hatırlattı. İkili görüşmelerinde Güldal Mumcu'nun bunu kendisine de söylediğini kaydeden Erdem, "Aile, Savcı Ülkü Coşkun'la ilgili suç duyurusunda bulundu. Adalet Bakanlığı'nın iki müfettişi bu konuda araştırma yaptı. Raporlarının sonunda Ülkü Coşkun ile ilgili olarak ceza tertibi gerektiğine dair bir rapor hazırlamışlar ve raporu ilgili bakanlığa göndermişlerdir. Ama hangi gerekçeyledir bilinmez, rapor Milli Savunma Bakanlığı'na gidiyor ve Milli Savunma Bakanı, gerekçesiz olarak 'bu dosyayı işlemden kaldırdım' diyor. Bu noktanın üzerinde durulmasında yarar var" tespitinde bulundu.

Türkiye gerçeklerle yüzleşmeli 

Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin mutlaka çözülmesi gerektiğini, Mumcu cinayetinin bu cinayetler içinde pik noktası olduğunu söyleyen Erdem, "Nereye kadar, kime kadar gidiyorsa gitsin. Mumcu cinayeti ve bütün faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı. Türkiye bu gerçeklerle yüzleşmeli. Gerçeklerle yüzleşmeden demokrasiye ulaşmamız mümkün değil" ifadelerini kullandı. Mumcu'ya koruma verilmemesinin çok önemli bir ihmal olduğunu belirten Erdem, "Mumcu arabasına binmeden önce koruma, en basitinden sağını solunu kontrol etseydi, bomba bilinirdi. Mumcu yaşamını yitirmezdi" şeklinde konuştu.

Devlet sırrının sınırı çizilmeli 

Meclis araştırma komisyonlarının yaptırımgücüne sahip olmadığını vurgulayan Erdem, "Nusret Demiral'ı, Teoman Koman'ı çağırdık, gelmiyoruz dediler. Kimi devlet sırrı kimi ticari sır kavramının arkasına sığınıyor. Bu iki kavramın sınırı çizilmeli. Milli iradenin tecelli etiği yer olduğu söylenen TBMM'nin oluşturduğu komisyonun çağırdığı herkes oraya gelmeli. Bu noktada ciddi zafiyet var" uyarısında bulundu.

DEMİRAL SÜPÜRÜN DEMİŞ

Dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral'ın soruşturma ilgili ciddi ihmallerine dikkat çeken Erdem, şöyle devam etti: Olay yerinin yarım saat sonra süpürülmesi talimatı vermiş. Halbuki süpürmeyi bırakın, alana kimsenin sokulmaması lazım. Olayın ardından olay yerine sivil savcı gelip çalışmalara başlamasına rağmen Nusret Demiral gelip 'bizimişimiz' diye sivil savcıyı uzaklaştırıyor. Halbuki hukuki prosedüre göre, sivil savcı belli noktaya getirdikten sonra olayın DGM'lik olduğuna karar verirse DGM savcısının devreye girmesi lazım."

iŞTE iHMALLER ZiNCiRi

Meclis Genel Kurulu'nda 23 Temmuz 1997'de görüşülen araştırma komisyonu raporu, soruşturmadaki ihmaller zincirini açıkça ortaya koyuyor. Meclis tutanaklarına göre CHP Grubu adına söz alan, komisyon sözcüsü Eşref Erdem, raporda yer verilen ihmaller zincirini şöyle sıraladı:

Sivil savcıya: Sen kenarda dur 

* Soruşturmayı başından sonuna kadar yürüten eski Başsavcı Sayın Nusret Demiral'ı yazıyla birkaç kez komisyona çağırmış olmamıza rağmen, Anayasa'nın 138. maddesine sığınarak bilgi vermekten kaçınmıştır.

* Olayın hemen arkasından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bir savcı yardımcısı olay yerine intikal ediyor, olaya el koyuyor. Araştırma yapmaktayken, DGM Başsavcısı Sayın Nusret Demiral geliyor ve diyor ki: "Bomba var burada; bu bizim işimizdir, biz bakarız, sen kenarda dur."

* Aracın uzaktan kumandayla patlatılabileceği ihtimali hiç dikkate alınmamıştır.

Polislerin görevden haberi yoktu 

* "Tunus Büyükelçiliği’nin rezidansının önünde görev yapan polislere, Uğur Mumcu'nun evinin de korunması görevi verilmiştir" denildi. Orada görevli polis memurları dahil hiç kimse, böyle bir görev verildiğini doğrulamadı.

Masa kurulmadı, ev incelenmedi 

Güvenlik birimlerine sorduğumuzda, sadece Uğur Mumcu cinayetini araştırmakla görevli bir ekibin görevlendirildiği ifade edildi. Böyle bir masanın, ekibin olmadığını öğrendik.

* Mumcu'nun ikametgâhında ve çalışma odasında hiçbir tespit yapılmadı.

Telefon görüşmeleri istenmedi 

Komisyon Mumcu'nun ölümünden önce ve ölümünden sonraki tarihler arasında evinden yaptığı telefon görüşmelerinin dökümünü Telekom'dan istedi. Telekom Genel Müdürlüğü, bunların altı ayın sonunda imha edildiğini, kayıtlara ulaşmanın mümkün olamayacağını bildirdi. DGM Savcısı başta olmak üzere ilgililer, böyle bir şeyi düşünmediklerini ve Telekom'a bu konuda herhangi bir yazı yazmadıklarını ifade ettiler ki, bu önemli bir eksikliktir.

İfade 20 gün sonra alındı 

Bazı kişilerin ifadelerine ya hiç başvurulmamıştır veya ifadeleri geç alınmıştır. En çarpıcı örnek Uğur Mumcu'nun eşinin ifadesidir. Eşi Güldal Mumcu'nun ifadesi, cinayetten aşağı yukarı yirmi gün sonra alınmıştır.

* Taksi durağındaki çaycıların ifadelerine başvurulmamıştır. Bu yöredeki kapıcılar dahil, dükkân sahipleri dahil, ne yazık ki, çoğunun ifadesi alınmamıştır.

Zencilerden bahsedilmedi 

* Güldal Mumcu'ya ve bir tanığın ifadesine göre, olayın vuku bulduğu sırada üç zenci kadının oralarda dövündükleri ve bu dövünmenin hemen arkasından da fotoğraf makineleriyle etrafta fotoğraf çektikleri ifade edilmiş olmasına rağmen, dosyanın hiçbir yerinde bu zencilerden bahsedilmemektedir.

Tutanakta tahrifat

* Komisyon, İslami Hareket Örgütü elemanlarının İstanbul'da gözaltına alınmasına yönelik tutanakların suretleri istendi. Yakalama tutanağının başında tarih 23; sonunda 20; 23 diye başlayan tanzim tutanağının orta bölümünde "26 Ocak’ta falanın göstermesi üzerine Şile ormanlarına gidildi, sanık gösterdi, çukur kazıldı, şu kadar C-4 plastik bomba, şu kadar silah, şu kadar mühimmat, şu kadar şey çıktı..." diye sıralanıyor.

Tutanak bittiğinde tanzim tarihi bu sefer 20 Ocak diye geçiyor. Giriş 23, ortada 26, sonda 20... Haklı olarak kamuoyu vicdanında tartışmalı konu olarak derin izler bırakmıştır. Bu konu aydınlatılamamıştır.