Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu 5 MİT mensubunu ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağırmasıyla başlayan süreç, Sarıkaya ve soruşturmayı birlikte yürüttüğü polislerin aleyhine ilerliyor. Yürütmenin, İçişleri Bakanlığı aracılığıyla İstanbul Terörle Mücadele ve istihbarat polislerine yönelik görevden alma uygulamasının benzeri Savcı Sarıkaya için de yaşanıyor. Nitekim, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca dosyadan el çektirilen Sarıkaya için dün de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) re’sen inceleme başlattı. İlk bulgular doğrultusunda, ‘Soruşturmanın gizliliğini ihlal’ ve ‘Başsavcılığın bilgilendirilmemesi’ suçlamalarıyla inceleme yapmak isteyen HSYK, Adalet Bakanı’na teklifte bulunmayı kararlaştırdı. 

 
‘Gizliliği ihlal’ soruları 
Bakanın onayının ardından müfettiş görevlendirilecek. Eski ve yeni MİT yöneticileriyle ilgili ifade daveti ve iddiaların basına sızmasıyla ilgili detayları inceleyecek olan HSYK muhtemelen şu başlıklar üzerinde duracak: 
* Gazetecilerle soruşturmacıların görüşme ve haberin basına yansıma saati 
* Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nin konu hakkında bilgi sahibi olduğu gün ve saat 
* MİT’çilere ifade çağrısının yapıldığı saat 
* Bir gün sonra soruşturmayla ilgili belgelerin fotokopilerinin MİT’in operasyonel kapasitesine ciddi zarar verebilecek şekilde medyaya yansıması 
* Sonrasında MİT’çilerle ilgili çıkan yakalama kararı ve ev araması iddiaları ve İlgisiz gibi görünse de Adana’da eski bir MİT görevlisinin gözaltına alındığı operasyonla ilgili bilgilerin basına yansıma şekli ve zamanlaması 
 
HSYK gerçeği arıyor 
Bu soruların yanıtları doğrultusunda soruşturma süreci başlayabilir. Ancak, Sarıkaya ile ilgili süreç devam ederken, kurumlar arasında son yaşanan krizin bir daha yaşanmaması için yargı camiası da kendi içinde değerlendirme yapabilir. Nitekim, HSYK yöneticileri, son günlerde yargı mensuplarıyla çok sık biraraya geliyor. HSYK en son, iki gün önce yargı mensuplarıyla bir araya gelerek önemli mesajlar verdi. 
Bu mesajların başında “Yargı bağımsızlığı yargı mensuplarının kararlarını hiçbir etki altında kalmadan vermesidir. Yargı mensubunun aklına geleni yapabilmesi yargı bağımsızlığı değildir” görüşü var. Bir başka başlık ise ‘güçler ayrılığı ilkesi’. Burada da temel sorular şunlar: “Başka erklerin kendi alanına girmesine şiddetle karşı çıkan yargının başka erklerin alanına girip, o alanlarda politika dikte etme, başka erklerin attığı adımlarla ilgili yerindelik denetimi yapma çabası doğru mu?” 
Bir de “MİT’in yöneticileriyle, elemanlarıyla devlet aleyhine faaliyet içinde olduğu” görüşünün MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağırma ihtiyacı duyulacak kadar benimsenmesi meselesi var. Bu noktada yargı otoritesinin mensuplarına sorduğu soru “Yargı devletin tek koruyucusu mu” oluyor. 
HSYK yönetiminin samimi sorgulamaları karşısında, yargı tabanından farklı sinyaller geliyor. HSYK’ya ulaşan çok sayıda elektronik mesajda, adalet.org sitesinde, yargı mensuplarının ortak görüşü, HSYK’nın Savcı Sarıkaya ile dayanışma içinde olması. Yargı mensupları içinde farklı düşünenler olmakla beraber, seslerini duyurmaktan çekinmeyen çok sayıda yargı mensubu, yürütmenin yargıyı denetimine almak istediği görüşünde ve HSYK’nın Savcı Sarıkaya’yı cezalandırmasının bu amaca hizmet edeceğini düşünüyor. 

Kanun değil niyet belirleyici 
Dün uzun zamandır kameraların karşısına geçmeyen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i ziyaret ettim. Aydın Menderes’in cenaze törenine katılmadığı için sağlığı ile ilgili rivayetler vardı. Demirel’in sağlığı gayet iyi. Kendisiyle uzun bir sohbetimiz oldu Arada, MİT-hükümet ve yargı-polis arasında yaşanan krizi sordum. Çok polemiğe girmek istemedi. Ancak şu sözlerini aktarmadan edemeyeceğim: “Milletvekilleri cezaevinde. Yasal bir düzenlemeyle o sorunun çözümü mümkündü. Ancak yapmadılar. Genelkurmay Başkanı için de bir şey yapmadılar. Oysa şimdi MİT Müsteşarı ile ilgili sorunu yasal düzenlemeyle çözüyorlar. Demek ki, burada kanun değil hükümetin niyeti belirleyici...”(Radikal)