Hukukçular, Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından hakkında başlatılan soruşturma kapsamında "örgüt yöneticiliği" ve "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçlamalarıyla emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanmasının yanlış olduğunun altını çizdi. İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Başbuğ'un Avukatı İlkay Sezer de savunmasında müvekkilinin Anayasa'nın 148. maddesinde yapılan değişikliği gerekçe göstererek, müvekkili Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanmasını talep etti. Ancak Başbuğ'a yöneltilen suçlamalar görev suçu kabul edilmedi. CMK 250. madde kapsamında işlenen suçların askeri yargılama kapsamında değerlendirilmemesi üzerine tutuklanan Başbuğ hakkında verilen karara hukukçular itiraz etti.

-KİRLİ SUYLA TEMİZLENMEZ-

ANKA'nın sorularını yanıtlayan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Başbuğ'un sivil bir mahkeme tarafından tutuklanmadığını belirterek, "Sivil mahkeme demek bağımsız ve tarafsız mahkeme demektir. Anayasaya göre hiç bir kişi ve mercii Anayasadan kaynağını almadığı bir yetkiyi kullanamaz. DGM'ler kaldırıldıktan sonra kurulan Özel Yetkili Mahkemelerin işlevine ilişkin Anayasada bir hüküm yok. Bu mahkemelerin anayasal bir dayanağı yok" dedi.
Hukukta hiç kimsenin suç işleme özgürlüğünün bulunmadığını kaydeden Kocasakal, Başbuğ'a yöneltilen suçların, isnadın da hayatın oğlan akışına uygun olması gerektiğini ifade etti. Türkiye'de her taşın altından bir örgütün çıktığını söyleyen Kocasakal, "Örgüt denilen şey bu kadar basit değildir, vicdanlara sesleniyorum! Bir Genelkurmay Başkanı emrinde 700 bin kişilik bir ordu varken değil de görevden ayrıldıktan 1.5 yıl sonra darbe yapmaya teşebbüs etmekten tutuklanması hayatın olağan akışına uygun değildir" diye konuştu. Kirli suyla temizlenilmeyeceğini vurgulayan Kocasakal, temizlenmek isteniyorsa temiz suyla yıkanılması gerektiğini kaydetti. Hukuk eğip bükerek bir hesaplaşma yapılamayacağını söyleyen Kocasakal, "Bir canavar yaratıldı, artık kimi yiyeceği beli değil, kendi evlatlarını da yiyebilir. Anayasanın 148. maddesinde yapılan gayet açık. Başbuğ'un işlediği iddia edilen suç işgal ettiği makam ve ona bağlı faaliyetler çerçevesinde o sırada işlenmiştir. Genelkurmay Başkanı evinde pijamasıyla otururken komşusuyla tartışmamıştır, suçlama darbeye teşebbüs etmek. Bu göreviyle ilgili bir suçtur. Hukuk devleti bitmiştir. Siyaset, "sen benim suyumu bulandırdın bende seni öyle ya da böyle yiyeceğim' diyor" değerlendirmesinde bulundu.

-"YARGI ELİYLE DİKTAYA GİDİYORUZ"-

Dikta uyarısında bulunan Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk, kaçma veya delillerin yok edilmesi şüphesinin tutuklamayı zorunlu kılan haller olduğunu anımsatarak, Başbuğ'un yargılanması konusundaki görevli mahkeme tartışmalarına şu değerlendirme ile açıklık getirdi:
"Anayasada 12 Eylül 2010 günü değişiklikler yapıldı. Anayasada askeri suçlarda "devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür" hükmü vardır ancak Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları yönünden ayrıcalık da bulunmaktadır. Anayasada bu isimlerin görevlerinde işledikleri suçlarda Yüce Divan'da yargılanabileceği öngörülüyor. Vatandaş İlker Başbuğ olarak değil Genelkurmay Başkanı olarak göreviyle ilgili bir suçlama var. Görevli mahkemede Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesidir, İstanbul özel yetkili savcısı değil. O mahkemenin savcısının dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na tevdii etmesi gerekirdi."
Genelkurmay Başkanı'nın sivil bir mahkeme tarafından tutuklanmasının 30 generalin tutuklanması gibi bir ilk olduğunu belirten Türk, "Orduyu itibarsızlaştırma kampanyası var. Bu gidişle yargı eliyle yargı kararlarıyla diktaya doğru görünüyoruz. CMK da sorgulama hükümleri karara bağlanmıştır. Bir insanı 7-8 saat sorgulamak yormak yasaktır. Ondan sonra mahkemeye gönderiliyor. Orada da ifade veriyor. Bu insan haklarına, Anayasaya aykırıdır" dedi.

"Avukatlıkta demokratif inisiyatif; avukatlar yasalarını konuşuyor" konulu sempozyum öncesi Cihan Haber Ajansı muhabirinin sorularını cevaplayan Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya, anayasaya göre Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının göreviyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanacağını söylediğini hatırlattı. Burada Başbuğ'un işlediği iddia edilen suçun görev kapsamına girip girmediğine bakılması gerektiğini dile getiren Kılıçkaya, "Andıçlamak, internet siteleri kurup hükümeti zayıflatmaya çalışmak" gibi şeylerin göreviyle ilgili olduğunun düşünülemeyeceğini vurguladı. Göreviyle ilgili suçtan kastın ise yapılan görevde bir kusur, hatanın bulunması olduğunu anlatan Kılıçkaya, "Mesela yapılan operasyonlar var, bu operasyonlarda bir yanlışlık olsa bununla ilgili yapılacak bir yargılama göreviyle ilgilidir ve Yüce Divan'da yapılması gerekir. Ama Genelkurmay Başkanı sokakta birini çekip vurduğunda, cinayet işlemiş olur. Nerede yargılanır, ağır ceza mahkemesinde. Bunun göreviyle ilgili olduğunu söyleyemeyiz. Hükümeti devirmeye çalışmak, darbe yapmak gibi suçlar göreviyle ilgili değil. Dolayısıyla görevden bağımsız değerlendirilir ve darbe suçlarında da özel yetkili mahkemeler yetkilidir. Bu çerçevede yapılan işlem hukuka uygundur." dedi.

Hukuk ve Demokrasi Kurumu Başkanı Fatih Atalay ise Başbuğ'a isnat edilen suçun görev suçuyla bir ilgisinin bulunmadığını belirtti. Şuan yürütülmekte olan soruşturmada bir terör örgütünden bahsedildiğine dikkat çeken Atalay, Ergenekon terör örgütünün faaliyetleri kapsamında bir takım faaliyetlerden bahsedildiğini ifade etti. Görev suçu olduğunu düşünmediğinin altını çizen Atalay, CMK 250 kapsamında görevlendirilen özel yetkili mahkemeler tarafından soruşturulması gereken bir suçun ortada olduğunu kaydetti.

Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Mehmet Kasap da yapılanın doğru olduğunu düşündüklerini söyledi. "Belki farklı isnatlar söz konusu ama Mehmet Ağar ile yapılan yargılamanın da yine adli yargıda görüldüğünü gördük." diyen Kasap, "Ama bu itirazlar yapılmamıştı. Olağanüstü bir süreç yaşıyoruz. Yaşadığımız bu süreç biraz normalleşmenin bir göstergesi. Bağımsız yargı, herkes yargı önünde hesap verecek. Yargılama bence son derece normal şekilde yürüyor. Yargının işini yapması gerektiğini düşünüyoruz.

Avukatlar Birliği Başkanı Ercan Poyraz, şuan mevcut uygulamanın doğru olduğunu söyledi. Başbuğ'un şuan emekli bir asker ve Genelkurmay Başkanı olduğunu hatırlatan Poyraz, sivil mahkemelerde yargılanmasının uygun olacağını belirtti. Bunun hala gündeme geliyor olmasının demokratik, sivil, hukuk devletinin oturduğu bir anlayışa karşı yanlış bir duruş olduğunu vurgulayan Poyraz, "Hukukçu olarak bizim görüşümüz artık normalleşmesidir. Şu gerçeği gözardı etmemek gerekiyor; bu ülkede Genelkurmay Başkanı tutukluluk halinde birçok veryansın edilen konular ön plana çıkıyor. Bu ülkede darbeler sonucu idam edilen bakanlar ve Başbakanlar oldu. Olaya hukukçu mantığıyla yaklaştığımızda da toplumsal, demokratik ve sivil gözle yaklaştığımızda da şuanki mevcut durumun umut verici olduğunu söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.



ANKA/CİHAN