MUSTAFA KUŞEN

Manisa Barosu'nun düzenlediği 'Yargı Etiği ve Geciken Adalet' konulu konferansa konuşmacı olarak katılmak üzere bu şehre gelen Yargıtay Birinci Başkanı Ali Alkan, Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız ile birlikte Manisa Valisi Abdurrahman Savaş'ı ziyaret etti. Burada Gezi Parkı eylemleriyle ilgili gazetecilerin sorularını cevaplayan Alkan, Türkiye'de son 15 gündür yaşanan olayların insanı üzdüğünü söyledi. Yaşananların aslında olmaması gereken hareketler olduğunu dile getiren Alkan, "Türkiye'de gerek yerel mahkemelerimizde gerekse uluslararası mahkemelerimizde açılan davalarda genelde uzun tutukluluk yargılamanın uzun sürmesi gibi davalar var. Bu arada ifade özgürlüğü de bu tip davalar arasında yer almaktadır. Ben bu gün Manisa'ya geldiğimde vereceğim konferansın konusu, yargılamanın uzun sürmesi. Ama bu gün güncel olan konu ifade özgürlüğüdür. Şimdi toplantı ve gösteri yürüyüşlerini ifade özgürlüğünün kapsamı içerisinde değerlendirmek gerekiyor." dedi.
 
Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) sözleşmesini imzaladığını hatırlatan Alkan, "Bu sözleşmenin 10. maddesi ifade özgürlüğünü düzenlemektedir. Bugün gelişmiş ülkelerin gelişmiş demokrasilerin kriteri ifade özgürlüğünün önündeki sınırların kaldırılmasındır. İfade özgürlüğü ne kadar genişse ve ne kadar kapsamlıysa demokrasinin de o kadar ileri gittiğini söylemek mümkündür. Ancak AİHM'nin sözleşmesinin 10. maddesinin 2. fıkrası bu hakkın sınırsız olmadığını göstermektedir. Orada da bazı gerekçelerle özellikle kamu güvenliği gerekçesiyle ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceğini kabul etmektedir. Eğer bir ifade özgürlüğü kamu güvenliğini tehdit ediyorsa vatandaşlar bundan rahatsız oluyorlarsa orada ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını haklı gösteren sebepler ortay çıkar. Öyleyse tarafların bu konuda sağduyulu hareket etmesi gerekiyor." diye konuştu.
 
İfade özgürlüğü hakkını kullanırken bunun hiçbir zaman suistimal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Alkan, "İfade özgürlüğünde kin, şiddet, nefret hiçbir zaman olmaması gerekir. Buna karşılık ise kamu otoritesinin de bu konuda biraz toleranslı davranması gerekir. Ben bu 15-20 gündür Ankara'da işe gelirken görüyorum ki, trafikte bir rahatlama var. Bu rahatlamanın sebebi nedir? Vatandaş aracıyla 'bugün toplantı ve gösteri yürüyüşü vardır. Benim aracım hasar görecek, benim aracım yakılacak, yıkılacak.' diyor. Çocuğunu okula yollamıyor. Neden? Bu toplantı ve gösteri yürüyüşü esnasında zarar görüyor. Zarar görme ihtimali var. Bu konuda vatandaşın tereddüttü var. Vatandaşın ve kamuoyunun bu konuda endişe duyması biraz önce ifade ettiğim ifade özgürlüğü hakkının çok da iyi kullanılmadığını göstermektedir. Bu konuda sınırlandırma getirmek isteyenlere de hak verdiriyor. Öyleyse tarafların bu konuda anlayışla davranıp yönetimin ve kamu otoritesinin töleranslı davranması, ifade özgürlüğü hakkını kullanmak isteyenlerin de kesinlikle bu hakkın suistimal etmemesi lazım. Türkiye'nin bu sorunu aşacağını düşünüyorum. Çok da zor bir olay değildir." dedi.
 


(CİHAN)