Manisa Barosu tarafından Belediye Kültür Sitesi Lale Salonu’nda "Anayasal Haklar ve Hürriyetler" konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç katıldı. Açılış konuşmasını yapan Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız, “Bugün yüce divan yetkisine sahip Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç beyefendiyi Manisa’da ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Kendilerine bizim ricamızı kırmayarak onurlandırdıkları için teşekkür ediyoruz. Bugünler Türkiye için önemli günler. Önemli bir süreç içerisindeyiz. Bizler bir imparatorluğun külleri arasından yeniden diriliş mücadelesi verdiğimiz o zorlu günlerde büyük Atatürk liderliğinde kurduğumuz TBMM’yi açarken ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Yasama hakkı paylaşılamaz, bölünemez’ dedik. Konumuz olan Anayasal Haklar Konferansı da bu duygu içerisinde geçeceğine inanıyoruz” dedi.

“GEÇMİŞTE YARGININ TOPLUMU DİZAYN ETMESİNDEN DOLAYI ÇOK SIKINTI ÇEKTİK”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ise, “Ruh dünyamızın var olduğu bir medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklardan büyük şehzadeler çıkarmış ve yüzyıllarca bu topraklarda bu medeniyeti yaşatmış ve ev sahipliği yapmış Manisa’da bulunmaktan onur duyuyorum. Geçmişte yargının konuşmasından dolayı, yargının toplumu dizayn etmesinden dolayı, toplum mühendisliği yapmasından dolayı çok büyük sıkıntılar çektiğimizi hepiniz biliyorsunuz. Ben böyle bir amaçla karşınızda değilim. Geçmişte yaşadığımız sıkıntılardan çıkardığımız neticeleri bundan sonra yaşamamak, bu olumsuzlukları tekrar idrak etmemek için, bazı düşüncelerimizi anlatmak için karşınızdayız. Normal şartlarda yasama, yürütme, yargı kendi kulvarında, kendi işini yapması gerekirken maalesef geçmişte böyle olmadı. Yargı, yasama ve yürütme arasındaki kavgaya hep beraber şahit olduk. Bu kavgalar olurken bence çok büyük zarar gördük. Böyle bir kavganın bu ülkede bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum. Çünkü bu kavga toplumdaki bazı düşünceleri, bazı inançları daha da derinleştirmiş, daha da keskinleştirmiş ve bunların tarafları arasında mesafeyi oldukça açmıştır. Bugün yargı son yıllarda suskun duruyorsa bu normalleşmenin ortaya konulmasından başka bir şey değildir. Bazı sıkıntıların biz de farkındayız ama yargının normalleşmesi lazımdı. Bugün yaşanmakta olan bu süreç, bu normalleşme gayretinden başka bir şey değildir. Ben 40 yıllık devlet hayatının 23 yılını Anayasa Mahkemesi’nde geçirdim. Kısmet olursa 2 yılımız kaldı. Bu nöbeti 2 yıl sonra devredeceğiz. Bu 23 yıllık süre içerisinde bu aziz milletimizin duyduğu hissettiğini hissettik. Üzüntüsüyle bende üzüldüm, sevinciyle bende sevindim. Bu üzüntü ve sevinçle Ankara’dan söyleyeceklerimi söyledim. Çığlığımızı bütün Türkiye’ye duyurmaya çalıştık. Bunları size duyurabildiysem kendimi çok mutlu hissederim. Ben sizlerden biriydim. Sizler gibi bu Anadolu topraklarının içinden geldim. Cenab-ı Allah lütfetti ve buralara geldik. 16 yılımı yönetici olarak geçirmek suretiyle bu maratonu tamamlayacağız. Bu süreç içerisinde çok şeyler yaşadık. Zor zamanlarda zor davalara şahit olduk. Bu zorluklarda ve bu zor davalarda sizlerin yüreklerinde ne düşündüğünü, sizlerin gönüllerinde neyin olması gerektiğini gayet iyi hissederek, bu düşünceleri ve hisleri orada yaşatmaya çalıştık. Tabi ki çok büyük zaman zaman olumsuzluklarla karşı karşıya kaldık. Zaman zaman sevindiğimiz anlar oldu. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle aslında hiçte küçümsenmeyecek bir mesafenin katedildiğini açıkça ifade edebilirim. Bugün Türkiye’de Anayasa Mahkemesi halkın sevinci, üzüntüsüyle olaylara bakmakta ve değerlendirmektedir” dedi.

“ANAYASA EŞİTTİR İNSAN ONURU”
İnsanı tanımlayarak sözlerine devam eden Kılıç, “İnsan Allah’ın eşrefi mahluk olarak yarattığı kainatın en değerli varlığıdır. Bu varlık içerisinde bir takım cihazlar yerleştirerek bu kainatın en değerlisi olarak, kainatın sahibi olarak onun eline verildi. İnsan bu kadar değerlidir. İnsanı değerli kılan da başta söylediğim eşref-i mahluk olmasındandır. İnsanlık onurunun örtüsünü kaldırırsanız bunun altında sadece insan hak ve özgürlüklerini görürsünüz. Siz devlet olarak bu insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri en iyi anlamda bu insanlara yaşatabiliyorsanız, bu onurla onları yüceltiyorsunuz demektir. Bu değerleri kısarak, bu insanlara zulüm ederek, bu insanların hak ve özgürlüklerini yeteri kadar vermiyorsanız bu insanların onurunu yerine getirmiyorsunuz demektir. 23 yıllık bu anayasa deneyiminde geldiğim tek kelimeyle özetlediğim şeydir; anayasa eşittir insan onurudur. Yaşama hakkı, düşünce ve inanç hürriyeti, düşüncelerini ifade etme, hürriyet, adil yargılanma hakkı ve ilk planda sayabileceğimiz çok önemli haklar içerisindedir. Bu düşünceler o kadar önemlidir. İnanç özgürlüğü ifade edilmediği sürece, dışarıya çıkarılmadığı sürece hiçbir anlam ifade etmiyor. İnançlar katmerde kilitliyse bu inancın hiçbir anlamı yok. Anayasada teminat altına alınan hakların önemi de burada başlıyor. İnandığımız gibi yaşayabiliyorsak işte o zaman bu inancın anlamı vardır. Yoksa bunları dışarıya çıkarıp yaşayamıyorsanız zaten sizin özgürlükle bir ilginiz yoktur” diye konuştu.