Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk: ‘Yüce Mahkeme’nin kararı yok sayılamaz’

Bu görüşü kınamak, ’ayıp’ olarak nitelemek doğru olmaz. Ben bu görüşe katılmıyorum çünkü, AYM’nin kararları yokluk yaptırımı uygulanacak kararlar değildir. Bir kaymakam, sulh ceza hakiminin vermesi gereken bir kişinin tutuklanması kararı verirse, bu yetkinin yağmasıdır ve yok hükmünde bir karardır. Kolluk güçleri böyle bir kararı işleme bile koymazlar. Oysa AYM, Meclis’ten çıkan bütün yasaları ve Anayasa değişikliklerini inceleme yetkisine sahiptir. Çünkü Anayasa buna izin vermiştir ve ’bunu biçim açısından inceleyebilirsin’ demiştir. AYM de diyor ki ’ben biçim açısından inceliyorum. Değiştirilmesi bile önerilmeyen bir hüküm söz konusu olduğunda ben bunu incelerim’ diyor. Bu bir yorum sorunudur. Bu ne yetki aşımıdır ne de yetkinin yağmalanmasıdır. Sulh ceza hakimi gibi tutuklama kararı veren kaymakam yetki yağmasında bulunuyor. Yoklukta hukuk onu kaale almıyor. Hukuk o kararın yokluğunu saptar, iptal kararı vermez. İptal kararı verirse kararın varlığını kabul etmiş olur, ama iptal ettiği için geçerliliğini kaybetmiş olur. Yokluk kararın başlagıçtan beri hiçbir anlam ifade etmeyeceğini anlatır. Bu arkadaşlar AYM sanki yetkili değilmiş gibi düşünüyor, ama bu doğru değil.


Doç. Dr. Mustafa Şentop: ‘Meclis iptal edilenler için yeni düzenleme yapsın’

2008 yılında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği türban kararı için ’Yok Hükmünde sayılabilir’ önerisini ilk kez ben ortaya koymuştum. Anayasa değişikliğinin temelini teşkil eden maddeler iptal edildiği takdirde, yargının diğer erkler üzerinde egemen hale gelmesi, daha da ileri giderek, yasama ve yürütmenin temel karar ve yetkilerini gasp etmesi anlamına gelen “yargıçlar iktidarı” perçinlenmiş olacaktır. Daha da önemlisi, TBMM’nin anayasayı değiştirme yetkisi, bir daha tamir edilmez şekilde dumura uğratılmış, adeta kullanılamaz hale getirilmiş olacaktır. Bu sebeple, anayasa değişikliğinin temel maddeleriyle beraber, bir kazaya kurban gitmeden referanduma sunulabilmesi lazım. Ancak iptal edilse bile Meclis tarafından kararın yok hükmünde sayılması ya da Resmi Gazete’de yayımlanmaması ihtimali düşük. Benim önerim olan ’üçüncü yol’da ise Anayasa Mahkemesi’nin vereceği olası bir iptal kararının ardından TBMM derhal toplanarak, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği maddelerle ilgili yeni düzenlemeler yapıp referanduma giden değişiklik metnini düzeltmelidir. AYM, mesela, HSYK ile ilgili bazı hükümleri iptal etmişse, TBMM, gerekirse, iptal kararını da dikkate alarak, yeni değişikliklerle boşluğu doldurmalı ve referanduma sunulan metni tamamlamalıdır.


Prof. Dr. Levent Köker: ‘İptal kararı yanlış olur ama yok diyemeyiz’

Yokluk çok ağır bir müeyyide. Ancak bir yetki gasbı varsa söz konusu olabilir. Oysa Anayasa’ya göre AYM’nin değişikliği denetleme yetkisi var. Bu sınırlı bir yetki olsa da var. Diyelim ki AYM, Anayasa’da sadece şekil açısından yapılacak denetimin sınırlarını aştı ve esasa girerek karar verdi. Bu durumda da yetki tecavüzü olur, yetki gasbı olmaz. Kaldı ki yokluk olsa bile yokluğu kim tespit edecek? Bir doçentin ya da bir vatandaşın yok hükmündedir demesi ile AYM kararı yok olmaz. Bunu tespit edecek bir başka mahkeme gerekir. Kararın uygulanmasının fiili engellenmesi de söz konusu olmaz. AYM bu değişikliği iptal ederse bana göre de yanlış olur. Ama buradan kalkarak yok hükmündedir diyemeyiz. Anayasa Mahkemesi kararları kesindir gerçek ve tüzel kişileri bağlar diye de bir hüküm var. Akademik olarak yok diyebiliriz, 367 kararını da türban kararını da beğenmiyoruz. Ama yok hükmündedir dedikten sonra bir de uygulanmayacak, bu hiç olmaz.


Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş: ‘Bu öneri Anayasa’yı ihlal suçu oluşturur’

Askıya alıcı veto hakkı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda tanınmamıştır. Anayasa’nın 153. maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının tüm kurum ve kişileri bağladığı açık. Yargı kararını yok saymak, ancak başka yargı kararıyla olabilir yoksa Meclis kendi görüşüne uymadı diye böyle hüküm veremez ve sadece Anayasa Mahkemesi kararlarına değil idari mahkeme kararlarını bile yok hükmünde sayamaz. Can’ın bu önerisi Anayasa’yı ihlal suçunu oluşturur. Bu öneri hükümeti mahkemesinin kararını tanımama yoluna teşvik etmektir yani suç işlemeye tahrik cürümü oluşmuştur. İktidarlar meşruiyetini Anayasal düzenden alırlar ve bu düzenin işleyişine aykırı davranmakla kendi meşruiyetlerini kaybederler.


Prof. Dr. Yıldızhan Yayla: ‘Bu öneri tam bir Temel fıkrası gibi’

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararı Meclis değiştiremez. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir karar Yargıtay ve Danıştay gibi yargı kurumlarını da bağlar. Meclis, Yüce Mahkeme’den çıkan bir kararı yok sayamaz. Çıkan kanun Anayasa’ya aykırıysa Anayasa Mahkemesi iptal eder. Anayasa’da Anayasa Mahkemesi ya da Danıştay idari karar niteliğinde ya da kanun niteliğinde karar veremez, verirse ne olur? Madem ki anayasa yasaklıyor, yerindelik denetimi yapamaz, yaparsa ne olur? Bunlar yapılırsa Türkiye’de hiçbir kuvvet bunları yok sayamaz aksi halde herkes her mahkeme kararını tanımama hakkını kendinde bulur. Karadenizlinin dediği gibi ”Borçlusu Temel’e ’ben seni tanımıyorum’ demiş, Temel ’ben seni hiç tanımıyorum’ cevabını vermiş. Bu durum da bu fıkra gibidir. Mahkeme kararını tanımazlık olmaz. Boşanma kararı verirsin diğer taraf ben boşanmayı istemiyorum bu karar yanlıştır derse ne yapacaksın?


Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu: ‘Bu gücün yok sayılması devleti yok saymaktır’

TÜRKİYE Cumhuriyeti Anayasası’nda Osman Can’ın ileri sürdüğü bu sava yol açan, cevaz veren bir kanun hükmü yoktur geçmişte de olmamıştır. Bu sav bir hezeyandır. Anayasa’nın 138 ve 153’üncü maddesi çok açık. Bu maddeyi yok sayılırsa o zaman sadece Anayasa Mahkemesi kararları değil tüm mahkeme kararları için geçerli bir ’yok sayma’durumu ortaya çıkar. Böyle bir anlayış hukuk devleti anlayışında olamaz ve bu yönde bir öneriyi bir hukukçu ileri süremez. Bu durumda Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği her kararı yok hükmünde sayar böyle olunca da hukuk anlamını yitirir. 153’üncü maddeye göre Anayasa Mahkemesi’nin kararları yasama, yürütme, yargı, idari, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak suçtur ve tazminat hükümlülüğü vardır. Devlet insanların kendi kendilerine ceza vermemesi için cezalandırma yetkisine sahiptir ve bu yetki de yargı eliyle kullanır. Bu gücün yok sayılması devleti yok saymaktır.


Prof Ergun Özbudun: ‘Hukuk mantığı içinde doğru öneri’

TARAF Gazetesi’ne konuşan Prof. Özbudun, Osman Can’a destek verdi. Can’ın yok hükmü önerisinin hukuk mantığı açısından doğru olduğunu çözümün daha geniş perspektifle, Anayasa ekseninde kurulacak seçim süreciyle aşılmasının siyaseten daha doğru olacağını dile getiren Özbudun, şöyle dedi: “Hükümet seçim karan alır. Halka, ’Kurucu iktidarın asli unsuru sensin’ der. Askıya Alıcı Veto gibi soruna kalıcı çözümler getirebilecek Anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek vaadiyle seçimi örgütleyebilir. Bu yol bana sağlıklı görünüyor.”


‘Bu gücün yok sayılması devleti yok saymaktır’

TÜRKİYE Cumhuriyeti Anayasası’nda Osman Can’ın ileri sürdüğü bu sava yol açan, cevaz veren bir kanun hükmü yoktur geçmişte de olmamıştır. Bu sav bir hezeyandır. Anayasa’nın 138 ve 153’üncü maddesi çok açık. Bu maddeyi yok sayılırsa o zaman sadece Anayasa Mahkemesi kararları değil tüm mahkeme kararları için geçerli bir ’yok sayma’durumu ortaya çıkar. Böyle bir anlayış hukuk devleti anlayışında olamaz ve bu yönde bir öneriyi bir hukukçu ileri süremez. Bu durumda Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği her kararı yok hükmünde sayar böyle olunca da hukuk anlamını yitirir. 153’üncü maddeye göre Anayasa Mahkemesi’nin kararları yasama, yürütme, yargı, idari, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak suçtur ve tazminat hükümlülüğü vardır. Devlet insanların kendi kendilerine ceza vermemesi için cezalandırma yetkisine sahiptir ve bu yetki de yargı eliyle kullanır. Bu gücün yok sayılması devleti yok saymaktır.

“Raportör Can’ın görüşü fantezi”

Prof. Dr. Serap Yazıcı


“Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı vermesi durumunda TBMM yokluk müeyyidesi kuralını kullanamaz. Bu sebeple de Can’ın görüşü fanteziden öteye geçemeyecektir. Referandumu yapacak kurum YSK’dır. TBMM yokluk müeyyidesini kullanarak referanduma gitmesi gibi bir karar alsa dahi YSK anayasanın maddeleri gereğince bu referandumu yapamaz. Yokluk müeyyidesi ancak bir işlemi yapmaya yetkili olmayan bir organ tarafından alınmış kararlar karşısında geçerli olabilir. TBMM yani yasama organı bir yargı kararı verirse ancak bu ’yok’hükmündedir. Anayasa’nın hiçbir maddesinde yokluktan ve kimin bu müeyyideyi kullanabileceğinden söz edilmez.”


‘Hükümet, AYM kararını yok’ farzedemez’

Prof. Dr. Erdoğan Teziç

Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ın “Anayasa Mahkemesi, iptal kararı alamaz, alırsa -yok- hükmündedir. Hükümet Resmi Gazete’de yayınlamaz. İptal kararı verilmemiş gibi referanduma götürülür” söylemine katılmayan Prof. Erdoğan Teziç’in konuyla ilgili görüşleri şöyle: “Anayasa’ya göre ’Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı erkleri için bağlayıcıdır’hükmü ’emredici’yasa maddesidir. Hükümetin bir Anayasa Mahkemesi kararını ’yok’farz etmesi mümkün değildir. Resmi Gazete’de yayınlamamak da hükümetin yetkisinde olamaz. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin kararının bağlayıcı olmanın ötesinde bir emredici hükmü daha vardır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları Resmi Gazete’de yayınlanır hükmü kesindir. 1924 Anayasası’nda ’Resmi Gazete’de yayınlanır ve ilan edilir’ifadesi vardı. O dönemin koşullarına göre Resmi Gazete’nin ulaşmadığı uzak yörelerde ayrıca sesli ve duvarlara yazı asarak da ilan hükmü vardı.Özellikle vergi yasaları için köylere kadar duyuru yapmak üzere bu yöntemlere başvurulurdu.”

Vatan