2009 yılı Türkiye’de barolarının fazlasıyla gündeme geldiği, gündemi belirlediği bir yıl oldu. Gazete haberleri yurttaştaki baro, barolar birliği ve avukat algısının değişmesine yol açtı. Son 5 yılın öne çıkan haberlerine göre Türkiye Barolar Birliği, kendi deyimine göre 55 bin avukatın temsilcisi olan kurum, imam hatipli bir başbakanı içine sindiremiyor, Cizre’de bir çocuğun ölümü ile sonuçlanan polis müdahalesini insani buluyordu.

İstanbul Barosu katsayı eşitsizliğini ortadan kaldıran kararın iptalini hukukun üstünlüğü ve insan hakları koruma adına talep ederken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen darbeci zihniyet mağduru Sacit Kayasu’nun avukatlık yapmasına karşı çıkıyor, kamuya mal olan davalardan mesele Hrant Dink davasını görmezden gelirken, iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü’ne ilişkin soruşturma ve kovuşturmayı takip için komisyon oluşturuyordu.Vatandaş sıfatıyla e-muhtıraya karşı Milli Savunma Bakanlığı aleyhine dava açan hukuk müşavirini azleden Ankara Barosu, iddia edilen ETÖ’nün bir kısım sanıkları hakkındaki soruşturmanın 8 ay sürmesinin adil yargılanmaya aykırı olduğunu iddia ediyor, savcıları hayali bir düşmana karşı teyakkuza geçmek, cumhuriyetin değerlerini savunan gazeteci ve emekli askerleri gözaltına almakla suçluyordu.

Kürt açılımına CHP ve MHP’den daha sert tepki gösteren İzmir Barosu, bu girişimi anayasa suçu olarak niteliyor, bu suçu işleyenlerin yargı önüne çıkarılmasını talep ederken Silivri Cezaevini toplama kampına benzetiyordu.

Ergenekon hassasiyeti

2008 yılı sonu rakamlarına göre 38.239 avukatın üye olduğu üç büyük baro ile 63.487 avukatın üst meslek örgütü olan TBB’nin iddia edilen ETÖ, Kürt sorunu, asker siyaset ilişkisi konusundaki açıklamaları, avukatların son genel seçimlerde yüzde 20 oy alan CHP ile paralel düşündükleri sonucunu ortaya çıkartıyor. Ülke genelinde yüzde 20 oy alan bir siyasi hareketin fikirlerinin üç büyük baro ve TBB tarafından benimsenmesini anlayabilmek için, daha da önemlisi üç büyük baroya kayıtlı 38.239 avukatın homojen olup olmadığını anlamak için baro seçim sistemlerine yakından göz atmakta fayda var.

Baro yönetim kurulları Avukatlık Kanunu madde 90’a göre seçilmekte. Oy kullanan avukat yönetim kurulu ve başkan adaylar arasından belirlediği 11 kişiyi bir listeye yazacak, sonuçta en çok oy alan 10 avukat yönetim kurulu üyesi, en çok oy alan başkan adayı baro başkanı olacaktır. Uygulamada seçimlere guruplar haline girilmekte, gruplar liste bastırmakta, listedeki avukatlar yönetim kurulu üyesi ve baro başkanı olmaktadır. Bu haliyle barodaki grupları partiye, baro seçimlerini il milletvekilliği seçimine benzetmek mümkündür. Milletvekilliği seçiminde bir ilde bir partinin yüzde 30, diğer üç partinin sırasıyla yüzde 25, yüzde 25 ve yüzde 20 oy alması halinde dört parti de parlamentoya milletvekili gönderecekken, baro seçiminde yüzde 30 oy alan grubun adayları başkan ve yönetim kurulu üyesi olmakta, diğer gruplar yönetim kurulunda temsil edilememektedir.

Ankara Barosu’nun 26 Ekim 2008’de yapılan seçimlerine 3 ayrı grup katılmıştır. Demokratik Sol Avukatlar Grubu (DSAG), Demokratik Sol ve Çağdaş Avukatlar Grubu (DSAÇG), Baroda Birlik Grubu (BBG). Listede kayıtlı 8.745 avukatın 6.767’si oy kullanmış, 6.579 oy geçerli sayılmıştır.

D.Hont sistemi uygulanmalı

Seçim sonuçlarına göre DSAG yüzde 42,89, DSAÇG yüzde 33,61, BBG 20.87 oy almıştır. Avukatlık Kanunu madde 90 uyarınca 10 yönetim kurulu üyesi ve baro başkanı geçerli oyların yüzde 42.89’unu alan gruba ait olmuştur. Son milletvekili genel seçiminde uygulanan D.Hont sistemi geçerli olsaydı, başkan dahil 11 yönetim kurulu üyesine sahip olan DSAG 5, DSAÇG 4, BBG ise 2 üyelik alacaktı.

Avukatlık Kanunu madde 90 uyarınca baro seçimlerinde 1945 seçimlerinde uygulanan seçim sisteminden daha anti demokratik bir seçim sitemi uygulanmaktadır. Uygulanan bu seçim sistemiyle temsilde adaletin sağlanması mümkün değildir. Temsilde adalet sağlanamadığı için barolar seçimde en fazla oyu alan grubun tekeline geçmekte, baroyu oluşturan avukatların genel eğilimine aykırı anti demokratik düşüncelerin oybirliği ile savunulması mümkün olmaktadır.

Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda, TBMM’de 10 Temmuz 2008’de kabul edilen 5786 sayılı kanunla değişiklik yapılmış, D.Hont adı zikredilmeden oda seçimlerinde D.Hont sisteminin uygulanmasına ilişkin esaslar kanuna eklenmiştir. Barolarda temsilde adaletin sağlanması, avukatların heterojen yapısının baro yönetime yansıması için benzer bir değişikliğin Avukatlık Kanununda da yapılması zorunludur. Bu seçim sisteminin kabul edilmesi, baro başkanlarının yönetim kurulu üyeleri üzerindeki mutlak hakimiyetini kıracak, kararların oydaşma ve uzlaşma yoluyla alınmasını sağlayacaktır. D.Hont sistemi muhalif grupların yönetimde temsil ettirmekle, iktidardaki grup faaliyetlerini içerden görme, bu faaliyetleri tüm meslektaşlarla paylaşma, gerçek baroyu tanımak suretiyle gerçekçi bir propaganda imkanı yapmalarını sağlayacaktır.

Muhalefetin esamisi yok

Muhalif grupların yönetimde temsil edilmesinin diğer bir avantajı, bu grup temsilcilerinin özellikle stajyerler ve baro seçimlerine uzak avukatlar nezdinde ismen bilinir olmalarını sağlayacaktır. Meslek örgütü ve meslek grupları ile sıkı bağ kurmayan kimi meslektaşlar ismini duydukları, bildikleri, kendileriyle çalışan insanlara oy vermeyi tercih etmektedirler. Bu çerçevede iktidar grubu özellikle staj eğitimi veren avukatları kendi grubundan seçmekte, yine baronun çeşitli kurul başkan ve üyelerini kendi grubundan atamaktadır.

Kurul ve staj eğitim merkezindeki görevleriyle tanınır hale gelen iktidar grubu avukatlarının bu bilinirliği muhalif grup avukatları yönünden bir haksız rekabete yol açmakta, iktidarın el değiştirmesini zorlaştırmaktadır.

TBB başkanı ve TBB Yönetim Kurulu ise TBB delegeleri tarafından seçilmektedir. TBB delegeleri Avukatlık Kanunu madde 114 uyarınca baro genel kurullarında seçilmektedir. Baro yönetim kurulu seçim sistemi için yaptığımız tüm eleştiriler birlik delege seçimleri için de geçerlidir. TBB delegelerinin de D.Hont sistemi ile seçilmesi halinde avukatların heterojen yapısı TBB delegasyonuna yansıyacak, temsilde adalet sağlanmış olacaktır. TBB başkanlığının yıllarca aynı büroya mensup avukatlarca yürütülmesinde antidemokratik delege seçiminin katkısı inkar edilemez.

Bu çerçevede parlamentoya önemli bir görev düşmektedir. Barolarda temsilde adaletin sağlanması, iktidarın gruplar arasında el değiştirmesinin mümkün kılınması, yani daha demokratik bir baro için Avukatlık Kanunu madde 90’da değişiklik yapılması, TBB’de temsilde adaletin sağlanması, iktidarın gruplar arasında el değiştirmesinin mümkün kılınması, yani daha demokratik bir TBB için Avukatlık

Kanunu madde 114’dedeğişiklik yapılması da baro başkan, yönetim kurulu ve TBB delegasyon seçimlerinde D.Hont sisteminin uygulanmasının sağlanması gerekmektedir.



STAR